sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

İNSANIN DÜNYADAKİ KADERİ NEDİR?

A+
A-
HAMD ALEMLERİN RABBİ ALLAH(C.C)’A MAHSUSTUR SELAT VE SELAM PEYGAMBERİMİZE O’NUN ALİNİN VE ASHABININ ÜZERİNE OLSUN İNŞAALLAH.

Hayat ve ölüm, gökler ve yerler, kısaca bütün varlık bir amaca yönelik olarak yaratılmıştır. O da, insanın bu dünyada denenmesidir. Varlığın sahibi, hikmeti mucibince böyle takdir buyurmuştur. Ne olursa olsun, insan bu dünyada imtihan edilecektir.

İyilerle kötüler birbirinden ayrılacaktır. Islah edenlerle ifsat edenler, ihya edenlerle imha edenler belli olacaktır. Şeytanın adımlarını takip edenlerle Rahman’ın çağrılarına uyanlar tespit edilecektir. Böylece iyilerle kötüler aynı kefeye konmayacaktır. Yaş kuru beraber yanmayacaktır. Kimsenin yaptığı yanında kâr kalmayacak, hak ve adalet mutlaka yerini bulacaktır.

Neden insan bu zorlu sınava tabi Tutulmuş tur? Çünkü insanın hayatı manevi anlamda bir yükseliştir. Onun varoluş gayesi bu şekilde konmuştur. Dünya işleri de böyle yürümüyor mu? Kariyer sahibi olmak isteyenler hep imtihan edilmiyor mu? Gözü yukarıda olanlar çalışır çabalar, imtihana hazırlanırlar. Demek ki imtihan, insanın dünyevi ve manevi yükselişinin temel dinamiğidir.

Dünya hayatında bir seçime tabi tutuluyoruz. Bir kulluk yarışındayız. Böylece doğru olanlarla münafıkların yolları belli oluyor. Dürüst olanlarla ikiyüzlülerin safları ayrılıyor. Dünya için çalışanlarla ahiret için çalışanlar tefrik ediliyor. Ebedî olana talip olanlarla fani olanın peşine düşenler ortaya çıkıyor. Hayra öncülük edenlerle fesadı körükleyenler belli oluyor.

Yaşadığımız hayat, biz müminler için adeta engelli bir koşu gibi. Bu engeller, bazen bela ve musibet olarak bazen de nimet ve refah olarak karşımıza çıkmaktadır. (Enbiya, 21/35.) İşte ebedî kurtuluş, bu imtihan engellerini tek tek aşabilenlere nasip olacaktır. Hayatın her alanı bizim için sanki bir süzgeç vazifesi görmektedir. Her iş, bizim gerçek kimliğimizi, sadakatimizi veya ikiyüzlülüğümüzü ortaya koymaktadır. (Âl-i İm-ran/186.)

Kur’an, insanın bu dünyadaki imtihanına dair dikkat çekici örnekler verir. Mesela Talut-Calut kıssası bunlardan biridir. Anlatıma göre Talut savaşmak üzere ordusuyla yola çıkar. Ancak bu yolculukta beklenmedik bir şey olur. Allah Teala onları önlerine çıkan bir nehirle imtihan eder. Aslında uzun bir yolculuktan gelmektedirler ve iyice susamışlardır. Ne var ki bu nehirden keyiflerince içmeleri kendilerine yasaklanır. Bir askerin sadece bir avuç dolusu su içmesine müsaade edilir. Ancak askerlerin çoğu suya dayanamaz; kana kana ondan içerler. İşte bu imtihanın kaybedilmesi demekti. (Bakara, 2/249)

Bu kıssalar, yaşanan tarihî tecrübeler olarak önümüze konmaktadır. Elbette ki müminler olarak buradan alacağımız birçok ders vardır. Olaylar tarihî, hatta birkaç bin yıl öncesine ait olabilir. Ancak bilmeliyiz ki imtihan olgusu sadece eski kavimlere mahsus bir şey değildir. Rabbimiz onların şahsında aslında bizleri uyarmaktadır.

Benzer sınamalardan tekrar tekrar her birimiz geçirilmekteyiz. Sokakta, evde, iş yerinde imtihan ediliyoruz. Bu, bazen fert bazen de toplum planında olmaktadır. Demek ki en kritik anlarda bir denemeye tabi tutulabiliriz, sabrımız zorlanabilir. Şeytan, bazı haramları bizle re alabildiğine cazip gösterebi lir. Haramların çekiciliği zihni mizi ve gönlümüzü allak bullak edebilir. Böylece sadakatimiz ve kararlılığımız test edilebilir. İşte böyle anlarda “imtihan uyanıklığı” son derece önemlidir.

Biz, bu anlarımızı bir imtihan cilvesi olarak kabul ederiz. Mercek altında olduğumuzu düşünürüz. İlahî murakabenin üzerimizde yoğunlaştığını fark ederiz. Şeytan taifesinin başımıza üşüştüğünü görür gibi oluruz. Dolayısıyla ilahî sınırları koruma noktasına olağanüstü bir gayret gösteririz. Çünkü aksi bir durum, Allah korusun, manevi hayatımızın yıkılmasına ve her şeyin altüst olmasına sebep olabilir.

İnsanoğlu, şu hayatın akışı içerisinde debelenip durur. Hâlden hâle sürüklenir. Kimi zaman yükselir, kimi zaman alçalır.İnişler ve çıkışlar birbirini kovalar. İnsan bazen yokluğu, bazen de varlığı tadar. Kimi zaman belalar üst üste gelir. Kimi zaman da nimete ve refaha boğulur. Mutluluk ve süruru yaşarken, beklenmedik bir şekilde kedere gark olabilir. Bela dalgalarıyla boğuşurken, bir anda sahil-i selamete çıkabilir.

Şu ayette belirtildiği gibi imtihan insanın bu dünyadaki kaderidir: “İnsanlar, ‘inandık’ demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler. Biz elbette kendilerinden önce yaşamış olanları imtihan etmiştik. Allah elbette (şimdiki müminleri de imtihan edip) iman iddiasında sadık olanlarla, samimiyetsiz olanları elbette bilecektir.” (Ankebut, 29/2-3.)

Hz. Yusuf’tan Hz. Eyyub’a, Hz. Musa’dan Hz. Muhammed’e peygamberlerin hayatları imtihanlarla doludur. Dünyevi planda onlar kimi zaman sıkıntı çekmiş, kimi zaman da yükselmişlerdir. Ancak istikametlerini hiç kaybetmemişlerdir. Dolayısıyla düştükleri zannedilirken yücelmiş, kaybederken de hep kazanmışlardır.

İnsan, bu gelgitler, yükseliş ve düşüşler arasında hep bir imtihan kuşağında bulunur. Bütün bu gelişmeler karşısında bir tavır sergiler. Bir duruş ortaya koyar. Böylece onun gerçek imani ve ahlaki kişiliği açığa çıkar. Samimiyeti ve içtenliği veya sahteliği ve ikiyüzlülüğü anlaşılmış olur. İfade yerinde ise, Mevla nazarındaki kıymet-i harbiyesi belli olur.

İnsanlardan kimin Allah yolunda çaba sarf ettiği, kimin bu uğurda zorluklara göğüs gerdiği mutlaka tespit edilecektir. Allah yolunda koşanlarla oturanlar eşit tutulmayacaktır. Hak ve adaletin yayılması için gayret edenlerle boş vermişler aynı kefeye konulmayacaktır. Tevhidin yayılması için çırpınanlarla dertsiz, tasasız yaşayanlar aynı tutulmayacaktır. Davası Allah’ın kelimesini yüceltmek olanlarla davası kendini yüceltmek olanlar açığa çıkartılacaktır.

Nitekim bu ilahî yasa sık sık Kur’an’da bizlere hatırlatılır. Bunlardan biri de şudur: “Hepinizi mutlaka sınayacağız ki (Bizim yolumuzda) üstün gayret gösterenleri ve sıkıntılara göğüs gerenleri (diğerlerinden) ayırabilelim.” (Muhammed, /31.) İşte… Gaye, iyi bir kul olarak yaşamak ve iyi bir kul olarak yaşamı sonlandırabilmektir. Hedef, Cenab-ı Hakk’ın beşeriyete armağan ettiği Hz. Peygamber’in (s.a.s.) zarif ve duygulu hayatından hisse alıp derin, hassas bir kul olabilmektir. Güzel bir kul olarak bu fani âleme veda edebilmek için ise sayılı olan nefesleri son nefese hazırlamak zaruridir. Dünya hayatında alıp vereceğimiz tüm nefesler, son nefesimizin âdeta pusulası hükmündedir. İmam Gazali bu meyanda şöyle der; “Dünyada marifet zevkine varamayan ahirette müşahede tadını alamayacaktır.” Yani kul, dünyada Hakk’ı tanıyıp mucibince amel edebilmeye ne derece muvaffak olmuş ise ahirette onun nimetine o derece nail olacaktır. Dolayısıyla herkes alıp verdiği nefes ile aslında kendisini ilahi ceza veya mükâfata hazırlamaktadır

 

Rabbim kazananlardan olabilmeyi nasip eyle. imtihan olduğumuz bu alemde baki olan aleme razı olduğun azıklarla gitmeyi nasip eyle amin…

SELAM VE DUA İLE

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.