sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

KELİMELER VE KAVRAMLAR (85) SABIR

KELİMELER VE KAVRAMLAR (85) SABIR
A+
A-

SABIR

Sabrın lugat manası; mani olmak hapsetmek, toplamak, iki şeyi birbirine eklemek, sebat etmek gibi manalara gelir.[1] Sabrın ıstılah manası ise; şiddete zarara sabredip sızlanmamak, katlanmak, sukunet ve itminan içinde beklemek, nefsi hapsetmek ve onu zapteetmek gibi manalara gelir.[2] Cürcani ise, belanın eleminden dolayı Allah’a değil de, Allah’ın dışındakilere şikâyeti terk etmektir demiştir.[3]

Sabır acıya katlanma, sıkıntı ve meşakkatlere karşı soğukkanlılıkla mukavemet etme, Dinin ve aklın gösterdiği yolda sebat etme, Sabır ruhun bir meleksidir, Güzel bir huydur.

Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Allah Teâlâ hazretleri cenneti yarattığı zaman Cibril aleyhisselam’a:

“Git ona bir bak!” buyurdular. O da gidip cennete baktı ve: “[Ey Rabbim!] Senin izzetine yemin olsun, onu işitip de ona girmeyen kalmayacak, herkes ona girecek!” dedi. (Allah Teâlâ hazretleri) cennetin etrafını mekruhlarla çevirdi. Sonra: “Hele git ona bir daha bak!” buyurdu. Cebrail gidip ona bir daha baktı. Sonra da:

“Korkarım, ona hiç kimse girmeyecek!” dedi. Cehennemi yaratınca, Cebrail’e:

“Git, bir de, şuna bak!” buyurdu. O da gidip ona baktı ve:

“İzzetine yemin olsun, işitenlerden kimse ona girmeyecektir!”  dedi. Allah Teâlâ hazretleri de onun etrafını şehvetlerle kuşattı. Sonra da:

“Git ona bir kere daha bak!” dedi. O da gidip ona baktı. Döndüğü zaman:

“İzzetine yemin olsun, tek bir kişi kalmayıp herkesin ona gireceğinden korkuyorm!” dedi.” [4]

Sabrın kısımları:

1) Allah’a itaatte sabır ve sebat.

2) Allah’a isyanda kendisini tutmada sabır.

3) Belalara karşı sabır, tahammul, sızlanmama

4) Dünyadaki sıkıntı çeşitlerine sukunet ve itminan

5) Dünyanın zevklerine dalmamada sabır.[5]

İşte bu sayılanlar sabrın önemine işaret etmektedir, yukarıdaki hadisi şerifte göz önüne alınarak meselelere bakılınca sabrın gerekliliği dahada ortaya çıkmaktadır ki Kur’an’ Kerimde Allah cc;

Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? (Al-i İmran 142)

Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.( Bakara 155)

“Sabretmenize karşılık selâm sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!”( Rad 24)

Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bunlar (yapmaya değer) azmi gerektiren işlerdendir.( Al-i İmran 186)

“Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), (ölen) çocuğu için ağlamakta olan bir kadına rastlamıştı:

“Allah’tan kork ve sabret!” buyurdu. Kadın (ızdırabından kendisine hitab edenin kim olduğuna bile bakmadan):

“Benim başıma gelenden sana ne?” dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) uzaklaşınca, kadına:

“Bu Resûlullah idi!” dendi. Bunun üzerine, kadın çocuğun ölümü kadar da söylediği sözden dolayı (utanıp) üzüldü. (Özür dilemek için) doğru aleyhissalâtu vesselâm’ın kapısına koştu. Ama kapıda bekleyen kapıcılar görmedi, doğrudan huzuruna çıktı ve:

Ey Allah’ın Resulü, (o yakışıksız sözü) sizi tanımadan sarfettim (bağışlayın!)” dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

“Makbul sabır, musibetle karşılaştığın ilk andakidir” buyurdu.”[6]

Taatte sabır, masiyete ve musibete karşı sabır. Aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurur: Yani: “Sabır üçtür: Musibetlere karşı sabır, taatte (kullukta) sabır, günah işlememekte sabır. Kim, kaldırılıncaya kadar musibete güzelce sabrederse Allah ona üçyüz derece yazar. Her iki derece arasında sema ile arz arasındaki mesafe kadar yücelik vardır. Kim de taatte sabrederse Allah ona altıyüz derece yazar. Her iki derece arasında arzların başladığı hududla, arzların bittiği son nokta arasındaki mesafe kadar yücelik vardır. Kim de masiyete (günaha) karşı sabrederse Allah ona dokuzyüz derece yazar. İki derece arasında arzların hududu ile Arş’a kadar olan mesafe arasındaki yücelik vardır.”

“Sabır imanın yarısıdır, yakîn, imânın ta kendisidir: “Sabır (ve sabrın) mükâfaatını ümid etmek köle azad etmekten daha hayırlıdır. Allah sabır ve ümîd sahiplerini, sorusuz sualsiz cennete koyar. Sabırla iman arasındaki ilgi, bedenle baş arasındaki ilgi gibidir.” “…Namaz nurdur, sadaka bürhandır, sabır ziyâdır, Kur’an hüccettir…” “…Bir kimse sabretmek isterse Allah ona sabır verir. Hiçbir kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” “Mü’minin hali hayrete değer doğrusu. Zira her bir işi onun için hayırlıdır. Bu meziyet sadece mü’mine hastır. Çünkü o nimete kavuşsa, şükreder. Bu ise onun için hayırlıdır. Musibete uğrasa sabreder, bu da onun için hayırlıdır” “Pehlivan, insanları güreşte yenen değildir, bilakis, hiddet anında kendisini zabteden ve iradesine sahip olandır” “Bir kimse öfkesinin icâbını yapmaya kâdir olduğu halde öfkesini yenerse, Allah Teâlâ Kıyamet gününde halkın gözü önünde onu çağırır, huriler içinden istediğini seçmekte muhtar kılar.[7]

İman Sabır ilişkisi:

Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki dininin gereklerini yerine getirme konusunda dirençli davranıp müslümanca yaşayan kimse avuç içerisinde ateş tutan kimse gibi olacaktır.”[8]

Firavun, “Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha!” dedi. “Şüphesiz bu halkını oradan çıkarmak için şehirde kurduğunuz bir tuzaktır. Göreceksiniz!” Mutlaka sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da (ibret olsun diye) sizin tümünüzü elbette asacağım.” Dediler ki: “Biz mutlaka Rabbimize döneceğiz.” “Sen sırf, Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize hınç duyuyorsun. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak bizim canımızı al.” ( Araf 123/ 126)

“İbn Abbâs der ki: Firavun; insanları asanların ve elleri, ayaklan çaprazlama kesenlerin ilki olmuştur. Sihirbazlar: «Biz, şüphesiz Rabbımıza dönenleriz.» demişlerdir. Biz, açıkça anladık ve bildik ki; biz mutlaka O’na döneceğiz. O’nun azabı senin azabından, O’nun cezalandırması ve azabı senin bizi çağırıp zorlamış olduğun sihirden ve senin cezalandırmandan elbette daha şiddetlidir. Allah’ın azabından kurtulmamız için biz bu gün elbette senin azabına dayanacağız. Bu sebepledir ki onlar: Rabbımız, üzerimize sabır yağdır. (Senin dinin üzere sabretmeyi ve sebatı bize bahşeyle) Ve bizi (Peygamberin Mûsâ (a.s.) ya tâbi olan) müslümanlar olarak öldür. Demişlerdir.”[9]

Sabrı tavsiye:

“Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.” (Asr 3)

Hak kelimeyi tavsiyenin yanısıra, ehl-i iman ve onların toplumunun hüsrandan kurtulabilmesi için toplum üyelerinin birbirine sabrı telkin etmesi de şart koşulmuştur. Yani hakkın ve onu himaye etmenin uğrunda karşılaştıkları bütün zorluk, musibet, meşakkat, zarar ve mahrumiyetler karşısında birbirlerine, sebat göstermeyi telkin etmelidirler. Her fert, bu şartlara karşı sebat göstermesi için diğerine cesaret vermelidir.[10]

“Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.(Beled 17, 18)

Sabır hakkında daha önce pek çok yerde açıklama yaptık. Kur’an-ı Kerim’de bu kelime çok geniş anlamlarıyla kullanılmıştır. Mü’minin tüm hayatı sabırla doludur. İman yolunun başlangıcından itibaren sabır imtihanı başlar. Allah’ın emirlerine uymak ve itaat etmek sabır ister. Allah’ın ibadetlerine yerine getirmek sabır ister. Allah’ın haramlarından sakınmak sabırsız mümkün değildir. Kötü ahlâkı bırakmak ve temiz ahlâka uymak sabır ister. Adım adım insanı günaha teşvik eden şeylerden sakınmak ancak sabırla mümkündür. Hayatta sayısız olaylarla karşılaşır ki eğer Allah’ın kanununa uyarsa bu dünyada mahrumiyetler ve musîbetler ile karşıkarşıya kalır. Bunun tersine Allah’a itaatsizlik yolunu izlerse o zaman pek çok fayda ve lezzetler elde etmeyi ümit edebilir. Sabır olmadan bu gibi şartlarda bir mü’min kolay kolay günahlardan sakınamaz. Ayrıca, insan iman ettikten sonra nefs ve hevasından tutun ailesi, kabilesi, cemiyeti, kavmi, ülkesi, bu dünyadaki cin ve insanlara varıncaya kadar herkes ona karşı çıkmaktadır. Hatta Allah (c.c.) yolunda hicret ve cihad etmeye sıra geldiğinde ona karşı çıkanlar karşısında sabır özelliği olmadan tutunamaz. Açıktır ki mü’minler bu zor imtihanların her birinde her an yenilgiye düşebilir. Başarması çok zor bir iştir. Bunun tersine, her ferdi hem kendisi sabreden hem de sabrı tavsiye eden mü’minlerden müteşekkil bir toplumun hayatında, bu imtihanlara karşı yardımlaşma olursa toplumca başarıya ulaşılır. Bu toplum şerre karşı büyük bir güç teşkil eder ki insanlık toplumunu iyiliğe götürmek için bu büyük bir ordu demektir.[11]

[1] Ragıb el isfehani El-Müfredat

[2] İbnu Manzur Lisanu’l Arab. C 4 Sh. 438, 439

[3] El-Cürcani, Et-Tarifat

[4] Ebu Davud, Sünnet 25, (4744); Tirmizî, Cennet 21, (2563); Nesâî, Eyman 3, (7, 3)

[5]  Mustafa Çelik Mekarim-i Ahlak

[6] Buharî, Cenâiz: 43, 7, 32, Ahkâm: 11; Müslim, Cenâiz: 14, (626); Ebu Dâvud, Cenâiz: 27, (3124); Tirmizî, Cenâiz: 13, (987); Nesâî, Cenâiz: 22, (4, 22);

[7] Kütüb-i Sitte

[8] Tirmizi fiten (73/ 2260)

[9] İbn Kesi Tefsir-ul Kurani-l Azim (Araf 124, 126)

[10] Tefhimu-l Kuran( Asr 3)

[11] Tefhimu-l Kuran(Beled 17, 18)

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.