sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

MELEKLERE İMANIN İNSAN HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ | Akaid Programı – 23. Bölüm

MELEKLERE İMANIN İNSAN HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ | Akaid Programı – 23. Bölüm
A+
A-

MELEKLERE İMANIN İNSAN HAYATINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

             Meleklere iman, imanın esaslarındandır. İman, ibadetten önce geldiğine ve gerçek anlamda iman etmeyen kimsenin ibadetleri de geçersiz olacağına göre, Müslümanlar için meleklere imanın diğer esaslarıyla birlikte öncelikli  bir öneme sahiptir. İmanın esaslarından biri eksik olunca iman sahih olmaz. İman sahih olmayınca da Salih amel sadır olmaz. Dolasıyla yapılan ibadetler Allah(cc) indinde makbul olmaz.[1]

           Meleklere iman; Allah’a, kitaplarına, peygamberlerine ve diğer iman esaslarına olan imanın kuvvetlenmesine vesile olur. Meleklerin varlığına inanmamak diğer bütün iman esaslarında noksanlık meydana getirir.

          Meleklere iman; meleklerin çokluğu ve azametini bilmek suretiyle insan kendi acziyetini idrak eder. Bütün kainatın sevk ve idaresi ellerine verilen meleklerin Allah’a teslimiyetleri karşısında insan küçüklük ve acziyetini idrak edip kibir ve küstahlığa yeltenmez. Koskoca kürelerle dolu olan kainatın içerisinde bir toz mesabesinde bulunan dünya üzerindeki bazı maddi başarıları insanları şımartmaz.

           Meleklere iman; insanların Allah’a ibadette yalnız olmadığını meleklerle birlikte ibadete mecbur olup teslimiyet gösterdiğini anlar günah işlemekten uzak olan büyük meleklerin de aynı anda Allah’a kulluk yapan insanlarla kulluk yapması hatta ibadet eden insanlarla dua yapmaları mü’minin imanını ve teslimiyetini kuvvetlendirip kulluğun izzetini idrak eder.

            Meleklere  iman; yerde ve göklerde çok sayıda bulunan meleklerin insanları gördüğünü bilmek ve insanların her an kontrol altında bulunduklarını hissetmeleri insanın sırat-ı müstakimden ilerlerken hayatına daha güzel bir çeki düzen vermelerine etki eder.[2]

             Meleklere iman gaybidir. Allah(cc) ayet-i kerimede muttakilerin özelliklerini sayarken şöyle buyuruyor;

“ Onlar(muttakiler) gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.”[3]

        Allah ve Rasulünün bildirdiği ister zahiri,  isterse gaybi olsun mü’min ona inanandır.

            Mü’min , sadece meleklere değil, gaybi olan ne varsa hepsine Allah ve Rasulünün bildirdiği şekilde iman eder. Meleklere inanan bir Müslüman, meleklerin kendisini takip ettiğini, gözetlediğini, iyilik ve kötülüklerinin yazıldığını bilir. Ve yine meleklerin insanlara yardım ettiğini, koruyup kolladığını, insanların iyileri için dua, kötüleri için ise lanet ettiğini bilir. Ve bu bilinçle davranışlarına çeki düzen verir. Çünkü Allah(cc)’ın meleklere böyle bir görev verdiğine inanır. Zira bu görevlendirme nasslarla sabittir. Böylece, meleklere iman insanın dünya hayatında daha dikkatli yaşayıp Allah’ın rızasına uygun olmayan şeylerden sakınmada etkili olur.[4]

                Melekler tarafından sürekli korunduğuna inanan Müslüman Allah’tan başka hiç kimseden korkmaz ve kendini güvende hisseder.

                Melekler nurdan yaratılmış latif birer varlık oldukları için onları göremiyoruz. Fakat meleklerin varlığına inanıyoruz. Çünkü meleklerin varlığını Allahu Teala Ku’an-ı Kerim’de haber vermektedir.

  “Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “O’nun peygamberlerinden hiç birini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.”[5]

             İman edilmesi gereken şeylerin ayetteki sıralanışı içinde meleklerin yeri, onlara imanın önemini göstermektedir. Bu sıranın Allah isminden hemen sonra, kitaplar ve peygamberlerden hemen önce oluşu, meleklerin Allah ile peygamberler arasında elçilik-habercilik yaptıklarına, Allah’ın kitaplarını getirmede aracı olduklarına, yani vahiy getirme görevlerine işaret eder mahiyettedir. Melekler, Allah’ın insanlara bir lutfu ve keremi sayılan “peygamberlik müessesesi”nin temeli olan Allah’ın ilahi vahyini, görülmeyen gayb aleminden insanlara, onlar arasından seçilen peygamberlere indirilen Allah’ın ilahi elçileridir.[6]

             Melekleri inkar insanı küfre götürür.

            Hulasa meleklere iman, insanı şeytani istikametten ve aşağılıklardan uzaklaştırarak melekleşmeye hatta meleklerden üstün derecelere yükselmeye teşvik eder, bu vesile ile meleklere iman Yüce Allah’a imandan hemen sonra gelmiştir.[7]

4-Gözle Görülmeyen Diğer Bir Varlık, Cinler

      “Cin” cenene kökünden gelen bir mastardır. Cemisi cinnan veya cevvan gelir. Lugatta cin; gizlemek, örtmek, örtülü olmak, saklamak, kapatmak, göstermemek ve gölgelemek gibi anlamlara gelir.

      Istılah manası ile cin; Yüce Allah’ın dumansız ateşten yarattığı akıl ve nefis sahibi, bedeni olmayan, imtihan için gönderilen, yükümlü kılınan, çeşitli şekillere girme kabiliyetinde olan, gerçek şekilleri ile görülemeyen, kulluk eden, mükafatlandırılan, cezalandırılan, üreyen ve ölen ruhani varlıklardır.[8]

         Gözle görülmeyen gaybi varlıklardan bir diğeri de cinlerdir. Cinlerin varlığı Kur’an-ı Kerim, sünnet-i nebeviyye ve icma-i ümmet ile sabittir.

Cinlerin varlığını ifade eden ayet-i kerimelerden birini okuyalım:

“Onların hepsini bir araya toplayacağı gün şöyle diyecektir: “Ey cin topluluğu! İnsanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız.” Onların insanlardan olan dostları, “Ey Rabbimiz! Bizler birbirimizden yararlandık ve bize belirlediğin sürenin sonuna ulaştık” diyecekler. Allah’ta diyecek ki: “allah’ın diledikleri(affettikleri) hariç, içinde ebedi kalmak üzere duracağınız yer ateştir.” Ey Muhammed! Senin Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.”[9]

        Dünyada akıl ve nefis sahibi olarak, Allah’a kulluk ve imtihan için yaratılan birinci mahlukat alemi insan olup ikincisi de cinlerdir. Bu nedenle cinlerinde dünya hayatları imtihan, ahiret hayatları ise ceza ve mükafat olmak üzere hesaba çekilip itikat ve amellerinin durumuna göre karşılık görmek olacaktır.[10]

         Cinler dumansız ateşten yaratılmış varlıklardır. Bu konu ile ilgili ayet-i kerime’yi okuyalım:

“Allah, insanı pişmiş çamur gibi bir balçıktan yarattı. “Cin”i de yalın bir ateşten yarattı.”[11]

            Ayet-i kerimede zikredilen “Mearic” dumansız ateş manasınadır. Yani cinler dumansız ateşten yaratılmışlardır. Ayrıca bu Ayet-i Kerimede cinlerin yaratılışının meleklerle aynı şeyden olmadığı da anlaşılmaktadır.yine bu ayette cinlerin atasının “can” olduğu anlaşılmaktadır.  Nitekim bu hususta Allah Resulü(s.a.v.)’nden nakledilen bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır.

İbni Abbas şöyle naklediyor; Onlar daha sonraları yeryüzünde fesat çıkarıp ilk babaları olan Can’la gönderilen İlahi ahkamı unutup şirazeden çınca, Allah(cc) da, tekrar Yusuf isminde bir peygamber gönderdi; ama onu da şehit ettiler. Bunun üzerine cinler, göklerin sakinleri tarafından yeryüzünden uzaklaştırılıp denizlere sürüldüler.[12]

            Cinlerin hilkati konusundaki ayet ve hadislerin ışığında cinlerin babasının “can” olduğu ve anasının da “cinne” olma ihtimali vardır. Cinlerde erkeklik ve dişiliğin olduğu sabittir.

            Cinlerin hilkatinin zaman ile ilgili olarak sarih bir kavil bulunmamakla beraber Hz. Adem (as)’in yaratılışından çok önce var oldukları anlaşılmaktadır. Zira henüz Hz. Adem yaratılmadan önce şeytanın varlığı naslarla sabittir. Şeytan cin soyundan Cannın evlatlarından biridir.  Can ise iblisten binlerce yıl önce yaratılmıştır.[13]

[1] ŞAHIMERDAN SARI/İslam Akaidi/C:6/Yenda Yayn./Sf.14

[2] ŞAHIMERDAN SARI/İslam Akaidi/C:6/Yenda Yayn./Sf.495

[3] Bakara Suresi,3

[4] ŞAHIMERDAN SARI/İslam Akaidi/C:6/Yenda Yayn./Sf.17

[5] Bakara Suresi,285

[6] ŞAHIMERDAN SARI/İslam Akaidi/C:6/Yenda Yayn./Sf.19

[7] ŞAHIMERDAN SARI/İslam Akaidi/C:6/Yenda Yayn./Sf.495

[8] el-Fisal fi’l-Milel ve’l-Ehva ve’n-Nihal, c;3,179.

[9] En’am Suresi,128

[10]ŞAHIMERDAN SARI/İslam Akaidi/C:6/Yenda Yayn./Sf.312

[11] Rahman Suresi,14-15

[12] İbn-i Kesir, el-Bidaye,1/120

[13] ŞAHIMERDAN SARI/İslam Akaidi/C:6/Yenda Yayn./Sf.329

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.