SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA EN’ÂM SURESİ 1. AYET
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
1- Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı yoktan var eden Allah’a mahsustur. Durum böyleyken kafirler, bu yaratıkları Rabblerine denk tutuyorlar.
İlk fırça darbesini oluşturan bu ayet yüce Allah’a hamd ederek, O’nu överek ve her türlü noksanlıktan tenzih ederek söze giriyor; O’nun yaratma ve yoktan var etme sıfatında somut ifadeye kavuşan ilâhlığı gerekçesi ile hamd edilmeye, övülmeye en layık merci olduğu onaylanıyor. Öte yandan, O’nun hamd edilmeye lâyık ilâhlığı ile bu ilâhlığın ilk sıradaki özelliği olan yaratıcılığı arasında bağ kuruluyor. Yaratıcılık sıfatının pratiğe yansıması sürecinde ilk önce, varlıklar aleminin iki engin alanını oluşturan göklerin ve yeryüzünün yaratılışına dikkat çekiliyor; arkasından gökler ile yerin amaçlı bir öntasarı uyarınca yaratılmasının, iki önemli tezahürü olan karanlıklar ile aydınlığa parmak basılıyor.
Bu geniş kapsamlı fırça darbesi görünen evrendeki kocaman gök cisimlerini, bu gök cisimleri arasındaki baş döndürücü mesafeleri, bu cisimlerin yörüngelerinde dönmelerinden doğan yaygın olguları içerir. Bunun yanısıra bu fırça darbesi, Allah’ın yüce gücünü ve hikmete dayalı ön tasarlayıcılığını sayfa sayfa dile getiren bu kocaman baş döndürücü ve engin evren kitabını gözleri önünde gördükleri halde Allah’a inanmayanlara, O’nun birliğini onaylamayanlara, O’na hamd etmeyenlere, tersine O’na denk ve eşit saydıkları birtakım ortaklar koşanlara ilişkin hayret ve şaşkınlık içeriyor. Okuyoruz:
“Durum böyleyken kâfirler, bu yaratıkları Rabblerine denk tutuyorlar.” Aman Allah’ım! Evrende dile gelen bu somut kanıtlar ile onların vicdanları yokluğa mahkûm eden etkileri arasındaki bu kopukluk, bu bağdaşmazlık ne kadar büyüktür! Kocaman gök cisimlerine, aralarındaki baş döndürücü uzaklıklara ve yaygın tezahürlerine denk, hatta daha geniş çaplı bir kopukluk bir bağdaşmazlık karşısındayız.
Arkasından şu fırça darbesi dikkatlerimize sunuluyor: