Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lutfuyla kainatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (c.c)’a mahsustur.
Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)ya, a’line, ashabına ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmetin üzerine olsun.
Kul yapısı düzenlerin, ilahî şeriat gibi olması hiç bir zaman düşünülemez. Allah’ın hayat nizamı, elbette ki, hayrın kendisidir. Çünkü o, Allah’ın Şeriatı’dır. Oysa ki insanların ilmi nakıstır (eksiktir). Allah (cc)’ın verdiği kadardır. Dolayısıyla da insanların hayat nizamını belirleyecek ve tüm canlı ve cansız varlıkları kuşatacak bir ilimleri de bulunmamaktadır. Kul yapısı düzenlerle Allah’ın nizamı kesinlikle kıyaslanamaz. Allah cc mutlak mana da el-Alim ve el-Hakim olandır. Allah’ın cc yaratmasında hiç bir kusur ve eksiklik olmadığı gibi hükmetmesinde de hiç bir kusur ve eksiklik yoktur. Allah’ın hükümlerinde kusur ve eksiklik arayanların inancında ve aklında bir sıkıntı vardır. Evet eksiklik insanların ilminde, inancında veya samimiyetsizliğindedir.
“Kainat yaratıldığı zamandan itibaren güneşin yörüngesini kim değiştirebilir?”
Diye sorulsa; Allah (cc)’ın kainata koyduğu düzene müdahele edebilecek ilimde ve güçte hiçbir varlık olmadığını itiraf ederiz . Mutlak manada ilim ve kudret sahibi Allah’tır. O’ndan ğayrı herşey acizdir. Ve buna hiç kimsenin gücü yetmez. İnsan da kainat içerisinde bulunan varlıklardan biridir. Neden insan hayatına başka varlıklar hükmediyor? Bu cesaret nereden geliyor? Emin olun cehaletten başka bir şey değildir bu. Toplumda bir söz var, “cahil cesur olur”, ne kadarda yerinde bir cümle değil mi?
Allah’ı tanımak (Marifetullah) ilmin başıdır. Allah’ı tanımamak ise cehaletin ta kendisidir.
Allah cc bir ayeti kerime de mealen şöyle buyurmaktadır:
“İsrailoğulları’nı denizden karşıya geçirdik. Yolda putlarına tapan bir topluma rastladılar, bunun üzerine “Ey Musa, bu adamların nasıl ilâhları varsa bize de öyle ilâhlar yap ” dediler. Musa’ da onlara dedi ki: “Siz gerçekten cahil bir toplumsunuz.” (ARAF/138)
Bu toplum Allah’ı Allah olarak biliyor, kainatı yaratıp kainata hükmettiğini de biliyor. Ama bu bilgileri onları “cahil toplum” sıfatından kurtarmıyor.
…Bu, Hz. Musa’nın 40 yıl ve peygamber Yuşa b. Nun’un 28 yıllık talim ve rehberliğinden sonra bile İsraillilerin, (Mısır Firavunlarının hakimiyeti altında geçirdikleri uzun kölelik sırasında), hayatlarına bulaşmış olan (şirkin) kötü tesirlerinden kendilerini temizleyemediklerini gösterir. (Mevdudi)
Bazen insanın çok yakınındadır aradığı şey. Ama çok uzaklarda ve farklı yerlerde arar. İnsan Rabbini tanısa başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayacaktır.
Allah’ı ne kadar tanıyoruz, yoksa tanıdığımızı mı sanıyoruz? Allah’ı Allah olarak tanımak, Allah’ı tanımak değildir.
Allah kendisine ortak koşulmasını (tevbe etmedikçe) bağışlamaz. Allah cc müsade etmediği hususlarda cüz’i de olsa başkalarına itaati ibadet olarak kabul etmez. Sen ne kadar iyi niyetle yaparsan yap. Asıl mesele Allah’ın kendisini bize tanıttığı gibi tanıyabilmektir.
Birçok alanda ilim sahibi olunsa da bizi ebedi azaptan kurtaracak kadar Rabbimizi tanımaz isek büyük bir tehlike kapıdadır. (maazallah)
Yeri gelmişken şu menkıbeyi de paylaşalım. Dünyalık bir kısım bilgilere sahip olmakla kendini öven bir kişi bir gün kayığa biner. Kürekçi ile konuşmaya başlar: sen şunu biliyor musun? Kürekçi hayır der. Ooo sen boşuna yaşamışsın der. Peki şunu biliyor musun? Kürekçi yok der. Yine sen boşuna yaşamışsın diyerek kürekçiyi küçük düşürmeye devam eder. Konuşmalar bu şekilde devam ederken bir fırtına çıkar. Deniz dalgalanmaya başlar. Tam bu sırada sözü kürekçi alır ve; “sen yüzme biliyor musun?” der. Büyüklük taslayan bilge kişi yok deyince: kürekçi sözü yapıştırır: Bak sende boşuna yaşamışsın. Alınması gereken hisse şudur: Sen Rabb’ini tanıman gerektiği kadar tanımazsan, Seni ebedi olan ahiret yurdunda cehennemden kurtaracak bilgiye sahip değilsen dünyada profda olsan boşuna yaşamış ve Allah katında cahil kalmaktan kurtulamamışsın demektir.