sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 238 VE 239. AYETLER ARASI

SEYYİD KUTUB BAKIŞ AÇISIYLA BAKARA SURESİ 238 VE 239. AYETLER ARASI
20.08.2019
744
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

238- Namazlara ve orta namaza devam edin, namaza, Allah `a gönülden bağlı ve saygılı olarak durun.

239- Eğer korku altında iseniz namazı yürürken ya da binek hayvanının sırtında kılın. Güvene kavuştuğunuzda Allah size bilmediğiniz şeyleri nasıl öğretti ise siz de O’nun adını anın.

İlk ayetin başındaki emirde yeralan “namazları koruma” deyimi namazları, rükünlerini gözeterek, şartlarını tam yerine getirerek vakitlerinde kılma anlamına gelir. “Orta namaz”dan maksat ise, bu konudaki rivayetlere dayanılarak en çok kabul edilen görüşe göre ikindi namazıdır. Çünkü Peygamber efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) Ahzab savaşı günü bu konuda şöyle buyurdu:

“Allah onların kalplerini ve evlerini ateşle doldursun, bizi orta namazdan; ikindi namazından alıkoydular.” (Müslim)

İkindi namazının özellikle vurgulanmasının sebebi belki de bu namazın vaktinin, öğle sonrası uykusunun (kaylule) arkasından gelmesi yüzünden kaçırılma ihtimalinin bulunmasıdır.

Ayette geçen “kunut” emri, en çok benimsenen yoruma göre “namazda Allah’a saygılı olmak ve sırf O’nu anmakla meşgul olmak” anlamını taşır. Müslümanlar, ilk başlarda ansızın ortaya çıkan ihtiyaçları konusunda namazda konuşuyorlardı. Bir süre sonra bu ayet inince anladılar ki, namazda Allah’ı zikretmekten, O’na saygı sunmaktan, sırf O’nu anmaktan başka hiçbir şeyle meşgul olunamaz.

Kıbleye yönelerek namaz kılmaya imkân vermeyen korkulu durumlarda bile namaz kılınır, bırakılmaz. Böyle bir durumda gerek hayvan sırtında olan süvariler ve gerekse bilfiil savaşan ve düşmandan gelen tehlikeyi savmakla meşgul olanlar durumlarının gerektirdiği yöne dönerek namaza durur, rükû ve secde yerine geçmek üzere başlarını hafifçe öne eğerler.

Bu, Nisa suresinde kılınış biçimi anlatılan “Korku Namazı”ndan farklı bir uygulamadır (Nisa Suresi, 102). Nisa suresinde anlatılan uygulama, saf bağlanarak namaz kılmaya imkan verecek oranda az tehlikeli durumlar için geçerlidir. Böyle durumlarda bir grup savaşçı imamın arkasında saf bağlayarak bir rekât kılar, bu sırada başka bir grup nöbet tutar, ilk rekâtın sonunda birinci saftakiler namazı yarıda bırakarak nöbet görevini devralır ve onların yerine ikinci grup gelerek bir rekât da onlar kılar. Fakat tehlike fazlalaşır, fiili çatışmaya ve göğüs göğüse vuruşmaya girişirlerse o zaman az önce anlatıldığı şekilde namaz kılınır.

Bu, insanda hayret uyandıran bir kolaylık olduğu gibi yüce Allah’ın namaza verdiği önem yanında müslümanın kalbine bu önemi yerleştirici bir nitelik de taşımaktadır. Namaz, korku ve tehlike karşısında bir silâhtır ve silâh olduğu için son derece kritik ve korkulu anlarda dahi terkedilmez. Bu yüzden savaşçı mümin cephede silahın biri elinde diğeri de başının üzerinde ölüm kusarken namaz ibadetini yerine getirir. Çünkü namaz, müminin elindeki kılıç gibi, bir silâhıdır, giydiği zırh gibi koruyucu bir kalkandır. Onu kılar ve böylece yüce Allah’a sığınmaya en çok muhtaç olduğu anda O’nunla ilişki kurar, tehlike çemberi içindeyken O’na en yakın olma imkânına kavuşur.

Bu din hayret edilecek, hayran olunacak bir dindir. O bir ibadetler sistemidir; çeşitli biçimleri ile bir ibadetler sistemi… Bu ibadetlerin başta geleni, sembolü de namazdır. Bu din ibadet yolu ile insanı çıkabileceği en yüksek derecelere yükseltir. İbadet yolu ile insana zor anlarda direnme gücü kazandırırken rahat ortamda onu eğitir. Yine ibadet yolu ile insanı tüm varlığıyla barış ortamına sokar, kalbini barış ve güven duygusu ile doldurur. İşte kılıçlar elde ve silâhlar omuzlarda ve ölüm başının üstündeyken namaza verilen bunca önemin sebebi budur!

Tehlike ortadan kalkınca müslümanlar, yüce Allah’ın kendilerine öğrettiği şekli ile bilinen namazı kılacaklar ve yüce Allah’ın kendilerine bilmedikleri şeyleri öğretmiş olmasına karşılık O’nun adını anacaklardır:

“Güvene kavuştuğunuzda Allah size bitmediğiniz şeyleri nasıl öğretti ise siz de O’nun adını anın.”

Eğer Allah insanlara bilmediklerini öğretmesiydi, hayatları boyunca hergün, her an onlara bilgi sunmasaydı, onlar neyi bilebilirlerdi ki?!

KADIN VE NAFAKA

Namaza yönelik bu kısa değinme, gerek evlenme boşanma hükümlerine ilişkin açıklamalara ve gerekse son derece önemli bir İslâm ilkesi ile ilgili düşüncenin belirginlik kazanmasına büyük ölçüde katkıda bulunuyor. Bu önemli ilkeye göre, Allah’a itaat amacıyla yapılan her eylem ibadettir. Namazın hatırlatılması için açılan bu küçük parantezin arkasından tekrar evlenme ve boşanma konusuna geçiliyor:

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.