sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

ŞEHİD SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA BELED SURESİ 5-10

31.12.2018
613
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

5- İnsan hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

6- Yığın yığın mal tüketmişimdir diyor.

7- Kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?

Meşakkat içinde yaratılmış olan ve hiçbir zaman çilelerden ve zorluklardan kendisini kurtaramayan şu “insan” doğrusu gerçek durumunu unutuyor, yaratıcısının kendisine vermiş olduğu güce, kuvvete, zevke ve nimete aldanıyor. Bunun sonucu olarak, yaptıklarından dolayı hesaba çekileceğini hesaba katmayan insanlar gibi hareket ediyor. Güçlü bir yaratıcının kendisine üstün gelip, yaptıklarının hesabını soracağını hiç beklemeyen kimseler gibi davranıyor. Çizgiyi aşıyor, şımarıyor, onun bunun malını Alıyor, topluyor biriktiriyor, Allah’a itaat etmiyor, günah işliyor. Hem de hiç korkmadan ve sıkılmadan… İşte kalbi imandan yoksun olan insanın niteliği bunlardır.

Ama -surede sözü edilen yerler gibi harcama alanlarına- hayır yapması ve Allah için vermesi teklif edildiği zaman, “Yığın yığın mal tüketmişimdir” diyor. Ben çok şeyler verdim, verdiklerim ve harcadıklarım yeter diyor. “Kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?” Yüce Allah’ın gözünün üstünde olduğunu, ilminin kendisini çepeçevre kuşattığını unutuyor mu? Allah onun verdiğini de ve ne için verdiğini de görüyor. Fakat şu “insan” denen yaratık, sanki bu gerçeği unutuyor ve kendisinin Allah’ın gözünden gizli kalacağını sanıyor.

İnsana kendisini güçlü ve kuvvetli zannettiren bu aldanmaya karşılık insanın dünya malına sarılıp çok verdiğini iddia etmesine karşın, Kur’an-ı Kerim insanın karşısına, onun ruhunun özelliklerinde, yapısının temelinde, mizacının ve yeteneklerinin özelliklerinde bulunan nimetler deryasını hatırlatarak karşısına dikiliyor. Şükretmediği ve hakkını vermediği nimetlerle insanoğlunu karşılıyor.

8- Biz ona iki göz vermedik mi?

9- Bir dil iki dudak vermedik mi?

10-Biz ona eğri ve doğru iki yol göstermedik mi?

Doğrusu insan gücü ile aldanıyor. Halbuki kendisine bu derece güç ve kuvvet veren yüce Allah’tır. İnsanoğlu mala sıkı sıkı yapışıyor. Oysa bu malı kendisine bahşeden yüce Allah’tır. Doğru yola girip de şükretmiyor. Halbuki Allah, duyular aleminde kendisine yol gösterecek duyular bahşetmiştir. Kendisine yapısı bu derece hassas ve ince, nesneleri görme gücü son derece hassas iki göz vermiştir. İnsanı konuşma yeteneği ile diğer canlılardan üstün tutmuş ve kendisine konuşmanın en sağlam aracını vermiştir. “Bir dil iki dudak vermedik mi?”

Sonra yüce Allah insanoğluna, Hayrı ve şerri, doğru yolu ve sapıklığı, Hakkı ve Batıl’ı kavrayacak gücü bahşetmiştir. Sonra biz insanoğluna dilediğini seçsin diye “Eğri ve doğru iki yol gösterdik.” İnsanın yapısında, dilediği yolu tutsun diye ikili bir yetenek vardır. Ayette geçen “Necd” sözcüğü, yüksek yol demektir. Yüce Allah’ın iradesi, insanoğluna dilediği yola girme gücü vermeyi dilemiştir. Ve onu Allah’ın yaratmadaki, herşeye biçimini vermedeki ve şu alemdeki görevini kolaylıkla yerine getirmesi için gerekli şeyleri bahşetmedeki hikmeti uyarınca, bu iki yolu kabul edecek karakterde yaratmayı uygun bulmuştur.

Bu ayet insan yapısının gerçek yüzünü ortaya koyar. Nitekim yine bu ayet Şems suresindeki, “Kişiye ve onu şekillendirene. Sonra da ona iyilik ve kötülük kabiliyeti verene andolsun ki, kendini arıtan saadete ermiştir. Kendini fenalıklara gömen kimse de ziyana uğramıştır” (Şems Suresi, 7-10) ayetleri ile birlikte “islamın psikolojik nazariyesi”ni simgeler. (Bu konunun açıklamasını diğer yerde, Şems suresinde yapacağız. Çünkü orası bu konu için daha geniş bir saha sayılır.)

Yüce Allah’ın insan türüne, kendi özelliği ve yaratılışının özüne dair bahşetmiş olduğu ve insana doğru yolu bulmada yardımcı olan bunca nimetler var ya; Şu kainat kitabının sayfalarında yüce Allah’ın kudretini gösteren deliller ve imanın ilhamları, -ki bu delil ve ilhamlar kainat kitabının sayfaları arasında serpiştirilmiştir- evet bunları kendisi ile görmüş olduğu gözleri, dili ve iki dudağı ki bunlar da iade ve açıklama aracıdırlar- ve insanlar bunlar aracılığı ile birçok şeyler yapabilirler. Evet bu nimetler insanı, cennetle arasına giren o sarp yokuşa atılmaya itememiştir. Zaman olur ki bir söz kılıç ve top yerine hatta daha büyük bir şey yerine geçer. Zaman da olur ki bir söz söyleyeni ateşin içersine attırır. Nitekim aynı söz insanı ateşin içinde yükseltir de alçaltır da. “Cebel oğlu Muaz anlatıyor: Bir yolculukta Rasulullah Efendimiz ile birlikte bulundum. Birgün yürüdüğümüz sırada Peygamberin yakınında oldum. Ona: “Ey Allah’ın elçisi! Bana öyle bir amel söyle ki hem beni cennete soksun, hem de cehennemden uzaklaştırsın” dedim. Buyurdu ki: “Çok büyük bir şey istedin benden ama, Allah’ın kolaylaştırdığı kimseler için bu çok basittir. Allah’a ibadet etmeli, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamalısın, namaz kılmalı, zekat vermelisin, ramazan orucunu tutmalı, Allah’ın evini (Kâbe’yi) ziyaret etmelisin. Sonra buyurdu ki: Ey Muaz, ben sana hayır kapılarını göstereyim mi?” Ben de: “Evet ey Allah’ın rasulü” dedim. Buyurdu ki: “Oruç kalkandır. Sadaka ise suyun ateşi söndürdüğü gibi günahları söndürür.” Bir kimsenin gecenin ortasında namaz kılması salihlerin nişanıdır. Sonra Peygamber şu ayeti okudu: “Gece teheccüd namazı kılmak için vücutlarını yataklardan ayırıp kalkarlar, korkarak ve ümit ederek Rabblerine dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızktan hayır için harcarlar.” (Secde Suresi, 16) Arkasından Resulallah ekledi: “Sana bu işin bayı,. belkemiğini ve zirvesini bildireyim mi?” Ben de: “Evet bildir ey Allah’ın elçisi” dedim. Resulallah: “İşin başı: İslamdır. Belkemiği: Namazdır. Zirvesi ise: Cihattır.” buyurdu ve sonra da ekledi: “Sana bütün bunların temelini ve dayanağını bildireyim mi?” Ben de: “Evet bildir ey Allah’ın elçisi” dedim. Resulallah: Dilini göstererek, “Bunu tut” buyurdu. Bunun üzerine sordum: “Ey Allah’ın Peygamberi, bizler konuştuklarımızdan sorumlu tutulacak mıyız?” Peygamber Efendimiz: “Anan seni kaybetmesin. İnsanlar dillerinin söyledikleri olmasa yüzüstü veya burunları üzerinde sürüklenerek cehenneme atılırlar mıydı hiç?” dedi. Bu hadisi, İmam Ahmet, Tirmizi, Nesai ve İbn Mace birlikte naklederler.

İnsana nimet olarak bahşedilen iki gözüne, diline, dudaklarına ve konuşma yeteneklerine ek olarak yüce Allah’ın ona (iyiyi ve kötüyü) kavrama cennete ve cehenneme giden yolu öğrenme, yeteneği bahşetmesi ve ona vermiş olduğu bu doğru yol nimeti ile Hayrı göstermesi…

İşte bütün bu nimetler, “insanoğlu”nu kendisi ile cennet arasına engel olan şu sarp yokuşu, yüce Allah’ın şu ayette açıklamış olduğu bu yokuşu aşmak için olanca gücü ile ona atılmaya itmemiştir.

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.