sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

HAYDİ GEL! HİCRET EDELİM!

A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 HAYDİ GEL! HİCRET EDELİM!

 

Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah azze ve celle’ye mahsustur. Salat ve selam O’nun habibi müminlerin örneği ve önderi, yaşayan Kur’an kendisine uyulmadığı sürece kurtuluşun mümkün olmadığı son Peygamber Hz.Muhammed (s.a.v)’e O’nun ehli beytine, sahabesine ve bütün müminlerin üzerine olsun…

Bir bedevi ResulAllah (s.a.v)’e şöyle diyordu:

“Ya ResulAllah! Bize, sana yapılan hicreti anlatır mısın? (Hicret) sen neredeysen oraya mı? Yoksa özellikle bir millete ait mi? Yahut bilinen bir yere mi? Yoksa öldüğün zaman hicret kesiliyor mu?”

ResulAllah (s.a.v) bir süre sustuktan sonra:

“Soruyu soran nerede?”dedi. Bedevi:

“Burdayım Allah’ın Resulu!”dedi. ResulAllah (s.a.v):

“Hicret, kötü söz ve işlerin açığını ve gizlisini terketmen, namaz kılman ve zekat vermendir. Böylece sen oturduğun yerde ölsen bile, muhacir olursun” diye cevap verdi.

Öyleyse kendi kendimize karar verelim:

İnandık dediğimiz islamın hükümlerini yaşamağa hemen hicret etmeliyiz. Nefsimiz için verdiğimiz tavizlerden vazgeçip, islama bütünüyle sahip olmaya hicret etmeliyiz.

Kur’an’ı Kerim’i rehber edinmeğe, hayatı ve olayları Kur’an süzgecinden geçirmeğe hicret etmeliyiz.

Faizden karzı hasen’e, yalandan doğruya, islam dışı yaşantıdan islamın saf ve berrak hayatına ne zaman hicret edeceğiz?!

İbn Kayyim el-Cevziyye, Zadü’l Mead adlı eserinde; “imanın herkese farz olduğu gibi, yine herkese her vakit iki hicret farzdır.” buyurmaktadır.

1-Tevhid, ihlas, bağlılık, tevekkül, korku, ümit, muhabbet ve tevbe ile Allah (c.c)’ya hicret etmek farzdır.

2-Emrine uymak ve boyun eğmek, verdiği haberi doğrulamak, emir ve haberini başkalarının emir ve haberlerine tercih etmek suretiyle Allah’ın Resulüne hicret etmek farzdır.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) başka bir hadis-i şerifinde kişinin hicretinin niyetine göre değerlendirileceğini şöyle beyan etmektedir.

“Kimin hicreti Allah’a ve Rasulüne ise, işte onun hicreti Allah’a ve Rasulünedir.  Kimin hicreti dünyalık bir şeye ise onu elde eder, yahut bir kadına ise onunla evlenir. Onun hicreti, hicret etmiş olduğu şeyedir.”

Bir Müslüman hangi şartlarla müslüman olmuşsa yerine getirmeli ve onlara göre hayat sürmek suretiyle Allah’ın rızasını elde etmelidir. Eğer müslüman imanın bu şartlarına göre hayatını yaşamıyorsa, onun için özgürlük şöyle dursun, hayatının bile bir anlamı yoktur.

Gerçek bir müslüman; imanın dayandığı şart ve ilkeleri, Allah ve Resulü tarafından kendisine intikal eden kaide ve kuralları feda edip bunlardan taviz vermektense, Allah yolunda kendini feda etmeyi tercih edecektir.

Hz.Peygamber Efendimizin fedaileri işte bu sebepten dolayı Arabistan’dan Habeşistan’a hicret etmişlerdi. Müslümanlar birer Arap, Mekke’li ve Kureyşli olmak itibariyle kendi ülkelerinde, şehirlerinde ve kabilelerinde her türlü hak ve özgürlüğe sahiptiler. Fakat, birer müslüman olarak bu hak ve hürriyetlerden mahrumdurlar.

Onların dini ve imanı tehlikede idi ve bu sebeple kendi vatanlarını bırakıp başka bir milletin yaşadığı ve başka bir milletin yönetime sahip olduğu bir memlekete gittiler. Aynı şekilde, RasulAllah (s.a.v) ve arkadaşları Mekke’den Medine’ye neden hicret ettiler?

Tevhid dini İslam, Mekke’de bir avuç mustaz’afa nasip olmuştu. Bu mustaz’aflar Tevhid akidesini severek, bütün benlikleriyle kabullenmişlerdi.

Dava lideri Rasullah (s.a.v) bu müslümanların zalim Mekke müşriklerinin uyguladıkları baskı ve işkenceler altında yok edilerek Tevhid dini İslamın yeryüzünden silinmesi planına göz yummadı. Bu müşrikler Tevhidin nurunu söndürmek için tuzaklar hazırladılar. Allah da (c.c) bunlar için tuzak hazırladı ve Rasulüne dinini ve bu dine bağlı Müslümanları nasıl koruyup kollayacağına dair taktikler, planlar öğretti. İşte Hicret bu planın uygulamalı bir örneğiydi. Bu eylem davanın devamlılığını sağlayacak, müslümanların bir yerde imha edilmesi halinde bir başka yerden Tevhid nurunun diğer Müslümanlar tarafından yayılmasını, tekrar doğmasını sağlayacak bir eylemdi. Bunu Mekke müşrikleri anladılar ve hicretin akabinde hemen elçiler gönderdiler, hicret eden müslümanları tekrar geri getirmek için. Fakat Allah’ın kurmuş olduğu plan, müşriklerin zalimce uygulamalarına engel oldu, onların ümitlerini boşa çıkardı. Zira Allah (c.c) dininin yayılmasını dilemişti. Artık hiçbir engel bunu durduramazdı. Ne zalimlerin işkenceleri, ne düzenbazların oyunları ne de kafirler tarafından verilen tavizler.

ResulAllah (s.a.v) dava erlerini bir yerde toplamadı. Zira Mekke’de müşriklerin uyguladıkları işkenceler cana ve müslümanları toptan yok etmeye yönelikti. Dava erlerine hicret etmeleri söylendi. Bu hicret gerekliydi. Mekke’deki müslümanların müşrikler tarafından yok edilmesi ihtimalinde, başka yerden tekrar daveti yaymak gayesiyle…

Selam ve dua ile…

VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.