SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA EN’ÂM SURESİ 150. AYET
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
150- “De ki; Allah’ın bu yasakları koyduğuna şahitlik edecek tanıklarınızı getiriniz bakalım. Eğer onlar bu yolda şahitlik ederlerse, sakın şahitliklerini onaylama. Ayetlerimizi yalanlayanların, ahirete inanmayanların ve Rabblerine eş koşanların keyfi arzularına uyma. “
Bu dehşet verici bir karşılamadır, aynı zamanda net bir karşılamadır. Bu dinin tabiatına ilişkin gerçeği de gizli değildir. Bu din, açıktan açığa Allah’la birlikte başka tanrılar edinmekle işlenen şirkle, koydukları hükümlerin Allah’ın hükmü olduğunu ileri sürmelerine bakmadan Allah’ın izin vermediği konularda hakimiyet ve kanun koyma hakkını insanlara vermekle somutlaşan şirki bir saymaktadır. Böyle bir davranışta bulunanların Allah’ın ayetlerini yalanladıklarını, ahirete inanmadıklarını, rabblerine bazılarını denk tuttuklarını, yani kendisine denk saydıkları eşler koştuklarını son derece kesin bir ifadeyle dile getirmektedir. Bu ifade, kâfirlerin niteliklerine ilişkin surenin ilk ayetinde kullanılan ifadenin aynısıdır:
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı yoktan var eden Allah’a mahsustur. Durum böyleyken kâfirler, bunları Rabblerine denk tutuyorlar. (En’am Suresi: 1)
Hakimiyet yetkisini gasbedenlere ve insanlar için kanunlar koymaya yeltenenlere -hükmettikleri şeylerin Allah’ın hükmü olduğunu ileri sürmelerine bakmadan- ilişkin Allah’ın hükmü budur. Artık bu oldukça önemli soruna ilişkin Allah’ın hükmünden sonra herhangi bir kimsenin görüş bildirme hakkı yoktur.
Yüce Allah’ın niçin böyle bir hüküm verdiğini, onları neden ayetlerini yalanlayan, ahiret gününe inanmayan, başkalarını Rabblerine denk tutan müşrikler saydığını anlamak istersek, bunu yapabiliriz. Çünkü Allah’ın şeriatının ve hükmünün gerisindeki hikmeti düşünmek müslümandan istenen bir şeydir.
Yüce Allah, kendi kendilerine insanlar için kanunlar koyanlar bu kanunlar Allah’ın şeriatına dayanmaktadır deseler de -hakkında Allah’ın ayetlerini yalanlayan hükmünü vermektedir. Çünkü O’nun bütün ayetleri- şayet evrensel ayetler kastediliyorsa- O’nun yaratıcı, yarattıklarının rızkını veren, aynı zamanda bir olduğuna tanıklık etmektedir. Yaratan, yarattıklarının rızkını veren, onların sahibidir de. O halde sadece O, hayatları üzerinde tasarrufta bulunup onlar için hükümler koyabilir. Kim O’nu hakimiyette birlemezse, O’nun ayetlerini yalanlamış demektir. Şayet Kur’an ayetleri kastediliyorsa; yüce Allah’ın, insanların pratik hayatları üzerindeki hakimiyet noktasında birlenmesinin, sadece O’nun şeriatının kanun edinilmesinin, uygulanan kanun ve egemen hüküm açısından insanların tek başına O’na kulluk yapmalarının zorunluluğuna ilişkin ayetler kesin, açık ve nettirler.
Aynı şekilde yüce Allah, onların ahiret gününe inanmadıklarına hükmetmiştir. Çünkü ahiret gününe inanan birinin, kıyamet günü yüce Rabbiyle buluşacağına iman eden kimsenin, Allah’ın ilâhlığına tecavüz etmesi ve yüce Allah’ın ortaksız olduğu bir yetkiyi kendisi için iddia etmesi mümkün değildir. Bu yetki, insan hayatının üzerindeki mutlak hakimiyettir. Bu hakimiyet O’nun ezeli yargısında, kaderinde, şeriat ve hükmünde somutlaşmıştır.
En sonunda onların, Rabblerine kimilerini denk tuttukları hükmü verilmiştir. Yani kâfirlerin niteliği olan şirkle itham edilmişlerdir. Çünkü onlar Allah’ı birleyen kimseler olmuş olsalardı, O’nun ortaksız ve bir olduğu hakimiyet yetkisinde bazılarını O’na ortak koşmazlardı. Ya da bir kulun böyle bir iddiada bulunmasını ve böyle bir şeye kalkışmasını hoşnutlukla kabul etmezlerdi.
Bizim gördüğümüz kadarıyla, hakimiyet yetkisini ele geçiren ve Allah’ın izin vermediği konularda insanlar için kanunlar koyanlar hakkında, Allah’ın ayetlerini yalanlama, ahiret gününe inanmama ve küfrün belirtisi olan Allah’a ortak koşma hükmünün verilmiş olmasının hikmeti budur. Fakat “hükmün” kendisine gelince; “müslüman” birinin bu konuda tartışmaya girmesi mümkün değildir. Bu konuda peşinde yorum yapılmayacak kesin söz söylenmiştir. O halde her “müslüman” her şeye gücü yeten, güçlü ve hikmet sahibi Allah’ın ayetleri karşısında nasıl bir tavır takınacağına baksın.
Tanıklık yapmaya yönelik çağrıdan ve müşriklerin kendi kendilerine belirledikleri yasakların reddedilmesinden sonra, yüce Allah’ın gerçekten belirlediği haramları içeren bir açıklama sunulmaktadır onlara. Yüce Allah’ın haram kıldığı şeylerin yanında, haram kılınmış bir karşılığı bulunan bazı yapıcı yükümlülükleri de bulacağız. Yasaklar, ilk haram kılınan şeyle, yani Allah’a ortak koşma olayıyla başlıyor. Çünkü ilk belirlenmesi gereken kural budur. Teslim olup, müslüman olacak için bilinmesi gerekli olan diğer haram ve yasaklar bu temel kurala dayandırılır: