BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd sena ve yücelik tüm noksanlıklardan münezzeh ve kemal sıfatlara sahip olan Rahman Rahim ve din gününün maliki Allah cc’a mahsustur.
Salat ve selam Alemlere Rahmet olarak gönderilen mahlukatın eklemli ve önderi Hz Muhammed sav’e aline ashabına gayesi Allah c.c ın rızası derdi Allah c.c’ın davası olan tüm müminlerin üzerine olsun inşallah.
Kalbin katılaşması insan için elbetteki tehlike arzetmektedir. Zira kalbin vücuttaki fonksiyonu yalnızca kan pompalamak değil “hakkı idrak merciidir”. Hakkın idrakiyle meşgul olmayan kalpler verimsiz toprak gibidir. Kalp iman tohumunun filizlenip kök salacağı vücudun merkezidir. Allah Rasulü sav “ dikkat edin ! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o düzeldiğinde bütün vücut düzelir. O bozulduğunda ise bütün vücut bozulur. Dikkat edin o kalptir.” Buyurmaktadır. Bu sebeple kalbin onu körelten hasletlerden uzaklaşması zaruridir ki Haset de bunlardan biridir. İmam gazali (ra) hasedi dört dereceye ayırarak inceler:
1- Haset ettiğin kimsenin elindeki nimetin yok olmasını istemektir. Bu nimet ister kendi eline geçsin, ister geçmesin, yeter ki haset ettiği kişide bulunmasın. Hasedin en kötü olanı budur.
2- Haset ettiği insanın elindeki nimetin, kendi eline geçmesini istemektir. Bunun isteği o nimetin kendi eline geçmesi, amacı o nimete kendisinin sahip olmasıdır.
3- Başka birisindeki nimetin aynısının veya benzerinin kendisinde de olmasını istemesidir. Eğer kendi eline geçmeyecekse, onun elinde de olmamasını arzu etmesidir.,
4- Başka birisinde bulunan nimetin benzerinin kendi elinde de olmasını istemesi, fakat hased ettiği kişideki nimetin yok olmamasını istemesidir. İşte hasedin bu son derecesi eğer sırf dünyalık nimetler ise affedilmiştir. Eğer din hususunda ise tavsiye edilmiştir. Çünkü bu, hayırda yarışma buyruğunun kapsamına girmektedir.
Hasedin ortaya çıkmasına bir çok sebepler vardır. Bunların başlıcaları şunlardır:
1. Düşmanlık. Bu, hasedin en önemli sebeplerinden birisidir. Kur’ân’da şöyle buyurulmaktadır: “Onlar sizinle karşılaştıkları zaman “inandık” derler. Kendi başlarına kaldıkları zaman size karşı öfkeden parmaklarını ısırırlar. De ki, “Öfkenizden ölün. Şüphesiz Allah göğüslerin özünü bilir” (Âlu İmran, 3/119). Böyle kin ve düşmanlık sebebiyle ortaya çıkan hased çok kere çekişme ve kavgalara da yol açar, hayat boyunca devam eder, hileli yollarla nimetin izalesine gidilir, insanın şerefi ile oynanır ve gizli işlerinin açığa çıkarılması için çaba harcanır.
2. Teazzuz. Bir kişinin üstünlük taslaması karşısında diğer bir kişinin ağırına gitmesidir. Kişinin, emsallerinden, mevki, ilim veya servet sahibi olan birisinin kendisine karşı kibirlenmesi halinde bunu hoşgörü ile karşılayamadığı için hased etmesidir.
3. Doğrudan doğruya kendisinin kibirlenmesinden, karşısındaki insanı küçük görüp onu kendine hizmet etmesi ve bütün arzularında kendi emrinde olması isteğinden kaynaklanan haseddir. Müşriklerin “Kur’ân iki şehrin birinden bir büyük adama indirilmeli değil miydi” (ez-Zuhruf; 43/31), demeleri böyle bir hasedin ifadesidir.
4. Şaşkınlık ve hayranlık. Kur’ân, geçmiş ümmetlerden bahsederken, onların kendileri gibi bir insanın risâlet, vahiy ve Allah’a yakınlık gibi bir mevkiye ulaşmasına şaştıklarını ve bunun sonucu olarak haset ettiklerini anlatır: “Siz de bizim gibi birer insansınız” (Yâsin, 36/15); “Bizim gibi iki insana mı inanacağız?” (Mü’minun, 23/47) ve “Kendiniz gibi insana itaat ederseniz hüsrana uğrayacağınızdan hiç şüphe yoktur” (Mü’minun, 23/34).
5. Amacına ulaşamama korkusu. Kişilerin belli bir amaca ulaşmak konusunda birbirine üstünlük sağlama arzularına dayanır. Diğerinin amacına ulaşmasına yardımcı olan her nimet, diğeri için bir hased kaynağıdır.
6. Makam ve mevki sevgisi, önderlik isteği. Sözgelimi bir kimsenin bir ilim dalında parmakla gösterilen tek adam olmayı istemesi, bu konuda kendisine rakip olabilecek veya göz diktiği yere ulaşmış kimselere hased etmesinin başlıca nedenidir. Sürekli övülmek ve üstün gelmek isteğinde olan kimse, “işte bu adam kendi sahasında zamanın en büyüğüdür, eşi ve benzeri yoktur” denildiğinde nasıl sevinirse, başka bir kimsenin kendisine ortak gösterilmesi, yerini alması hafinde de kıskançlık duyar, hased eder.
7. Kötü huyluluk ve Allah’ın kullarına verdiği nimetlere karşı cimrilik. Kişinin mal, önderlik sevgisi ve derdi olmamakla birlikte; ona Allah’ın nimetler verdiği, iyi huylarla donattığı bir kimseden söz edilince bundan rahatsız olur, hased eder. Buna karşılık birisinin içinde bulunduğu zorluk ve çektiği sıkıntılardan söz edildiğinde de sevinç duyar. Böylesi kimseler başkalarının kötü durumda olmalarını sever ve Allah’ın lütuflarına karşılık cimrilik gösterirler.
Kalpten hasedi atmanın yollan: Hased daha önce de ifade edildiği gibi kalbin en büyük hastalıklarındandır. Kalp hastalıkları ise ancak ilim ve amel ile tedavi edilebilir. Hased hastalığını tedavi edebilmek için öncelikle hasedin din ve dünya için getirdiği zararları bilmek, bu hususta ilim sahibi olmak gerekir. Üstelik hased, kendisine hased edilen kimseye zarar getirmez. Bu nedenle kişinin kendine düşman olması anlamına gelen hasedden kurtulmak için, hasedin şu zararlarını iyice anlamalıdır:
Hased eden, Allah’ın yaptığı taksim ve takdire rıza göstermiyor, onun iradesine karşı geliyor demektir. O’nun bizce gizli olan hükümleri ile mülkünde gerçekleştirdiği adalete kızmak, onu çirkin bulmak anlamına gelmektedir. Bu ise, kişinin tevhidin özüne ters düşmesinden, dolayısıyla imanının zedelenmesinden başka bir şey değildir. Hasedden vaz geçmek için onun bu zararını bilmek bile yeterlidir. Fakat bunun yanında hased eden kimsenin bir mü’mini aldatmak, ona nasihat etmeyi terketmek, mü’minleri sevmek yolundaki İslâm’ın açık emirlerini terketmek, mü’minlerin zarara uğramaları halinde bundan en çok sevinecek olan şeytan ve kâfirlerle birleşmiş olmak gibi hiç de küçümsenmeyecek suç ve günâhları işlemiş olacağı unutulmamalıdır.
Bütün bu özellikleriyle kalbin saflığını ve temizliğini gideren bir pislik olan hased, ateşin odunu yakıp yok etmesi gibi insanın iyi huy ve amellerini giderir, yok eder (Ebû Dâvud Edeb 44; İbn Mâce, Zühd 22).
Hased eden kimsenin içinde sürekli bir ateş yanar. Bu ateş onu yakar, yavaş yavaş eritir.
Hasedin amelle tedâvî edilmesine gelince; amel ile hasedi tedâvî etmenin yolu, onun isteklerini yerine getirmeyerek, hatta aksini yaparak ona hükmetmesini öğretmektir. Sözgelimi içindeki hased duygusu birisini kötülemesini istediğinde kişi, bunu şeytanın kendisi için hazırladığı tuzağa düşmek demek olduğunu anlayarak tersini yapmalı onu övmelidir. Kendisinden birisine karşı kibirli davranmasını istediğinde karşı koyarak tevazu göstermeli; vermemeyi fısıldadığında, vermelidir. Kişinin bu davranışları, karşısındaki insanı memnun eder ve onun tarafından sevilmesine neden olur. Bu şekilde karşılıklı sevgi başlar ve zamanla hased hastalığı yok olur. Baştan zorla yapılan bu davranışlar zamanla insanın kişiliği doğası hafine gelerek kökleşir. Doğal olarak şeytan bu gelişmeden hoşnut olmayacak, olumlu gelişmeyi engellemek isteyecektir. Bu davranışının güçsüzlüğünden, korkusundan ileri geldiğini öne sürerek onu iğfal etmeye çalışacaktır. Fakat mü’min şeytanın vesvesesine kendisini kaptırdığında sapacağım, ziyana uğrayacağını unutmamak zorundadır.
Rabbim anlamayı ve amel etmeyi bizlere nasip eylesin. Hakk’ı Hak bilip Hakk’a sarılan batılı batıl bilip ondan uzak duran kullarından eylesin . Amin. Velhamdülillahirabbilalemin…