HANGİ ROLDE OYNAMAK İSTERDİNİZ?
Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lütfuyla kâinatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (cc.)’a mahsustur.
Salat ve selam da, âlemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)ya, a’line, ashabına ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmetin üzerine olsun.
Ankebut 64- Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı.
‘Dünya’ kavramından herkesin ne anladığına bakmak gerekir. İnsanlar onu, kendi meslek, arzu, istek, hedef ve gayelerine göre değerlendirirler. Herkesin kendine ait bir dünyası vardır. Dünya, bir çiftçiye göre ekmek-biçmek, bir ilim adamına göre ilim (bilgi) alanı, bir abide (çok ibadet edene) göre bir ibadet yeri, bir sarhoşa göre içmek zamanı, nefsinin esiri olan bir kimseye göre de gönlünce eğlenme mekânıdır.
Kimileri onu geçici bir zaman olarak görür ve ona göre değerlendirir. Kimileri de hiç ölmeyecekmiş gibi ona sarılır, ölüm ve ötesini hesaba katmaz.
“Dünyâ” kelimesi, yakına gelmek, aşağı çekmek anlamına gelen ‘ednâ’ fiil kökünden türemiştir. Dünya kelimesinin “denâet” kökünden geldiğini söyleyenler de olmuştur. Buna göre dünya; basit, iğreti, âdi, alçak anlamlarına gelir.
Dünya hakkındaki bu kısa tanımdan sonra tefsir âlimlerimizin bu ayet hakkındaki görüşlerinden faydalanalım.
Seyyid Kutub (rha);
Yaşandığı zaman, ahiret göz önünde bulundurulmazsa, dünya hayatı insanların en yüce hedefi haline gelirse, hayatın gayesi dünya nimetlerinden yararlanma olarak öngörülürse, bütünüyle hayat oyun ve eğlenceden ibaret olur… Kur’an-ı Kerim burada insanları hayatın nimetlerinden vazgeçirmeyi, dünya’dan kaçıp ondan el-etek çekmeyi öngören mistisizme teşvik etmeyi amaçlamıyor. Böyle bir şey İslam’ın ruhuna ve asıl amacına terstir. Burada, hayatın nimetlerinden yararlanılırken Ahiret’in gözetilmesini ve yüce Allah’ın belirlediği sınırların aşılmamasını amaçlıyor…
İbn Kesir (rha);
Allah Teâlâ burada dünyanın ne kadar hakîr olduğunu, zevale erip son bulacağını, onun devamının olmadığını, ondakilerin birer eğlence ve oyalanma olduğunu haber verir ve buyurur ki: «Asıl (devamlı, gerçek, zevali ve sonu olmayan, ebedi devam edecek olan) hayat, âhiret yurdundaki hayattır. Keşke bilselerdi; Bakî (ebedi) olanı fânî (geçici) olana tercih ederlerdi.)»
Mevdudi (rha) ise;
“Dünya aslında, çocukların eğlenmek için bir süre çıkıp vakit geçirdikleri ve tekrar eve geri döndükleri bir oyun gibidir. Orada kral olan aslında kral değildir, sadece o rolü oynamaktadır. Bir zaman gelir oyun sona erer ve dünyaya ilk geldiğinde olduğu gibi krallığını eli boş terkeder. Aynı şekilde burada hayatın hiçbir günü sürekli değildir. Herkes belirli bir süre için rolünü oynamaktadır. Bu kısa süren hayatın zaferlerinin cazibesine kapılan, vicdan ve imanlarını kaybederek dünyada eğlence, zevk, başarı ve şeref elde edenler sadece kısa bir süre için oyun oynamaktadırlar. Bu insanlar dünyada iken yıllarca kendilerini bu oyuncaklarla aldatıp; ölüm kapısından elleri boş bir şekilde, ahrette ki ebedi hayatı gözettiklerinde ve cazip oyuncakların kendileri için ebedî bir azaba sebeb olduğunu gördüklerinde acaba oyuncaklarının kendilerine ne faydası olacaktır?”
“Eğer bu insanlar bu dünya hayatının imtihan için verilmiş bir süre olduğunu ve insan için gerçek hayatın ebedi ahiret hayatı olduğunu bilselerdi, bu hazırlık ve imtihan dönemini oyun ve eğlence ile geçirmez. Bilakis her dakikasını ahiretteki ebedi hayatları için hazırlık yaparak geçirirlerdi.”
Dünya hayatının yani imtihan olarak gönderildiğimiz yerin gerçek mahiyetini biraz da olsa kavradıktan sonra konumuza geçersek;
Biz kimin çizdiği senaryoda ve hangi rolda oynuyoruz.
Ey insanoğlu!!! Yeryüzüne geleceğin zamanı, nerede doğup, nerede öleceğini, erkek veya kız doğmayı, anneni, babanı, kardeşlerini, boyunu, göz rengini vs. sen mi belirledin?
Küçükken evcilik oynardık. Ben baba olayım, sen oğlumuz ol, şunlar komşumuz olsun, şurası bizim ev olsun, şu da arabamız olsun. Çok zengin olalım. Emin olun şu an böyleyiz senin adın ali olsun, şunlar anne ve baban olsun, şunlar kardeşlerin, hadi bakalım anne babana itaatte kusur edecek misin, kardeşlik hukukunu gözetecek misin, sana verilen malın zekatını verecek misin?
Büyüdükten sonrada bir oyun oynuyoruz. Senaristler yine bizleriz. Senaryoyu kendimiz çiziyoruz ve o şekilde oynamak istiyoruz. Senaryoda ilk hedef dünyada ki rahat hayat, bunun için gerekli olan zenginlik, evlilik, ev, araba vs haftada bir Cuma namazı unutulmuyor tabi ki.
Tabiî ki bir başka senaristte şeytan ve şeytanlaşmış varlıklar. Şeytan aleyhillane Allah (ac)’ın belirlediği rolu kabul etmeyip, kendisine bir rol belirlemiş, bu konuda Allah (ac)’den müsaade almıştır.
Araf 14- (İblis) dedi: (Bari) bana (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.”
Araf 15- (Allah) buyurdu: “Haydi sen süre verilmişlerdensin.”
Asıl rolleri Allah’a isyandır. Allah’a itaate çağıranlara karşı savaşıp Allah’a isyanda mücadele edecek oyuncular bulmaktır.
Araf 16– “Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.”
Araf 17- “Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın.”
Allah (cc)’ın istediği şekilde değilde başkalarının çizdiği senaryoda oynayanları Allah (cc) ‘ın tehdidi;
Araf 18- (Allah) buyurdu: “Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım.”
Bir de Allah (ac)’nin oynamamızı istediği bir senaryo var.
Taha 123- Allah (Âdem (as) ve İblis’e) şöyle dedi: “Birbirinize düşman olmak üzere hepiniz oradan (cennetten) inin. Artık benden size bir hidayet (kitab) geldiği zaman, kim benim hidayetime uyarsa işte o, sapıklığa düşmez ve (ahirette) zahmet çekmez.
Bu ayeti kerimede iki düşmandan bahsediliyor. İnsanoğlu ile şeytan arasındaki düşmanlık. Allah (ac) bizden istemiş olduğu yaşantı ile şeytanın bizden istediği yaşantı. Biz rolumüzü haktan taraf mı oynuyoruz yoksa batıldan taraf mı?
EN’AM 165- Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerde, sizi denemek için, kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O’dur…
YUNUS 14- Sonra onların ardından sizi yeryüzüne halifeler yaptık ki, bakalım nasıl ameller işleyeceksiniz.
BAKARA 30- Bir zamanlar Rabb’in meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti…
Senaryoda başrolun ismi : İnsan
İmtihan yeri : Dünya hayatı
Dünyadaki Rolü (görevi): Halife
Rolünde istenen başarıyı elde ederse : Cennet
Bakara 29 : “O ki, yeryüzünde bulunan bütün varlıkları sizin için yarattı”
Allah (ac) insanı halife olarak yarattı ve yeryüzündeki her şeyi onun hizmetine verdi. Tüm yeryüzü insanın hizmetine verilmişken insan kalkıp kendi hizmetine verilen maddeye, makineye ve teknolojiye kulluk etmeye başladı.
Oysa tüm kâinatta güneş ay yıldızlar vs Allah (ac) nin çizmiş olduğu rolu oynuyor. Ve Allah (ac) de bizden bu şekilde teslim olmamızı istiyor.
Allah (cc)’ın bizim için çizmiş olduğu yolda yürüyüp, şeytanın tuzağına düşmeden bir hayat yaşamayı Rabbim bizlere nasip etsin.
Rabbim Hakk’ı Hak bilip, Hakk’a sarılan, batılı da batıl bilip batıldan uzaklaşan kullarından eylesin.
(AMİN)