sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

İÇTİMA-İ KULLUK VE AHLAKIN ÖNEMİ

A+
A-

Gerçekten Hamd Allah’a mahsustur. O’na hamdederiz ve O’ndan yardım dileriz. Mağfireti O’ndan ister, doğru yola iletilmemizi O’ndan bekleriz. Nefislerimizin kötülüklerinden ve amellerimizin fenalıklarından Allah’a sığınırız.

Allah (c.c), kimi hidâyette kılmış ise, o gerçekten hidayete erişmiştir. Kimi de dalâlette ve sapıklıkta kılmış ise, artık o kendisi için bir dost ve yol gösteren bulamaz. Şehadet ederim ki, Allah’dan başka bir tek ilah yoktur ve O’nun eşi ve benzeri de yoktur. Yine şehadet ederim ki, Hz. Muhammed (s.a) Allah’ın kulu ve Rasûlüdür. Salât ve selâm O’na, Ehli Beytine, ashabına ve O’nun yolunu izleyenlere ve onun gösterdiği çizgide yürüyenlere olsun. Allah cc Ali-imran 103.Ayeti kerimesinde şöyle buyurmaktadır;

وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعاً وَلَا تَفَرَّقُواۖ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه۪ٓ اِخْوَاناًۚ وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَاۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız. (Âl-i İmrân – 103)

“Allah’ın ipi”nden maksat, Kur’an ve İslâm’dır. “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışmak”, hep birlikte İslâm dinine inanmayı, onu kabul etmeyi ve gereklerini yerine getirmeyi ifade eder.  ALLAHIN İPİNE SIMSIKI SARILMAK: Sarılmak, sözlükte, kollarını dolamak, kucaklamak; bütün gücü ile ele almak; hemen yapmaya koyulmak, girişmek; büyük bir istekle kendini vermek, benimsemek anlamlarına gelir. Sımsıkı sarılmak ise bu eylemi daha içten, daha istekli, daha kuvvetli ve daha kararlı olarak yapmayı ifade eder.

Ayet-i kerimede hepiniz toptan” ifadesi dikkat çekicidir. Allah’ın ipine sarılma eyleminin cemaat halinde, topluca yapılması emrediliyor. Dolayısıyla âyet, hep birlikte Allah’ın, insanlığın kurtuluşu için gönderdiği Kur’ân-ı Kerîm’e ve onun üzerine binâ edilen  İslâm nizamına bütün gücümüzle sımsıkı sarılmamızı; itikat, ibâdet, ahlâk ve muamelâtla ilgili tüm emir ve yasaklarını dikkate alarak yaşamamızı; onun etrafında birbiriyle kenetlenmiş sağlam bir İslâm toplumu oluşturarak asla ayrılığa düşmememizi emretmektedir. İslâm dini tevhid anlayışı üzere kurulmuştur. İslâm, inanç bakımından herkesi Allah’ın birliği düşüncesi etrafında toplamayı hedeflediği gibi, cemaatle namaz, Cuma ve bayram namazları ve hac gibi ibâdetlerle amel yönünden de birlik ve beraberliği gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Allahtan hakkiyle korkmak, İslâma uygun yaşamak ve müslüman olarak ölebilmek için böyle bir İslâm toplumuna ihtiyaç vardır. Ayrıca dünya hayatında fert ve toplum olarak ayakta durabilmek, düşmanların maddi ve mânevî baskılarına dayanabilmek ve İslâm toplumu olarak bizden beklenen sorumluluğu yerine getirebilmek için de böyle bir beraberlik zaruridir. Çünkü birlik ve beraberliği zayi olmuş toplumların, kısa zamanda dağıldıkları ve her şeylerini kaybettikleri tarihî bir gerçektir.

TEFRİKAYA DÜŞMEMEK (PARÇALANIP AYRILMAMAK): Kur’an-ı Kerim’de bize bir emir gelmişse, o emri yerine getirmemize engel olacak davranışlar da haram kılınmıştır. Rabbimiz bizden “toplum olarak ipine sımsıkı sarılmamızı” istiyor. İslâm topluluğunun önündeki en önemli engel de tefrikaya düşmek, ayrı ayrı hareket etmektir. Dolayısıyla, ayet-i kerimenin ilerleyen kısmında “parçalanıp ayrılmayın” emri gelmiştir

Sağlam bir İslâm topluluğu oluşturmak, bölünüp parçalanmaktan korunmak için çare de bellidir. Kalplerin İslâm’da birleşmesi gereklidir.Allah’ın ipine sarılıp, selâmete eren muhabbetli bir toplum olabilmek, Evs ve Hazrec kabilelerine mensup ashab-ı kiram gibi gerçek kardeşler olabilmek için her fert üzerine düşen görevi tekrar tekrar düşünmeli ve gücü nispetinde uygulamalıdır. Şu hususlar tekrar tekrar hatırlanmalı ve hatırlatılmalıdır;

Allah’a ve Resûlü’ne itaat yanında, hemenNiza etmeme, birbiriyle didişmeme” gereğini hatırlamak, bunun mü’minleri zayıf düşüreceğini, mü’minlerin gücünün, kuvvetinin rüzgarının, hatta devletinin gideceğini unutmamak, zorlu sınavlarda sabra yapışmak… Kur’ân, Birbirinizle didişirseniz, rüzgarınız gider”(Enfal, 8/46) diyor.

Mü’minlerle ilişkide, tevazuu öne çıkarmak, kardeşlik iklimini besleyen bir başka Kur’ân öğüdü. Mü’minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı izzetli, onurlu bir duruş…” (Maide 5/54) Ya da “Kafirlere karşı çetin duruşlu, birbirine karşı merhametli…” ilişki… yani şu değil: Kafirlerle ilişkide son derece müsamahakar, birbiriyle ilişkide çetin…” değil. Mü’minlerle ilişkide, ötekinin kişiliğine değil, günahına, yanlışına karşı olmak ve onu yok etmek değil, onu yanlıştan arındırmak  ilkesi ile hareket etmek. Yani ötekini yok etme değil, kurtarma yaklaşımı içinde bulunmak.

Bütün mü’minlere karşı dua halinde bulunmak… kalblerimizin mü’minlere karşı mağfiret talebi içinde olması, kinden arınması için dua.Şu ayet bu duayı öğretiyor bizlere: Ey Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi bağışla. Mü’minlere karşı kalbimizde bir kin bırakma. Ey Rabbimiz. Şüphesiz sen, çok şefkatli, çok merhametlisin.”  (Haşr 59/10) Kalblerimizi, buğzu ve sevgiyi Allah için yapabilme olgunluğuna eriştirmek. Nefsi duygularla buğza yönelmemek.

Allah Resûlü’nün (sas) şu hadis-i şerifini unutmamak: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de tam iman etmiş olmazsınız.”

Enes  radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Sizden biriniz kendisi için sevip arzu ettiği şeyi din kardeşi için de sevip arzu etmedikçe gerçek anlamda iman etmiş olmaz.”

Ümmü Seleme’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle demiştir: “Ben bir beşerim; siz bana davalarınızı getiriyorsunuz. Bazılarınız belki, delil getirmekte diğerinden daha mahir olabilir ve ben işittiğime göre hüküm veririm. Bu şekilde bir yargı sonucu kime mümin kardeşinin hakkını verirsem gerçekte ona cehennemden bir parça vermişim demektir.”

Ebû Hüreyreden (ra) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Bir kimse eğer kardeşinin haysiyetine yahut malına haksızlık etmiş ise altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet gününden evvel onunla bugün helâlleşsin. Aksi takdirde yaptığı zulüm nispetinde onun varsa iyi amellerinden alınıp hak sahibine verilecektir. İyiliği yoksa hak sahibinin günahından alınıp haksızlık edene yüklenecektir.”

Ebû Hüreyreden (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Birbirinize haset etmeyin. Alışverişte pazarlığı kızıştır(arak birbirinizi aldat)mayın. Birbirinize dargın durmayın ve birbirinize yüz çevirmeyin. Birbirinizin (bitmemiş) pazarlığını bozmayın. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Müslüman Müslümanın kardeşidir; ona zulmetmez ve ona hor bakmaz, onu yalnız ve yardımsız bırakmaz. Resûlullah göğsüne işaret ederek üç defa: Takva, işte buradadır. Bir kimseye kötülük olarak Müslüman kardeşini küçük görmesi yeter. Her Müslümanın canı, malı ve kişiliği diğer Müslümanlar nezdinde saygındır, dokunulmazdır.”

Enesden (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah : “–Zalim de olsa, mazlum da olsa, mümin kardeşine yardım et”, buyurdu. Ashâbdan biri: “–Yâ Resûlallah, mazlum olana yardım ederim, fakat zalime nasıl yardım edebilirim?”, dedi. Resûlullah: “–Zalimi de zulüm yapmaktan alıkoyarsın veya engellersin işte bu ona yardımdır”, buyurdu.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.