Gerçekten Hamd Allah’a mahsustur. O’na hamdederiz ve O’ndan yardım dileriz. Mağfireti O’ndan ister, doğru yola iletilmemizi O’ndan bekleriz. Nefislerimizin kötülüklerinden ve amellerimizin fenalıklarından Allah’a sığınırız.
Allah (c.c), kimi hidâyette kılmış ise, o gerçekten hidayete erişmiştir. Kimi de dalâlette ve sapıklıkta kılmış ise, artık o kendisi için bir dost ve yol gösteren bulamaz. Şehadet ederim ki, Allah’dan başka bir tek ilah yoktur ve O’nun eşi ve benzeri de yoktur. Yine şehadet ederim ki, Hz. Muhammed (s.a) Allah’ın kulu ve Rasûlüdür. Salât ve selâm O’na, Ehli Beytine, ashabına ve O’nun yolunu izleyenlere ve onun gösterdiği çizgide yürüyenlere olsun.
İlk Müslümanların kalpleri münafıklık korkusuyla tir tir titrerdi.
Çünkü onlar münafıklığı bütün teferruatıyla, tüm tehlikeleri ve fitneleriyle biliyorlardı. Bu sebeple onların münafıklıkla ilgili korkuları bazen kendi nefislerinden endişe duyma, kendilerinin münafık olmasından korkmaya kadar varırdı.
Nitekim Hz. Ömer (r.a) Rasulullah’ın (s.a.v) kendisini münafık listesinde zikredip etmediği hususunda Huzeyfe (r.a)’ye şöyle demiştir:
“Huzeyfe Allah aşkına söyle, Rasulullah’ın (s.a.v) sana verdiği liste içinde ben de var mıyım?”
Huzeyfe: “Hayır ama senden başka kimseyi bu hususta tezkiye edemem” diye cevap vermiştir.
İbn Ebu Müleyke de bu hususta şöyle demektedir: “Rasulullah’ın ashabından otuz kişiyle görüştüm. Hepsi de münafıklık konusunda nefsinden endişe ediyordu. Hiç birisi imanının Cebrail ve Mikail’in (a.s) imanı gibi olduğunu söylemiyordu.”
Yine naklettiğine göre Hasan el-Basri şöyle demiştir:
“Münafıklıktan ancak münafık endişe duymaz, ondan ancak mü’min korkar.”
Sahabeden biri:
“Allah’ım münafık haşyetinden sana sığınırım” diye dua edermiş.
Bunu duyan bazıları münafık haşyetinin ne manaya geldiğini sorunca şu cevabı vermiş: “Bedenin huşulu görünmesi fakat kalbin huşu duymamasıdır”.
ilk Müslümanların kalbi iman ve yakinle dolu idi; münafıklıktan korkuları büyük, üzüntüleri ağırdı. Halbuki imanları gırtlaklarından aşağı inmeyen, onlardan kat kat fazla sayıdaki kimseler ise imanlarının Cebrail ve Mikail’in (a.s) imanı gibi olduğunu iddia ediyorlardı.
Nifak bitkisi iki başak çıkarır; yalan ve riya.
Bu esas tamamlandığı zaman münafıklık bitkisi ve binası yerleşmiş olur. Bu bitki korkunç bir uçurumun kenarında bulunan sel derelerinden bitmiştir. Ancak gizlenen işlerin ortaya döküldüğü, sırların açığa çıkarıldığı, kalplerde gizlenenler ortaya konduğu ve mezarda bulunanlar diriltilip dışarı çıkarıldığı gün hakikat selini gördükleri zaman sermayesi nifak olanlar, bütün kazançlarının seraptan ibaret olduğunu görürler. O serap ki:
“Susuzluktan dili kuruyan onu gördüğünde su sanır. Fakat yanına varınca hiçbir şey olmadığını görür. Orada bulduğu Allah’tır. Allah ise onun hesabını tastamam görmüştür. Allah hesabı çok çabuk görendir.” (Nur, 39)
Münafıklar kalplerinde hiçbir hayır bulunmadığı halde, bedenleriyle hayırlara koşarlar.
Kötülük onların yollarında yaygındır. Hakkı duyduklarında kalpleri onu duymamak için katılaşır; batılı görüp yalanla karşılaştıklarında ise gözleri açılır, kulakları dikkat kesilir, işte bunlar münafıklık alametleridir.
Bunlar anlaşma yapsalar bozarlar,
Söz verseler yerine getirmezler,
Bir şey söyleseler doğruyu söylemezler,
Taate davet edilseler geri dururlar.
Onlara, Allah’ın indirdiğine ve peygamberlere gelin, dense çekinirler.
Nefisleri onları arzularına davet ettiği zaman ise onlara koşarak giderler.
Onları kendileri için tercih ettikleri aşağılık, rezillik ve zararla başbaşa bırak.
Onların anlaşmalarına güvenme, vaadlerine inanma çünkü onlar yalancıdırlar.
Allah’ın onlar hakkında buyuruyor ki:
“Onlardan kimileri de, eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka (ve zekat) vereceğiz ve elbette biz salihlerden olacağız, diye Allah’a and içtiler. Allah lutfundan onlara (zenginlik) verince ondan cimrilik edip (Allah’ın emrinden) yüz çevirirek sözlerinden döndüler. Nihayet, Allah’a verdikleri sözden döndükleri ve yalan söyledikleri için Allah karşılaşacakları güne kadar kalplerine nifak (iki yüzlülük) soktu.” (Tevbe, 75-77)
Allah ahdinine vefa gösteren, nefsinin çağrısından uzak duranlardan olmayı nasip etsin.