BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd alemlerin Rabbi olan yarattıklarına can bağışlayan sayısız nimetler içinde yaşatan kendisinden korkulmaya, sakınılmaya en layık olan alemlerin Rabbi olan Allah azze ve celleye mahsustur. Salat ve selam itaatin gerçekleşmesi ile kurtuluşa sebep olacak Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’e O’nun aline ve ashabının üzerine olsun.
Allah azze ve celle evrenin yaratıcı ve sahibi her şey O’nun emrinde ve iradesinde. Hiçbir şey O’nun emrinden çıkamaz. Bizde O’nun bir kulu olarak büyüklüğü azameti karşısında bir ürperti ve korku duyarız. Bu korku bizi O’na yaklaştırır. O’na olan sevgimizin bir başka biçimde görüntüsü haline dönüşür. Allah’ın rahmetine sığınmanın sonunda cennet vardır bunun yanında O’nu dinlemeyen isyan eden zalim insanlar içinde cehennemi vardır. Bizde kul olarak bir an nefsimize uyup şeytanın oyununa gelerek Allah’a karşı gelmekten O’nun azabına uğramaktan korkarız. Kalpte Allah korkusu olan insan başka hiçbir şeyden korkmaz. Çünkü her şey Allah’ın emri ve iradesi altındadır. O’nun bilgisi dışında hiçbir şey olmaz. İnsan gerçek anlamda Allah’a bağlanırsa diğer varlıklar ne kadar tehlikeli olursa olsunlar bir zarar veremezler. Allah’tan korkmanın başka boyutu da şudur, bize nimetler veren, himaye eden, yoktan var eden O’dur. Bundan dolayıdır ki O’nun sevgisini kaybetmekten, yakınlığımızın azalmasından, bağlılığımızın zayıflamasından korkar, endişe ederiz. Bizi korkutan düşmanlarımızın hakkından da ancak O galip gelir. Böylece biz O’nun büyüklüğüne, azametine sığınarak rahatlar, huzur buluruz. Bunun içindir ki Allah’tan kork şeklindeki bir ikaz Allah’a karşı gelmekten kork, O’ndan uzak kalmaktan kork anlamına gelir.
Korkunun dereceleri vardır. İnsanın kendisini arzulardan men etmesine iffet, haramlardan men etmesine verâ, şüphelilerden men etmesine takva denir. Allah’a yaklaşmaya mâni olan her şeyden men etmesine de sıdk denir. Böyle kimselere de Sıddık denir. Allah korkusunu elde etmek için; iman ne kadar kuvvetliyse o kadar Allah’tan korkar insan. Şimdi diyorlar ki cehennem bir ateş oradan korkumuz var yanmayalım diyerekten fakat Allah’tan ayrılığın acısının yanında bir katredir cehennemin hepsi birden… Allah’tan ayrı kalmanın korkusu çok daha büyüktür bunların yanında. Mesela namaz kılmak, oruç tutmak, Kuran okumak, zikrullah yapmak, Allah’la beraber olmanın alametleri o anda Allah ile beraber o adam. peki namazsız, Kuransız, zikirsiz olan adamın hali… ateş bir damladır, o Allah’tan ayrılığın acısı yanında, ama farkında değil.
Nasıl ki hastalarımızın bazen keserler elini ayağını, doktorluğun icabı. Duymaz adam acıyı hiç… ne için? Bir morfin yapıyorlar oraya duymuyor, şimdi bizde morfinlenmişiz, o acıdan haberimiz yok. Allah bizleri affetsin…
günahların içlerinde gaflet en büyük günah! Gaflet: Allah’tan ayrı kalmak, oyunlara vs. günahlara dalaraktan uzak kalmanın acısını hissedemiyoruz; çünkü morfin var üzerimizde.
Allah katında üstünlük takvaca en ileride olanınızdır buyuruyor Allah azze ve celle. Elbette ki bir insanı Allah katındaki üstünlüğü Allah’ı gereği gibi takdir etmesi Allah’ın razı olduğu hayırlı işlerde bulunması, Kuranın hükümlerini yerine getirmesi, İslam ahlakını üzerinde taşıması, samimi ve ihlaslı olduğu oranda olacaktır. Allah’a yaklaştıran tüm bu özelliklere de kişi Allah’tan korkup sakındığı ölçüde takva sahibi olabilir.
İşte bu nedenle kişinin kalbinde Allah korkusunun derecesi O’nun Allah katındaki üstünlük derecesinin de bir göstergesidir. Allah Kuranda kendisinden korkup sakınarak hareket eden kullarının dünyada ve ahirette maddi ve manevi nimetler içerisinde yaşatacağını vaat eder. Ayetin ifadesiyle ‘’Allah onlardan razı olmuş. Onlar da Allah’tan razı olmuşlardır.’’ (Maide 19)
Bir mümin için Allah’ın kendisini rahmetine alması kuşkusuz her şeyin üzerindedir.
Allah (c.c) insanın her şeyden önce Allah korkusu ve rızası temeline dayanan bir kişilik edinmesi gerektiğini, aksine bir yapının hüsranla sonuçlanacağını şöyle bir örnekle bildirmiştir:
‘’Binasının temelini Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.’’ (Tevbe 109)
İşlenen suçların ve günahların çoğunu yapan kişiler de Allah korkusunun bulunmayışına bağlarız. Bu kimseler Allah’tan korkup, O’nun azabından çekinselerdi bu işleri yapmazlardı deriz. Gerçek Allah korkusu acaba nasıl olmalıdır. Korku üzerine kurulmuş bir disiplini, İslam’ın hoşgörü ve muhtevası Cenab-ı Hakk’ın sonsuz rahmetiyle nasıl bağdaştırabiliriz.
Kuranı Kerim’de müminler şöyle anlatılır: ‘’Müminler ancak o kimselerdir ki Allah’ın adı anıldığı zaman kalpleri titrer. Kendilerine O’nun ayetleri okunduğunda imanları artar ve onlar yalnız Rabblerine tevekkül ederler.’’ (Enfal 42)
Bu ayetten de anlaşıldığı gibi iman nurunun artmasıyla Allah korkusunun kalpte yerleşmesi arasında çok yakın bir irtibat vardır.
Genel olarak sözün kısası Allah’tan korkmanın maksadı yani bu korkunun insana verilişi insanı Allah’a götürmesidir. Bu bakımdan bu duygumuzu başka yerlerde kullanırsak yani asıl maksadından uzaklaştırırsak büyük zararlara uğrarız. Çünkü korkulmaya değmediği halde korktuğumuz varlıklar bize gayet sıkıntılı bir zillet yaşatmaktan başka hiçbir şey yapamazlar. Ne yardımcı olabilirler, nede korkumuzu teskin edebilirler. Aksine duygusuz bir merhametsizlikle sırtlarını çevirerek hücumlarını şiddetlendirerek bizleri perişan ederler. Ne mutlu Allah azze ve celleyi tanıyanlara, O’nun emirlerine uyup ibadet, itaat edenlere ne mutlu Allah’ın buyruklarına karşı gelmekten korkup kötülükleri terk edenlere!
Selam ve Dua ile…