sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA MAİDE SURESİ 6. AYET

SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA MAİDE SURESİ 6. AYET
09.03.2020
938
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

TEMİZLENME HÜKÜMLERİ

6- Ey müminler, namaza durmak istediğiniz zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayınız. Başınızı meshediniz, topuklara kadar ayaklarınızı da.

Eğer cünüpseniz iyice yıkanınız. Fakat eğer hasta yada yolcu iseniz veya içinizden biri heladan gelmiş ise, yada kadınlara dokunmuşsanız ve bu durumlarda su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm ediniz, temiz toprağı yüzlerinize ve ellerinize sürünüz.

Allah’ın istediği siz zor koşmak değildir. Fâkat O, sizi temizlemek ve size yönelik nimetini tamamlamak ister ki, şükredesiniz diye. “

Temiz yiyeceklerden ve pak kadınlardan bahseden ayetlerin yanısıra; namaz ve temizlenmeden bahsedilmesi, av, ihram ve Mescid-i Haram’da müslümanların yaptığı işlerin hükümlerinin yanısıra; temizliğin hükmünden bahseden ayetin gelmesi, sırf tesadüf eseri yada söz akışının genel havasından uzak birşey değildir. Bu ancak, konu bütünlüğünün ve Kur’an düzeninin hikmeti gereği olarak gelmiştir.

Ayetler; İlk olarak temizliğin farklı bir türünden bahsediyor:

Pak ruh temizliğinin yanısıra, yiyecek ve kadınların temiz olanlarından. Mümin kalp burada, diğer nimetlerde bulamadığı bütünü bulmaktadır. Bu, temiz pak ve huşu içerisinde Allah’a ulaşma nimetidir. Yiyecek ve kadınlardan söz edilmesi biter bitmez temizlik ve namaz nimetine geçiliyor. (İnsan hayatındaki tüm temiz nimet türleri tamamlansın diye, “insan”ın varlığını tekamül etti.

İkincisi ise, temizlik ve namaza ilişkin hükümler; yiyecek ve evlenme hükümleri, haremin içinde ve dışında avlanma hükümleri, savaş ve barışta insanlara karşı olan tavırlara ilişkin hükümler ve sûrenin geri kalanında bahsedilen tüm hükümler; Allah’a kulluktur, tamamı Allah’ın dinidir. Bu “din” de; fıkıhta, “ibadet hükümleri” ismini alanlar ile, “muamelat hükümleri” ismini alanların birbiriyle bağlantısı koparılamaz.

Meseleleri konularına göre ve bir düzen içerisinde incelemek zorunluluğundan doğan bu ayrımın; Rabbani sistemin temelinde ve İslâm şeriatının aslında hiçbir yeri yoktur. Bu sistem, hem ona, hem de buna eşit olarak birleştirmektedir. Her ikisi hakkındaki hüküm aynıdır: Onlar Allah’ın dinini, şeriatını ve sistemini oluşturmaktadır. İtaat ve bağlılık noktasında, birbirinin diğerine bir üstünlüğü yoktur. Her iki parça da, ancak diğeri ile ayakta durabilir. Din ancak müslüman toplumun hayatında, her ikisi de aynı seviyede gerçekleştirildiğinde ayakta durabilir.

Tümü, Allah’ın, müminlere yerine getirmelerini emrettiği “sözleşme”lerdir. Hepsi, müslümanın, Allah’a yakınlık niyeti ile gerçekleştirdiği `ibadetler’dir.

Tamamı, müslümanın, Allah’ın kulluğa tek layık olan merci olduğunun ilanıdır. Ortada “ibadetler” ve “muameleler” şeklinde iki ayrı kategori yoktur. Bu ayrım, yalnızca bir “ıstılah” sorunudur ve ancak fıkıh ilminde kullanıla gelen bir sıralama sorunudur. Yoksa bunların tümü, hem “ibadet”, hem “farzlar” hem de, Allah ile yapılan `sözleşmelerdir. Onlardan herhangi birini ihlâl etmek, Allah ile yapılan `iman’ sözleşmesini ihlâl etmek demektir.

Tüm bunlar, Kur’an’ın değindiği inceliklerdir. Konuların akışı içerisinde gelen bu değişik hükümleri anlatmayı sürdürüyoruz…

“Ey müminler namaza durmak istediğiniz zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayınız, başınızı meshediniz, topuklara kadar ayaklarınızı da.

Eğer cünüpseniz iyice yıkanınız. Fakat eğer hasta yada yolcu iseniz veya içinizden biri helâdan gelmiş ise, yada kadınlara dokunmuşsanız ve bu durumlarda su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm ediniz, temiz toprağı yüzlerinize ve ellerinize sürünüz.”

Namaz, Allah ile buluşma, huzurunda durma, gizlice ve fısıltı ile O’na dua etmektir. Şüphesiz bu duruş için hazırlık gereklidir. Ruhun hazırlanması yanısıra vücudun da temiz olması gereklidir. Sanırım bu yüzden abdest alınır. Doğrusunu Allah bilir. İşte ayette sözü edilen abdestin farzları şunlardır:

1- Yüzü yıkamak

2- Dirseklere kadar kolları yıkamak,

3- Başı meshetmek,

4- Bileklere kadar ayakları yıkamak.

Bu farzlar çerçevesinde önemsiz kimi fikir ayrılıkları söz konusudur. Bunların en önemlisi, “Sözü edilen sıralama farz mıdır? Yoksa bu sıralamaya uymamak caiz midir?” şeklindeki tartışmadır. Bu konuda iki farklı görüş vardır…

Bu, abdest almanın şeklidir. Cünüblükte -ister cinsel ilişki, isterse ihtilam sebebiyle olsun- tüm vücudu yıkamak farzdır.

Ayet, abdest ve guslün farzlarını açıkladıktan sonra, teyemmümün hükmünü izaha geçiyor. Teyemmüm, aşağıdaki durumlarda söz konusu olur:

1- Abdestsiz kişinin su bulamayacağı durumda.

2- Yıkanması veya abdest alması gerektiği halde, kişinin sudan zarar görecek şekilde hasta olması durumunda.

3- Yıkanması veya abdest alması gerektiği halde, kişinin yolculukta olması durumunda.

Ayet, abdestin gerektiği duruma “biriniz helâdan geldiğinde” ifadesi ile işaret ediyor. Helâ, insanların tabii ihtiyaçlarını giderdikleri mekandır. “Helâdan gelmek” sözü, büyük veya küçük ihtiyacı gidermekten kinayedir.

Ayet, guslün gerektiği duruma ise, “veya kadınlara dokunduğunda” ifadesi ile, işaret ediyor. Çünkü bu ince ifade, “cinsel ilişkiyi” kinaye yoluyla anlatmada yeterlidir.

Bu durumlarda abdestsiz veya gusülsüz kişi, -teyemmüm yapmadan- namaz kılamaz. Teyemmümü ise, -hayvanın sırtında veya duvarda bulunan tozlar bile olsa- temiz toprak adı verilebilen şeyler ile yapılır. Eller toprağa vurulur, sonra silkelenir, sonra eller yüze sürülür ve kollar dirseklere kadar sıvazlanır. Yüz ve eller için bir veya iki vuruş gerekir. Bu konu ihtilaflıdır.

Burada “kadınlara dokunduğunuzda” ayetinin kastettiği anlam çevresinde, fıkhî ihtilaflar söz konusudur. Bu mutlak olarak “dokunma” mıdır yoksa, “cinsel ilişki” midir?

Şehvetle veya şehvet duymadan yapılan bütün dokunmalar buna dahil midir? Bu sorularda fikir ayrılığına düşülmüştür. Her hasta teyemmüm eder mi yoksa, sudan zarar görecek hasta mı teyemmüm eder? sorusu da ihtilaflıdır. Soğuk su varsa hastalık ve eziyet korkusu ile teyemmüm olur mu? Tercih edilen görüşe göre “evet”.

Ayetin sonunda şu ifade yer alıyor:

“Allah’ın istediği sizi zora koşmak değildir. Fakat O sizi temizlemek ve size yönelik nimetini tamamlamak ister ki, şükredesiniz diye..”

Temizlenmek -daha önce de belirttiğimiz gibi- Allah ile buluşmada gerekli bir durumdur. Bu ruh ve beden düzeyinde, abdest ve gusül gerçekleşir. Teyemmüm ise, sadece bu temizliği sağlar. Su bulunmaması veya suyun kullanılmasında zarara uğranılması durumlarında, teyemmüm ile temizlenme caizdir. Görüldüğü gibi, Allah, insanları günaha sürüklemek onlara, zorluk yüklemek ve güç gelen şeyleri teklif etmek istemez. O ancak, onları temizlemek, bu temizlik ile üzerlerindeki nimetini tamamlamak onları, nimetine şükretmeye -daha çok arttırması için- yöneltmek diler. Bunlar, bu sağlam ve kolay sistemdeki fayda, üstünlük, kolaylık ve gerçekliktir, pratikliktir.

Ardından, ayetin önümüze serdiği abdest, gusül ve teyemmümün hikmeti ile karşılaşıyoruz:

“Size yönelik nimetini tamamlamak ister ki, şükredesiniz diye…”

Ayet bizi, İslâm’ın duygular ve konularda aynı derecede gerçekleştirdiği bütünlüğe götürüyor. Abdest ve gusül, sırf vücudun temizlenmesi değildir. Çünkü böyle olsaydı; “Bedevi arapları gibi bizim de bu işlemleri yapmamıza gerek yoktur. Çünkü biz medeniyetin gereği olarak, banyoya giriyor ve organlarımızı temizliyoruz” diyenler haklı olurdu.

Bu işlemler, müslümanın Rabbine yöneldiği tek bir ibadetde ve amelde (ruh ve beden temizliğini) birleştirmek amacıyla, hizmet etmektedir. Ruh temizliği daha ağır basmaktadır. Çünkü su kullanılması mahzurlu olduğunda, sadece daha ağır basan -yani ruh temizliği için- bu yanının gerçekleştiği teyemmüm yapılır. Bütün bunlardan öte bu din, her durumu, tasvir ve şartlarda sağlam bir sisteme yönelten ve hikmetini bütün bu durumlarda gerçekleştiren genel yöntemi sebebiyle böyledir. Bu hikmeti, (herhangi bir durumda) ortadan kalkar ve de değişikliğe uğrar.

Biz ilimsiz, kılavuzsuz ve aydınlık bir kitap olmaksızın fetva vermeden önce, bu inancın gizliliklerini anlamaya ve Allah’a karşı bildiklerimiz ve bilmediklerimizde aynı derecede edebli olmaya yönelelim. (Bu durum, zekat ve mali vergilerde de böyledir. Mesele uzundur, doyurucu tafsilat veremiyoruz. Bu konu ilerde yine gelecektir.)

Abdest veya gusül ile temizlenmek mahsurlu olduğu, yada diğer zararlar söz konusu olduğu zaman, namaz kılmak için teyemmüm almak olayı, bizi, İslâm sisteminin namazın önündeki tüm engelleri kaldırarak onun ikamesine ne kadar istekli olduğunu göstermektedir.

Bu yargımız, korku halinde kılınan namaz, hastalık halinde imkan nisbetinde oturarak veya yatarak kılınan namaz gibi, diğer hükümler de bağlantılıdır. Tüm bu hükümler, namazın kılınmasına yönelik isteğin derecesini ve sistemin insan üzerindeki eğitsel amaçlarını gerçekleştirmek için, bu ibadete yüklediği görevin sınırlarını ortaya koymaktadır. Çünkü, Allah ile buluşmak ve huzurunda durmak; derin tesirler yapmakta, en zor şartlarda. bile ihmal edilmemekte ve müslüman bu duruşu, bu buluşması sonucu, Rabbi ile olan buluşması arasına hiçbir engel sokulmamaktadır. Hiçbir sebeple ertelenmemektedir. Çünkü namaz, kalbin yakarışı, gölgelikte istirahat ve buluşma sevincidir.

ADALETİN DAYANDIĞI TEMEL NOKTA

Temizlenme hükümleri ve daha önce geçen hükümlerin ardından iman edenler; Allah’ın kendilerine olan iman nimeti ve onlarla yaptığı dinleyip itaat etmek -İslâm’a bu `sözleşme’ ile girilir- sözleşmesi hatırlatılmakta. Yanısıra Allah’tan korkmaları ve O’nun gönüllerde olanı bildiği belirtilmekte:

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.