sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

MÜSLÜMANLARIN GÜNDEMİNİ KİMLER BELİRLİYOR

21.06.2018
729
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

MÜSLÜMANLARIN GÜNDEMİNİ KİMLER BELİRLİYOR

   Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedte var olan, lutfuyla kâinatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (cc.)’a mahsustur.

   Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav)’ya, a’line, ashabına ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmetin üzerine olsun.

Teknoloji insanların durumlarını belirlemede en büyük araç. Küresel sermâyedarlar Dünyâ tüketimini hem özendiriyorlar, hem belirliyorlar hem de insanlara belirletiyorlar. Yâni insanlar gündemin hem belirleyicisi (öznesi) hem de nesnesi oluyorlar. Fakat, bu belirleme sonuçta insanların faydasına değil, sermâyedarların faydasına olan bir belirlemedir.

 Tek-dünyâlı olan, yâni ahireti hesâba katmayan dünyâ-insanlarının nefs-merkezli hazza oynamalarını anlayabiliriz. Onlar Dünyâ’yı cennet gibi yaşamak isterler ve bunu hedeflerler. Bu nedenle bu anlattıklarımız onlar için anlamsız ve önemsiz olabilir. Peki müslümanlara ne oluyor?. Onlar da mı şeytanın emrindeki batının ve yandaş yönetiminin gündemine göre hareket edecekler?. O zaman müslümanlığın ne ayrıcalığı olacak ve farkı kalacak?. Tabi modern zamanlarda olduğu gibi, dîni vicdanlara hapsedip “sâdece zihinde yaşamak” düşüncesi benimsenirse böyle olması normâldir.

Müslümanlar tâğutların belirlediği gündemleri sıkı-sıkıya tâkip ediyor. Müslümanların gündemini ve hayâtını Kur’ân ve sünnet belirleyeceğine, tâğutlar belirliyor. Yâni nefs belirliyor, şeytan belirliyor. Müslümanların bu gündemlere hiç-bir îtirazları yok, îtirâz edecek çapları, dirâyetleri ve donanımları da yok. Tam bir kontrôl altındalar zîrâ. Ahtapot gibi sarılıp kuşatılmışlar ve hattâ bu belirlenimden ve kuşatmadan zevk almaya başlamışlardır. Tecâvüzcüsüne aşık olan kadın gibi olmuşlar. İsyân edip savaş açmaları gereken mercileri-ürünleri-düşünceleri baş-tâcı etmişler ve ayakta alkışlıyorlar, sımsıkı sarılmışlar tâğutların belirlemelerine. Tapıyorlar âdeta. Domuz gibi hiç-bir şeyini ayırmadan kabûl ediyorlar ve tüketip sindiriyorlar.

Oysa Allah Kur’ân’da şöyle der:

 “Ey îman edenler, sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışırlar, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sînelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size âyetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz” (Âl-i İmran 118).

Halbuki müslümanların gündemini Kur’ân belirler. Kur’ân kendi gündeminden başka gündemlere kapılmalara karşı uyarır inananları ve bir-çok yerde nasıl davranmaları gerektiğini gösterir: (İsrâ 74-75). (Kalem 9-15).

Kur’ân ne zaman yiyip-içmeyi bırakacağımız ve neleri yiyip içeceğimizi belirler: (Bakara 185). (En-âm 151). Ne yapmamız gerektiğini söyler: (Âl-i İmran 110). Davranışlarımızı, hâl-hareketlerimizi belirler: (Lokman 17-19).

Evet; Kur’ân bir gündem kitabıdır ve gündemi tüm zamanlar ve mekânlar için belirlenmiştir. Müslümanlar-mü’minler buna uymakla mükelleftirler. Kur’ân’a uymadıkları en küçük bir noktada bile şeytanın-tâğutların direktiflerine uymaya başlarlar. Peygamberimiz müşriklerin belirleyeceği hiç-bir gündemi kabûl etmemiş ve hiç-bir gündeme uymamıştır. Çok câzip gibi duran teklifleri bile tersleyerek geri çevirmiştir.

Medya, bir “gündem belirleme” aracıdır. Medyanın sâhipleri ise, belirledikleri gündem üzerinden, hem maddî çıkarlar elde etmek, hem de Dünyâ’nın yönetimine katılmak isterler ki bu konuda hemen her zaman da başarılı olurlar.

Oysa hem dünya da hem de ahirette bize lazım olan sağlam bir inanç ve onun gerektirdiği yaşantıdır. Müslümanın gündeminide bu gibi meseleler oluşturmalıdır. Eğer bu elimizden alınmış ve anlık zevkler gündem olup insanlar bunun etrafında koşuşmaya başlamışsa Allah’ın emirleri (haşa) rafa kalkmış başkalarının istekleri ve nefsi arzular ön pilana çıkıp gündem olmuşsa, o kişi veya kişilerle cehennem arasındaki tek engelin ölüm olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Günümüzde, gündemi belirleyenler, Müslüman kisvesiyle sahneye çıkıp, Müslümanların İslama olan uzaklığını değilde, batıya ve batılılaşmaya yönelik gündemler oluşturmaktadır.

İslâm, kendisinin belirlemediği gündeme îtirâz eden bir dindir. Hattâ Allah, mevcut dünyânın gündemine râzı olmadığı için insanlar içinden bir Peygamber seçerek ve ona vahyederek gündemi değiştirmiştir. Bu değişim öyle bir yayılmıştır ki sonunda tüm Dünyâ’yı kapsamıştır. Müslümanlar 1.000 yıl boyunca Dünyâ’nın gündemini İslâm-merkezli olarak belirlemişlerdir ve Dünyâ, müslümanların oluşturduğu gündeme göre şekillenmiştir. Tâ ki 18. yüzyıla kadar. Bundan sonra gündemi başkalarıyla ortak belirleyen müslümanlar, 20 yüzyılın başında gündemi belirlemeyi tamâmen batı’ya bırakmışlar ve gündem belirlemek batı’nın eline geçmiştir ve hâlen de onların belirlediği gündem hâkim durumdadır. Artık onların belirlediği gündeme göre hayâtımızı sürdürmekteyiz. İnsanlık târihinde Dünyâ’nın gündemini belirleyenler zaman-zaman değişmiş ve yaklaşık son 150 yıldır da gündem Avrupa-Amerika merkezli belirlenmektedir. Günümüzde gündemi şu-anda birkaç ülke belirlemektedir. Bir-zaman gelir, aynen eskiden olduğu gibi gündemi belirleyenler değişebilir. İnsanlar gündem belirleyicilerini târih boyunca kendi zamanlarındakiler belirleyecek zannetse de, gündem belirlemesi insanlar-kavimler arasında değişip durmaktadır imtihan gereği:

“Eğer bir yara aldıysanız, o kavme de benzeri bir yara değmiştir. İşte o günleri biz onları insanlar arasında devrettirip dururuz. Bu, Allah’ın îman edenleri belirtip-ayırması ve sizden şâhidler (veya şehidler) edinmesi içindir. Allah, zulmedenleri sevmez” (Âl-i İmran 140).

Bu durum sünnetullah gereği böyledir. Tabî ki gündemi müslümanlar olarak her zaman biz belirlemek isteriz ama bizim sorunumuz bu değildir. Sorun, gündemi belirlemek değil, belirlenen gündemi insanların din edinmesidir. En acısı da, Allah’ın müslümanlara “gündemlerini onunla belirlesinler” diye gönderdiği Kitab’ı bir kenara bırakarak (mehcûr) şeytanın-tâğutların ve taşeronlarının belirlediği gündemlere meftûn olmaları ve o gündemlere göre hareket etmeleridir.

Gündemimizi çeşitli medya araçlarına, teknolojik cihazlarla, âlet, araç ve gereçlerle, şeytâni-nefsî arzularla, ihtiraslarla, ama en çok da modernizmde olduğu üzere parayla-ekonomi ile belirlemeye çalışıyorlar. Herkesi paraya-ekonomiye kitliyorlar. İnsanlar robotlaştılar. Artık gündemi moda-mod tâkip edip uyguluyorlar. Tam da gündeme göre hareket ediyorlar. Meselâ hava-durumuna bakmadan yola çıkmıyorlar. Sanki tahminler mutlak kesin verilermiş gibi. Tabî ki hava-durumuna göre işini-gücünü ayarlamakta mahsur yok ama buna sanki dîn gibi önem vermek çok da normâl değil. Yav adam gecenin 12’sinde bomboş yolda kırmızı ışıkta duruyor. İn cin top atıyor ama o, yeşil ışığın yanmasını bekliyor. O kadar itaatkar yâni. Çünkü bizi gündem belirliyor ve biz gündeme göre, belirlemelere göre hareket etmeye alışmışız. Bu gündem “doğallıktan çıkmış bir gündem”dir.

İslâm’ın belirlemediği gündemler hiç-bir zaman insanları mutlu-huzurlu edemez ve Dünyâ da sekülerizmin belirlediği gündemlerle ifsâd olur. O hâlde mutlakâ gündemi İslâm belirlemelidir. Zîrâ gündemi İslâm’ın belirlemesi demek, “Allah’ın belirlemesi” demektir. O, gündem belirleyenlerin en hayırlısıdır.

Rabbim hakkı hak bilip, hakka sarılan, batılı da batıl bilip batıldan uzaklaşan kullarından eylesin.(AMİN)

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.