sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

İSRAİLOĞULLARININ ZİLLETİ TERCİH ETMESİ

A+
A-

Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lütfuyla kâinatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (cc.)’a mahsustur.

Salat ve selam da, âlemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)ya, âline, ashabına ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmetin üzerine olsun.

“İsrailoğulları’nı denizden karşıya geçirdik. Yolda putlarına tapan bir topluma rastladılar, bunun üzerine “Ey Musa, bu adamların nasıl ilâhları varsa bize de öyle ilâhlar yap ” dediler. Musa’ da onlara dedi ki: “Siz gerçekten cahil bir toplumsunuz.” (ARAF/138)

…Bu, Hz. Musa’nın 40 yıl ve peygamber Yuşa b. Nun’un 28 yıllık talim ve rehberliğinden sonra bile İsraillilerin, (Mısır Firavunlarının hakimiyeti altında geçirdikleri uzun kölelik sırasında), hayatlarına bulaşmış olan (şirkin) kötü tesirlerinden kendilerini temizleyemediklerini gösterir. (Mevdudi)

Ayeti kerime de bir toplumun cahil olarak vasıflanmasının nedeni, Allah’ı gereği gibi tanınmaması ve peygamberin gönderiliş gayesini anlamamalarından kaynaklanmaktadır. Peygamberleri onlara “bir tek Allah’a boğun eğip, O’nun dışında hiç bir varlığı ilahlaştırıp tapmamalarını emrederken, onlar peygamberlerinden kendilerine Allah’a ortak koşulacak bir ilah seçmelerini, yani yapmalarını istediler.

Bu cehalet değil de nedir. Cehaletin zirvesinde olan bir topluluğun, takım elbiseli, diplomalı ve lüks bir hayat içinde yaşamaları sakın bizleri aldatmasın. Cehalet parayla, mevki ve makamla giderilmez. Ancak ilimle cehaletten kurtulur insan.

Hidayet ve istikameti reddeden en katı kalbler; hakkı tanıdıktan sonra sapan kalblerdir. Daha önce daveti işiten kimselere yapılan ikinci çağrı, hiç şüphesiz ilk andaki ciddiyeti taşımayacak, sarsıntı meydana getirmeyecek, davanın ciddiyet ve büyüklüğünü de hemen hissetmeyecektir. Bundan dolayı bu tür insanlarla uğraşmak, kat kat bir çaba ve uzun bir sabır gerektirmektedir.

Ham ve gafil kalbler ise, davaya icabet etmeye çok daha yatkındırlar. Çünkü davayla ilk defa karşılaşan bu kalbler, hemen etkilenmeye başlar. Davetin ciddiyeti ve fıtratı sarsan göz kamaştırıcı niteliği karşısında dayanamayarak cahilî tortulardan arınmaya bakar.

Tağutî terör ve kölelik boyunduruğu altında uzun bir zaman horlanan, ezilen ve boyun büken kimseler; davetçileri en çok uğraştıran kimselerdir.

Bunların akideden kaçmalarının nedeni, akidenin getirdiği sorumluluklardır. Yığınlara karışıp onların yolunu izlemek, bu sorumluluklardan kaçışın bir sonucudur. Çünkü yığınlarla beraber yaşamanın hiç bir sorumluluğu yoktur. İşte akide ve şeriatin çare getirmek için uğraştığı en zor, en ağır ve en çetin sorun, budur.

Gelenek, yönetim ve kanunların, fıtratı ifsad edecek oranda meydana getirdiği zulmü, toplumsal yozlaşmayı, bulanıklığı ve ölçüsüzlüğü gören iyi niyetli kimselerin göğsü daralmaktadır. Halkın zulüm ve azgınlığa karşı suskunluk ve sessizliğini görmek bu sıkıntıyı daha da arttırmaktadır. Bugün fıtrat öylesine bozulmuş ki halk, mazlum bir insanın kendi kendisini savunup direnmesinden bile hoşlanmamaktadır. Kendisini veya başkasını savunan kimseye “zorba, eşkiya” bile diyebilmektedir. Çünkü bu hareketsiz insanlar, tağutun zulmüne alışmıştır. Hatta bu zulmün; adalet, fazilet, ıslah ve edep olduğuna inanmıştır.

Bu insanlar, içtikleri zillet şarabının tadına varmış, aşağılık ve hor bir hayat yaşamaya razı olmuşlardır. Zilleti beğenip bozulan ve kokuşan bir fıtrat; iyilik ve güzellik duygularını kaybetmiş, pisliği, kokuşmuşluk ve çürüklüğü anlama yeteneklerinden de uzaklaşmış demektir. Pislik ve kokudan rahatsız olmayan bu tür insanları kurtarmak, gerçekten zor bir iştir.

Bu insanlar daha önce akideyle tanışmışlarsa, tağutî zorbalığın gölgesinde yaşanan aşağılık hayatı benimseyip alışkanlık haline getirmişlerse bu zorluk daha da artacaktır.

İşte davetçi, bu tür durumlarda kat kat çaba harcamak zorundadır. Fazlasıyla sabırlı olmak zorundadır. Sapmaları, eğrilikleri, ilgisizliği, karakter bozukluğunu sabırla karşılamakla yükümlüdür. İnsanların değişik dönemlerdeki aksiliklerine, hiç beklenilmeyen tepkilerine ve cahiliyeye karşı hemen tavır takınmama konusunda sabretmek zorundadır.

VELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.