HZ. PEYGAMBER (S.A.V)’İN BÜTÜN SÖZ VE FİİLLERİ HUKUKEN BAĞLAYICI MIDIR?
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
Hz. Peygamberin söz ve fiilleri çeşit çeşittir. Bazıları ondan bir insan olması hasebiyle sâdır olmuştur: Oturmak, kalkmak, yemek içmek vs. gibi. Bunlar hukuki sayılmaz. Zira bu fiiller, kendisinden elçi, rasûl olması sebebiyle değil, bir insan olması hasebiyle sâdır olmuştur.
Peygamberden sırf peygamber olması dolayısıyla sâdır olan ve sırf kendisi- ne mahsus sayılan bazı fiiller ve hareketler vardır. Başka hiçbir kimseye aynı fiil ve hareketleri yapmaya yetkili değildir. Meselâ, Mekke’ye ihramsız girmek (256), dörtten fazla kadınla evli bulunmak, aralıksız oruç tutmak vs. İşte bunlar da İslâm ümmetini hukuken bağlayıcı değildir. Zira Allah Rasulüne mahsus olup başkaları bu hususta ona iştirak edemez.
Bazı fiiller de kendisinden, dünya işlerine mahsus tercümeler şeklinde sâdır olmuştur; ticaret, ziraat, ordu ve asker tanzimi vs. gibi. Bu ve benzeri fiiller de teşrîî değildir, hukuken delil olarak alınmaz. Zira bunların dayanağı şahsî tec- rübelerdir. Hz. Peygamberin kendisi de bunları teşrî olarak kabul etmiyordu. Bazı sahabeye, özel surette hurmaların döllendirilmesini tavsiye etmişti, fakat bu, uygulamada iyi sonuç vermemişti. Bunun üzerine görüşünden vazgeçti ve “Siz kendi dünya işlerinizi daha iyi bilirsiniz”(257), buyurdu. Bedir savaşında, bir muayyen yere orduyu konaklatmak istediğinde sahabeden birisi kendisine: Bu yerde yerleşme ve konaklama Allahın sana bir emri midir; yoksa bu, senin savaş ve harp hilesi hususunda bir görüşün müdür? diye sordu. Rasulullah (as): “Savaş ve harp hilesi görüşümdür.”(258), deyince sahabî, sebeplerini de açıkla- yarak ordunun bir başka yerde konaklamasını, yerleştirilmesini teklif etti ve Allah Rasûlü de bu teklifi kabul etti.
Peygamber (as)den açıklama, öğretme ve irşad amacıyla sâdır olan söz ve fiiller tamamen bağlayıcı bir teşrîdir. Meselâ “Beni nasıl namaz kılıyor görü- yorsanız öyle namaz kılınız.”(259), “İbadet şekillerinizi benden alınız.” (260) “ki- sinin ellerini kesin.” (261) meâlindeki âyet-i kerimede, hırsızlık eyleyen erkek ve kadının sağ elini, bileğinin başparmak tarafından keserek açıklaması, yaptığı zinâ dolayısıyla taşlanarak ölmüş olan Mâiz hakkında kendisine sorulduğunda “Ölülerinize yaptığınızı ona da yapın. ,,(262) diyerek, bir kimse taşlanarak öl- dürülmüş olsa da cenaze namazı kılınıp defnedilmesi gerektiğini emretmiştir. Hadd cezası uygulanacağı zaman çok şiddetli veya çok hafif olmayan değnek vuruşunu tercih ettiğini bizzat göstermiştir. Ailesi Ümmü Seleme’nin, kendisine “Oruçlunun ailesini öpmesinin hükmünü” sorduğunda Allah Rasûlü “Bunu senden soranlara neden ailemi öptüğümü söylemiyorsun?!” (263) demesi; yine Ümmü Seleme’nin, kendisine yıkanırken (boy abdesti alırken) saçlarının ıslanmasına cevap olarak “Başıma altı avuç su dökmek bana yetiyor” demesi (264); sahabenin meni gelmeden yıkanmanın (gusletmenin gerekip gerekmediği hususunda ihtilaflarından sonra Hz.Ömer, Aişe’ye (bir sahabiye) kendisinden hü- küm sordurtmuş ve o da “Ben Allah Rasûlü’yle öyle yaptım ve yıkandık” (265) deyince Hz. Ömer’in ondan sonra bununla sorumlu tutması; Kâ’be etrafında Hz.Ömer tavaf ederken el-Hacerü’l-Esved’i öpüp “Ben senin fayda ve zarar vermeyen bir taş olduğunu biliyorum; Rasulullah (as)’ı seni öperken görmeseydim seni öpmezdim.” demesi bu cümledendir. Peygamberin söz ve fiili kesin bağlayıcı olmasaydı sahabe onun söz ve fiiline göre hareket etmezdi.
256) Ihram, Mekke’ye muayyen uzaklıktaki yerlerde, birinin bele sarılıp diğerinin omuza alındığı iki parça örtüdür. Bu yerlere mîkat denilir. Hacc edâ edecekler, mîkatta eski kıyafetlerini çıkarıp bu ihramla Mekke’ye doğru yaklaşırlar. (m).
257) el-Câmiu’s-Sağir, c.1/108.
258) İbn Hişam, Siretü İbni Hişam, c.1/620, Mısır 1375.
259) Buharî, ezan 18. Dârimî, salat 42. Müsnedü Ahmed, c.5/53.
260) Neseî, menâsik 220. Müsnedü Ahmed, c.3/318, 366.
261) Kur’an, Mâide 38.
262) İbn Mace, hudud 9.
263) Müslim, siyam 65. Tirmizî, savm 31. İbn Mace, savm 19. Muvatta, siyam 13.
264) Müslim, hayz 58. Ebu Davud, taharet 99. Tirmizî, taharet 77.
265) Müsnedü Ahmed, c.6/123, 227.