KELİMELER VE KAVRAMLAR (60) İNFAK
İNFAK
İnfak helal yollarla elde edilen malı ihtiyaca ve dinin gerekli ya da hoş görüldüğü yerlere harcama sarf etme. Allah’ın bir rızık olarak verdiği görünür-görünmez (Zahir, Batın) nimetleri yayma.
“Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.” (Bakara/195)
“…Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: «İhtiyaçtan artakalanı.» Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz.”(Bakara/219)
“Ey iman edenler, hiç bir alış-verişin, hiç bir dostluğun ve hiç bir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kâfirler, onlar zulmedenlerdir.”(Bakara/254)
“Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz ‘tane’ bulunan bir tek ‘tane’nin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir.” (Bakara/261)
“Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe, asla iyiliğe (hayra) erişemezsiniz. Ve her ne infak ederseniz; şüphesiz Allah, onu bilir.” (Ali-İmran/92)
“Mallarınızı zekâtla koruyun, hastalarınızı sadaka ile tedavi edin. Belâya dua ile karşı koyun.”[1]
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Temiz şeylerinden kim ne tasadduk ederse -ki Allah sadece temizi kabul eder- Rahmân onu sağ eliyle alır -ki O’nun her iki eli de sağdır- bu sadaka bir tek hurma bile olsa, O, Rahmân’ın avucunda dağdan daha iri oluncaya kadar büyür, tıpkı sizin bir tayı veya bir boduğu büyütmeniz gibi (O da sadakanızı büyütür).”[2]
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Sadaka Rabbin öfkesini söndürür ve kötü ölü mü bertaraf eder.”[3]
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
“Bir dirhem, yüzbin dirhemi geçmiştir.”
“Bu nasıl olur, ey Allah’ın Resulü?” diye sordular. Şu cevabı verdi.
“Bir adamın iki dirhemi vardı. Bunlardan daha iyisini tasadduk etti, Diğeri ise, malının yanına varıp, malından yüzbin dirhem çıkardı ve onu tasadduk etti.”[4]
Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Allah arzı yarattığı zaman, arz sallanmaya (tıpkı bir hurma ağacı gibi sağa sola) yalpalar yapmaya başladı, bunun üzerine dağlarla onu sabitleştirdi ve böylece arz istikrarını buldu. Melekler dağların şiddetine hayrette kaldılar.
“Ey Rabbimiz, dediler, dağlardan daha şiddetli bir mahluk yarattın mı?”
“Evet, buyurdu. Demiri yarattım.”
“Demirden daha şiddetli bir şey yarattın mı?” dediler. Hak Teâla:
“Evet, dedi. Ateşi yarattım.”
“Ateşten daha ağır bir şey yarattın mı?” diye yine sordular. Hak Teâla:
“Evet, dedi, suyu yarattım!”
“Sudan daha şiddetli bir şey yarattın mı?” dediler. Hak Teâla tekrar cevap verdi:
“Evet, rüzgârı yarattım.”
“Rüzgârdan daha şiddetli bir şey yarattın mı?” diye yine sordular. Hak Teâla:
“Evet insanoğlunu yarattım” dedi ve devam etti: “Eğer o, sağ eliyle sadaka verir, sol eli görmeyecek kadar gizlerse (daha şiddetlidir).”[5]
Allah (c.c) infak ile ilgili olarak ayeti Kerime’de;”… Kendilerine verdiğimiz rızıktan yerli yerince sarf ederler”. (Bakara 3)
Bu ayet aslında infakta bulunması gereken özelliklere de ‘işareti’ ile dikkat çeker: Ayetteki ”min=den” eki, infak edenin sahip olduğu her şeyi verip yoksul kalmasını ve savurganlık etmesini değil, bir kısmını vereceğini, “ma=şey” ifadesi, sadece maddi varlıktan değil, ilim gibi manevi varlıktan da infak edileceğini, Allah’ın “Bizim rızık olarak verdiklerimiz” ifadesi, infakta başa kakma ve minnet duygusunun olamayacağını çünkü verenin aslında Allah’ın malından verdiği “İnfak ederler” ifadesi de hem başka harcamalar için değil ihtiyaç(nafaka) için verirler, hem de, verdikleri çok az olmayıp bir ihtiyacı karşılayacak kadar olur anlamına verir ki, infakın asıl özellikleri de bunlardır. Bu nitelikleri taşıyan infakın yapıldıkları yön, zaman ve şartlar itibari ile kendi içinde bir hiyerarşisi vardır. Mesela bir yönüyle infakın farz, mendup olanları vardır ki, bu sıralamaya göre infakın farz olanlarının başında zekat gelir. İnsanın kendisine bakması ve çoluk çocuğuna yapacağı harcamada 2. Derecede farz olan infaktır. Üçüncü derecede farz olan infak ise cihad için yapılacak olan harcamadır. Bütün çeşitleri ile sadakalar ise infakın mendub olan kısmını oluşturur.[6]
Onlar her şeyden önce ellerinde bulunan malların kendileri tarafından kazanılmış şeyler olmadığını, aksine bunların Allah tarafından kendilerine bağışlandığını kabul ederler. Allah’ın bağışlamış olduğu rızık nimetini tanımaktan ve bilmekten, düşkünlere iyilik etmenin, aynı yaratıcının aile fertleri demek olan tüm insanlar arasında dayanışma duygusu, bütün insanları insanlık bağı ile birbirine kaynaşmış kardeşler saymanın bilinci doğar. Bütün bu duyguların değeri insan nefsini cimrilik illetinden arındırarak ona iyilik yapma arzusu aşılamasında görülür. Bu duygular sayesinde hayat, acımasız bir kıyım alanı değil, bir yardımlaşma ve işbirliği plâtformu olur. Yine bu duygular sayesinde güçsüzler, zavallılar ve eli darda olanlar güvenliğe kavuşurlar; tırnaklar, pençeler ve azı dişleri arasında değil de; kalbler, yüzler ve vicdanlar arasında yaşadıkları bilincine varırlar.[7]
Kur’an’dan faydalanabilmenin dördüncü şartı, kişinin, Allah’ın ve insanların hakkını vermek üzere Kitap’taki talimatlara uygun olarak parasını başkalarıyla paylaşmaya hazır olmasıdır. Bu çok önemli bir şarttır. Çünkü bir cimrinin veya parayı her şeyden çok seven bir servet düşkününün, İslâm uğrunda malî fedakârlıklar yapması beklenemez.[8]
Şeytan fakirlikle korkutarak size cimriliği, kötülük işlemeyi emreder. Oysa Allah size kendi katından bağışlama ve bol nimet vaadeder. Allah’ın lütfu geniştir, O herşeyi bilir.(Bakara/268)
Şeytan sizi fakirlikle korkutmakta, ruhlarınıza ihtiras, cimrilik ve azgınlık duygularını serpmektedir. Yine şeytan size kötülüğü emretmektedir. Fuhuş; haddi aşan bütün günahları kapsamaktadır. Her ne kadar bilinen bir günah için kullanılıyor olsa da içerik olarak daha kapsamlıdır. Fakirlik korkusu cahiliye döneminde halkı kız çocuklarını diri diri kuma gömmeye sevkettiğinden, bir nevi fuhuştur. Servet biriktirmeye olan ihtiras, bazılarını faiz yemeye yönelttiğinden, o da fuhuştur. Allah yolunda infak etmek nedeniyle meydana gelen fakirlik korkusu zaten fuhuştur.
Şeytan, sizi fakirlikle korkutup fuhşu emrediyorsa, Allah da size kendinden bir mağfiret ve bolluk va’detmektedir.
“…Allah ise kendinden bir mağfiret ve bolluk va’detmektedir.”
Ayet-i Kerimede önce mağfiret sonra bolluk zikredilmektedir. Çünkü bolluk mağfirete bir ektir. Ve O, yeryüzünde rızkın verilmesini ve Allah yolunda harcayıp infak etmenin mükâfatını kapsamaktadır.[9]
İnfak; iyiliğe erişmenin, pisliklerden arınmanın, şüpheli maldan kaçınmanın, dayanışmaya erişmenin, Allah’ı razı etmenin yoludur. İnfak alışkanlığı olan bir toplumda refah düzeyi daima üst düzeydedir. Hırsızlığın, haksızlığın vesairenin uğramadığı bir toplumdur. Yardımlaşmanın, dayanışmanın, birlik ve beraberliğin, ayakta kalmanın eşsiz örneklerinin verildiği toplumdur. Ferdi olarak ise infak şuuru olan bir müminin mükafatı ile ilgili Kitabullah’ta detaylar verilmiş olup tefsirlere müracaat ederek bu şuurun pekişmesi sağlanmalıdır.
[1] Kütüb-i Sitte, c. 7, s. 322
[2] Buharî, Zekat: 8; Müslim, Zekât: 63, (1014); Muvatta, Sadakât: 1, (2, 995); Tirmizî, Zekât: 28, (661); Nesâî, Zekât: 48, (5, 57); İbnu Mâce, 28, (1842); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/18.
[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/25
[4] Nesâî, Zekât: 49, (5, 59); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/21
[5] Tirmizî, Tefsir, Muavvizateyn: 2, (3366); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/32-33
[6] İmam Kurtubi c. Sh: 179 Beyrut 1966
[7] Fi Zilali’l Kur’an (Bakara/3)
[8] Tefhimu’l Kur’an (Bakara/3)
[9] Fi Zilali’l Kur’an (Bakara/268)