KUR’AN-I KERİM NEDEN PEYDERPEY İNDİ?
Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lütfuyla kainatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (C.C)’a mahsustur.
Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)ya, aline, ashabına ve O’nun yolunu izlemeye çalışan ümmetinin üzerine olsun.
Kur’an-ı Kerim’in onüç sene boyunca inanç ile alakali konular üzerinde durmuştur. Her inen ayet inanç ile alakalı bir eksiği kapatmaktaydı. Eğer Allah(C.C) dileseydi Kur’an-ı Kerim’in tümünü bir kerede indirirdi. Böylece mü’minler bunu, on üç sene durmadan okur, inceler ve İslâmî düşünceyi iyice kavrarlardı. Yahut bu işi daha az veya daha çok bir sürede yapabilirlerdi. Ne var ki, Allahu Tealâ, bunu değil, başka bir şey istiyordu. Belirgin ve eşi bulunmaz bir metod koymayı istiyordu. Bu metod ile, o dönemde İslam nasıl yücelmiş ve hakimiyete ulaşmışsa daha sonraki dönemlerde müminlere bir yol ve ışık olacaktı.
Allah(C.C), nefis ve İslami bir toplumun bir gün-bir gecede oluşamayacağını elbette ki biliyordu. Şu halde doğru bir inancın, nefis ve İslami bir toplumun(cemaatin) kuruluşuyla aynı anda gerçekleşmesi şarttı. Öyle ki akidevî yapı olgunluğuna eriştiği zaman, bunun canlı ve pratik görüntüsünün cemaat olması lazımdı. İslâm Dini’nin tabiatı budur. Bu tabiatı bilmek zorundayız. Bu tabiat; beşeri teorilerin baskısına yenilmiş aceleci insanların arzularına uydurulup değiştirilemez. İlk İslâm ümmeti, İslâm’ın bu özelliği ile korunarak varlık âlemine çıkmıştır. Bu ümmeti, Allah(C.C)’nın ilk defa oluşturduğu gibi varlık alemine çıkarmanın değişmez yolu da budur. Bu ümmetin bir kere daha varlık alemine çıkması isteniyorsa izlenecek yol budur.
Mutlaka bunun pek çok hikmeti bulunmaktadır. Ancak ayetlerden anlayabildiğimiz kadarıyla en önemli sebebi Allah(C.C)’ın emirlerinin yasaklarının ve hükümlerinin kalplere yerleşmesi ve dinin sağlam bir temele oturtulmasıdır.
Furkan Suresi 32 : Kafirler «Kur’an, Muhammed’e bir defada topluca indirilseydi ya» dediler. Oysa biz senin moralini güçlendirmek, azmini pekiştirmek için onu böylesine bölüm bölüm indirdik ve ağır ağır okuduk.
S.KUTUB : Bu Kur’an, yeni bir ümmet yetiştirmek, yeni bir toplum oluşturmak ve yeni bir düzen kurmak için geldi. İnsan psikolojisi, bir kitabı okumakla akşamdan sabaha şipşak değişmez. Bu kitap istediği kadar mükemmel, geniş kapsamlı ve yeni bir sistem içermiş olsun. İnsandan beklenebilecek reaksiyon günden güne bu yeni sistemin belli bir tarafının etkisi altına girmek, adım adım onun merdiveninin basamaklarını çıkmak, önerdiği yükümlülükleri üstlenmeye aşama aşama alışmaktadır. Bu takdirde insan yeni sistemden ürküp kaçmaz. Bu sistemin bir porsiyonunu yiyip besinini aldığı her gün, ertesi gününün porsiyonunu yiyip beslenmesini geliştirmeye daha hazırlıklı hale gelir, böylece gün geçtikçe onu iştahı daha çok çeker, lezzetini damağında daha kuvvetli olarak hisseder. Buna karşılık eğer yeni sistem, bir anda insanın omuzlarına yüklenirse bu yük ona ağır, taşınmaz ve katlanılmaz gelir.
Başka bir deyimle Kur’an bir eğitim programı, bir pratik hayat sistemi olmak üzere geldi. Yoksa sırf entelektüel bir haz duymak, sırf bilgi edinmek için okunan bir kültür eseri olmak için gelmedi. O harfi harfine, kelimesi kelimesine, bütün hükümleri ile uygulanmak üzere geldi. Ayetleri “gündelik emirler listesi” olmak üzere geldi. Müslümanlar bu emirleri anında, sıcağı sıcağına alarak hemen gereklerini yerine getireceklerdi. Tıpkı bir askerin karargahında, ya da savaş alanında aldığı gündelik “savaş direktifleri” gibi. Üstelik Müslüman bu emirleri içine sindirecek, onları kavrayacak ve uygulamaya can atacak, onların içeriği uyarınca yeniden yapılanacak kişiliğin de onların damgasını taşıyacaktır.
Fakat zamanla Müslümanlar Kur’an’ın bu pratiğe dönük, aşamalı eğitim yöntemini göz ardı etmişlerdir. Bu kutsal kitabı sırf bir kültür geliştirme kaynağı, ya da yanık seslerle okunan bir “ibadet rehberi” saymaya yönelmişlerdir. Onu bir eğitim programı, kişiliği değiştirip biçimlendirme kılavuzu, eyleme ve uygulamaya yön verecek bir hayat sistemi olarak kabul etme bilincinden uzaklaşmışlardır. Bu yanılgıya düşünce artık Kur’an’dan yararlanamaz olmuşlardır. Çünkü bu kutsal kitabın her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan yüce Allah(C.C) tarafından belirlenen yönteminden sapmışlardır.
Bu kitabı indiren Allah(C.C), ondan ne şekilde istifade edileceğini de bildirmiştir. “Muhammedun Resulullah” demek ile nasıl istifade edilmesi gerektiğini de anlamış oluyoruz. Başka yollar arayanlar veya deneyenler vakitlerini ve güçlerini boşa harcamaktadırlar. Bir şeyin ibadet olabilmesi için sadece Allah(C.C)’ın emri olması yeterli değildir. Aynı zamanda Allah(C.C)’ın emrettiğini Resulullah’ın (sav) gösterdiği şekilde ve Allah(C.C) için yapılması şarttır.
VELHAMDÜLİLLAHİ RABBİL ALEMİN.