sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

ŞEHİD SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA MÜRSELAT SURESİ 35-50

08.03.2019
655
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

35- Bugün onların konuşamayacakları bir gündür.

36- Özür dilemelerine de izin verilmez.

37- O gün inkarcıların vay haline!

Buradaki korkunç suskunluk, ürkütücü siniklik ve ürpertici çekingenlik, duyulan dehşeti yansıtır. Bu dehşetin arasına ne bir söz, ne de özür dileme girebiliyor. Çünkü artık tartışma ve özür dileme zamanı geride kalmıştır. “O gün inkârcıların vay haline!”

Kıyamet gününe ilişkin başka sahnelerde günahkarların hayıflanmaları, pişmanlıkları, yeminleri ve özür dilemeleri dile getirilir. O gün uzun bir gündür. Abdullah b. Abbas’ın dediğine göre içinde bu da olur, onlar da olur. Burada bu korkunç suskunluk karesinin dondurulması, duruma ve ayetlerin çağrışımına uygun düşmesi yüzündendir. ,

38- Bugün sizi ve sizden öncekileri biraraya getirdiğimiz bir hüküm günüdür.

39- Eğer bana karşı oynayacağınız bir oyununuz varsa haydi, oynayın bakalım.

40- O gün inkarcıların vay haline!

Bugün özür dileme günü değil, hüküm verme günüdür. Sizleri, sizden öncekilerle birlikte biraraya getirdik. Alabildiğiniz bir önlem varsa Alınız. Yapabileceğiniz bir şey varsa yapınız. Hayır. Ne alabilecekleri bir önlemleri ve ne de yapabilecek bir şeyleri vardır. Uğradıkları sert paylama karşısında çekingen suskunluktan başka yapacak bir şey bulamıyorlar. “O gün inkarcıların vay haline!”

İNANANLARIN MUTLU SONU

41- Kötülüklerden sakınanlara gelince anlar ağaç gölgeleri altında ve pınar başlarındadırlar.

42- Canlarının çektiği meyvalarla başbaşadırlar.

43- “Yapmış olduğunuz iyiliklerin karşılığı olarak şimdi afiyetle yiyiniz ve içiniz.”

44- Biz iyilik yapanları, İşte böyle ödüllendiriniz.

45- O gün inkarcıların vay haline!

Evet, kötülüklerden sakınanlar cennet ağaçlarının gölgeleri altındadırlar. Bu defa gölgeler gerçek gölgelerdir. Cehennem dumanından yükselen üç çatallı, serinlik vermez, ateşten korumaz, sözde gölgeler değillerdir. Ayrıca onlar pınar başlarındadırlar. Yakıcı susuzluk uyandıran, boğucu cehennem dumanları arasında déğillerdir. Bunların yanısıra onlar “Canlarının çektiği meyvalarla başbaşadırlar.” .Onlar bu somut nimetlerin ötesinde kalabalıkların gözleri ve kulakları önünde şu yüce onurlandırıcı sözlere de muhatap olacaklardır:

“Yapmış olduğunuz iyiliklerin karşılığı olarak şimdi afiyetle yiyiniz, içiniz. Biz iyilik yapanları, İşte, böyle ödüllendiririz.”

Aman Allah’ım! Yüceler yücesi Allah’tan gelen ne büyük lütuf ve ne büyük onurlandırma! Sonra: “O gün inkârcıların vay haline!”

Bu tehdit, az önceki nimetlerin ve onurlandırıcı ağırlamanın tam karşıtıdır. Şimdi de daha önceki ayetlerde defteri dürülüp arkada bırakılan dünya hızlı bir çekimle gözlerimizin önüne getiriliyor. Bir de bakıyoruz ki, tekrar yeryüzündeyiz ve günahkârlar azar ve paylama yağmuruna tutulmuşlardır.

46- Şimdi yiyiniz, azıcık safa sürünüz, sizler suçlusunuz.

47- O gün inkarcıların vay haline!

Böylece ardışık iki kesitte sunulan iki sahnede dünya ile ahiretin bütünleştikleri görülüyor. Aralarındaki korkunç zaman uçurumuna rağmen sanki her ikisi de aynı anda varlık sahnesinde beliriyor. Az önce kötülüklerden sakınanlara ahirette seslenilirken şimdi dünyada günahkârlara sesleniliyor. Sanki bu zavallılara şöyle denmek isteniyor; “Bu iki durum arasındaki farkı kendi gözlerinizle görünüz. O dünyanın nimetlerinden mahrum kalma, orada uzun süreli azaba çarpılma karşılığında şu dünyada azıcık yiyiniz, keyfinizce yaşayınız bakalım:’ Sonra?:

“O gün inkarcıların vay haline!”

Sonra bu zavallıların şaşırtıcı tutumlarından sözediliyor. Adamlar doğru yola çağrıldıkları halde bu çağrıya uymuyorlar.

48- Onlara “rükûa varın” dendiğinde rüküa varmazlar.

49- O gün inkârcıların vay haline!

Bunca ayrıntılı yol göstermelere, bunca ısrarlı uyarılara rağmen takındıkları tutum budur İşte. O halde;

50- Onlar Kur’an’a inanmadıktan sonra hangi söze inanacaklar?

Yalçın kayaları sarsan, sıra dağları depreme tutulmuş gibi sallayan bu söze, bu Kur’an’a inanmayan kimse artık hiç bir söze inanmaz. Bu zavallının akıbeti artık bedbahtlık, mutsuzluk ve acı sondur. Bu bedbaht kötüyü ne fena bir akibet bekliyor!

Bu sure özü ile, ifade yapısı ile müzikal ahengi ile, çarpıcı sahneleri ile, yüksek ateşi ile doğrudan doğruya bir saldırıdır. Bu saldırıya ne kalp dayanabilir ve ne de insan varlığı karşı durabilir.

Kur’an’ı indiren ve ona bu yüksek etkileme gücünü bağışlayan Allah ne kadar yücedir!

ELHAMDULİLLAHİRABBİLALEMİN

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.