Kurulu Firavun Düzenleri Yıkmak İçin Gönderilen Resuller
Günümüzdeki resul anlayışı da (bir önceki yazımda açıklamış olduğum) ilah anlayışının saptırıldığı gibi saptırılmıstır. Resul değince akla gelen ak sakallı bir ihtiyarın, insanları namaza, oruca, yalan söylememeye, zina etmemeye .vs. çağırmasıdır. (Oysa Kur’an bunlarla sınırlı değildir)
Hz. Muhammed’in ve diğer resullerin Allah’ın Resulu olduğunu kabul ettikten ve bu ibadetleri yerine getirdikten sonra cennetin kesin olma anlayışının yanlış olmasi resul kelimesinin yanlış anlaşılmasından kaynaklanmaktadır.
Aslında Resullerin böyle bir iddiası olmamıştır. Çünkü bunlar cennetin mertebelerini belirleyen amellerdir. Oysa resuller şirk ve küfür düzenlerini yıkmak için gönderilmişlerdir. Cenneti elde edemeyen kişiye ameli hükümler neden bildirilsin ki?
Araf 150- Musa, öfkeli ve üzüntülü olarak kavmine döndüğünde şöyle dedi: “Bana arkamdan ne kötü bir halef oldunuz! Rabbinizin emriyle dönüşümü beklemeden acele mi ettiniz?” Elindeki levhaları bıraktı ve kardeşi Harun’u başından tutarak kendine doğru çekmeye başladı. Harun, “Ey anamın oğlu!” dedi, “inan ki, bu kavim beni güçsüz buldu, az daha beni öldürüyorlardı, sen de bana böyle yaparak düşmanları sevindirme ve beni bu zalim kavimle bir tutma.”
Araf 154- Musa’nın öfkesi geçince levhaları aldı. Onlardaki yazıda, ancak Rablerinden korkanlar için bir hidayet ve rahmet vardı. (Bu konuda geniş bilgi için Elmalılı Hamdi Yazır ve diğer tefsirlere müracaat edebilirsiniz).
Toplum kendine bir peygamber imajı çizmiş (veya çizdirilmiş) , ve bu çizdiği peygamber imajını benimsemiştir. Resullerin gönderiliş gayesi, düşüncesi, inancı, hedefi saptırılmış, bu konuda kaynağından araştırılmadığı için bugün gidilen yolların bir çoğu hüsran yolu olmuştur. Maalesef insanlar gittiği yolun veya kişinin doğruluğunu, Kur’an’a, sünnete, sahabeye, tabiinin büyüklerine göre değerlendirmiyor, bilakis toplumun düzenine ve inancına göre değerlendiriyor.
Resul elçi demektir. Elçi ise lügatta: Tasarrufta hakkı olmaksızın, birinin sözünü olduğu gibi bir başkasına bildiren kişi demektir. İslami ıstılahta ise : Yeni bir kitab ve yeni bir şeriat ile bir ümmete veya bütün beşeriyete Allah tarafından gönderilmiş olan zat. Yani Allah’tan gelen vahyi insanlara ulaştıran, Allah’ın nasıl bir yaşantı tarzı istediğini bizlere aktaran ve gösteren bir elçidir. Şimdi konuya dönelim.
Allah cc bakara süresi 193. Ayeti kerimede: Hem bir fitne kalmayıp, din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla çarpışın . Vazgeçerlerse, düşmanlık ancak zalimlere karşıdır. Buyurmuştur. Bu vahyi alan Resulullah, aldığı görevi yerine getirmek için mücadeleye koyulmuştur. Bu mücadele kılıç kalkanla değil tebliğle başlamıştır.
Yine Nahl süresi 36. Ayeti kerimede: Andolsun ki biz her ümmete, “Allah’a ibadet edin ve putlara tapmaktan sakının.” diye bir peygamber gönderdik… Buyurmuştur. Bu peygamberlerin gönderildiği toplumlar Allah’a inanan, yalnız Allah’ın istediği şeklde yaşamayan toplumlardır. Enfal 35:Kâbe huzurunda onların duaları iseıslık çalıp el çırpmaktan başka birşey değildir…
Zümer 3:“Biz onlara sadece bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.” Gibi Ayetler onların Allah’a olan inancını ortaya koyduğu gibi, Allah’ın sadece zatında birlenip, sıfatların da ve fiillerin de birlenmediğini ve Allah’ın istediği bir yaşantı şeklini ortaya koymadıklarını belirtmektedir.
Peygamberlerin gönderildiği toplumlar hakkı hakikati unutmuş, batıl yollara sapmış topluluklardır. Bozulan bu toplumlar kendi istediklerinin yanı sıra dış etkenlerin baskısıylada bozulmuş, istem dışı bir yaşam şekli sistemleştirilip insanların önüne din diye sürülmüştür.
İnsanların dünyanın aldatıcı güzelliğine meyilli olması ve firavunların tehditlerinin etkili olması maalesef başta zayıf kesimi olmak üzere bir çok kişiyi kuşatmıştır. Mümin 26 : Bir de Firavun: “Bırakın beni, öldüreyim Musa’yı da o Rabbine dua etsin. Çünkü ben onun, dininizi (yaşantınızı, düşüncenizi, fikirlerinizi, bana olan kulluğunuzu, bana olan bağlılığınızı)değiştirmesinden veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmasından korkuyorum” dedi. Firavuni sistemler ayakta kalabilmek ve zulmünü devam ettirmek için insanların aklını bulandırıp, insanlara sihirbazlarını, belamlarını ve Karunlarını kullanarak, hakkı batıl batılı da hak olarak gösterirler. Bu insanların firavunların zulmünden kurtarıp, toplumlara Allah’ın adaletini ulaştırmak için görevlendirilen resuller Allah’ın kendilerine vahyettiği kitabı yer yüzünde bir yaşantı şekline getirmek için mücadele etmişlerdir.
Her insan İslam fıtratı üzerine doğar. Fıtratları değiştirilen, yaratılış gayesi unutturulan insanları kendine kulluk ettiren firavunlara dur diyerek HALKI HAKKA çağıracak bir elçiye ihtiyaç olduğunda gönderilmiştir.