sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA MAİDE SURESİ 61. VE 64. AYETLER ARASI

SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA MAİDE SURESİ 61. VE 64. AYETLER ARASI
02.04.2020
639
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

61- Bunlar yanınıza geldiklerinde, “inandık ” dediler. Oysa yanınıza, kafir olarak girmiş ve yine kafir olarak çıkmışlardır. Allah onların gizli tuttukları duygu/arı herkesten iyi bilir. “

62- Onlardan çoğunun günahta, ölçüleri aşmakta ve haram yemekte birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yaptıkları şey ne kadar kötüdür.

63- Allah’a bağlı bilginler ile din adamları bunları günah söz söylemekten ve haram mal yemekten sakındırsalar ya! Yaptıkları şey ne kadar kötüdür.

64- Yahudiler “Allah’ın eli sıkıdır” dediler. Bu sözlerinden ötürü elleri bağlansın. onlara lanet olsun! Tersine O’nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Rabbin tarafından sana indirilen ayetler onların çoğunun azgınlığını ve kafirliğini arttıracaktır. Onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek bir düşmanlık ve kin saldık. Ne zaman savaş ateşini körüklediler ise, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde hep fesad, bozgunculuk peşinde koşarlar. Oysa Allah bozguncuları sevmez.

Bu ibareler, Kur’an’ın eşsiz ifade tarzı uyarınca hareketli tablolar ve canlı sahneler meydana getirmektedir. Bu ayetleri okuyan, yüzyılların ötesinden -aynı düşünceyle- Kur’an’ın sözünü ettiği bu topluluğu, -tercih edilen görüşe göre- yahudileri seyredebilir. Çünkü ayetlerin akışı onlardan söz etmektedir. Bu arada Medine’deki bazı münafıkların kastedildiği de düşünülebilir. Müslümanlara gelip “inandık” demeleri göz önüne getirilebilir. Müslümanların yanına girerken ve çıkarken dağarcıklarında taşıdıkları şeyin karşıtını dilleriyle söylemelerine rağmen, dağarcıklarında “küfrü” sakladıkları, girerken, çıkarken onu taşıdıkları göz önüne getirilebilir.

Belki de bunlar, geceleri komplolar kurup, kimisi kimisine; “sabahleyin Kur’an’a inanın akşamleyin de inkar edin, belki dönerler” diyen yahudilerdir. Bu kargaşa ve iğrenç olduğu kadar aşağılık kuşkulandırma ile, müslümanları dinlerinden döndürebileceklerini umuyorlardı.

“Allah onların gizli tuttukları duyguları herkesten iyi bilir.”

Bunu yüce Allah söylüyor, çünkü gerçektir. Bir de müminlerin Allah’ın desteğine güvenmeleri, düşmanlarının tuzaklarından koruyacağından emin olmaları ve O’nun ilmiyle bu gizli tuzakları kuşattığını bilmeleri amaçlanmaktadır. Sonra vazgeçerler diye, bu tür komploları kuranlar da tehdit edilmektedir.

Ayetin akışı, hareketlerini gözle görülebilir biçimde çizmektedir. İfadede bunlar, açıkça seyredilebilir.

“Onlardan çoğunun günahta, ölçüleri aşmakta ve haram yemekte birbirleri ile yarıştıklarını görürsün. Yaptıkları şey ne kadar kötüdür.”

“Musarea” işdeş kipindendir. Topluluğu günah, düşmanlık ve haram yemekte yarışır olarak tasvir etmektedir. Bu, iğrendirmek ve aşağılamak için çizilen bir tablodur. Ancak, fesat yaygınlaştığı, değerler yok olduğu ve kötülük her tarafı kapladığı her zaman ki toplumların, sosyo-psikolojik durumlarından birini tasvir etmektedir. Böyle bir duruma gelmiş toplumlara baktığında insan, güçlüsüyle, zayıfıyla, içindeki her ferdin kötülükte, günah ve düşmanlıkta yarıştığını görecektir. Günah ve düşmanlık, bu tür aşağılık, bozulmuş toplumlarda sadece güçlülere özgü bir davranış değildir. Güçsüzler de bu suçu işlerler. Bunlar da günah akımına kapılırlar ve haksızlık yapabilirler. Doğal olarak güçlülere, haksızlık yapamazlar. Bunlar da birbirlerine haksızlık yaparlar. Allah’ın yasaklarını çiğnerler. Çünkü bozulmuş toplumlarda yöneten, yönetilen, hiç kimsenin korumadığı serbest bölge burasıdır. Dolayısıyla bozulduğu zaman, günah ve haksızlık, toplumun özelliği olur. Bu tür toplumların işi, günah ve haksızlıkta yarışmaktır.

O günkü yahudi toplumu da böyleydi. Böyle haram yiyorlardı. Nitekim haram yemek, yahudinin her zamanki özelliğidir.

“Yaptıkları şey ne kadar kötüdür.”

Ayetlerin akışı, şeriatı uygulamayı üstlenen Allah’a bağlı kimselerin ve dini bilimleri öğretmeyi üzerine almış bilginlerin, tüm bunlara sessiz kalışlarını, kavmin günah ve haksızlıkta yarışmalarına, haram yemelerine ses çıkarmayıp, kötülükte yarışmaktan alıkoymamalarını kınarken, bozulmuş toplumlarının karakteristik özelliklerinden bir diğerine işaret etmektedir:

“Allah’a bağlı bilginler ile din adamları bunları, günah söz söylemekten ve haram mal yemekten sakındırsalar ya!”

Bu özellik, toplumda günah ve haksızlığın yaygınlaşmasına, şeriat ve dini bilgileri üstlenen kimselerin ses çıkarmayışı özelliği, yıkılmağa yüz tutmuş bozuk toplumların karakteristik özelliğidir. İsrailoğulları da, Kur’an-ı Kerim’in haklarında buyurduğu gibi:

“İşledikleri kötülüklerde birbirlerini sakındırmazlardı.” (Maide Suresi, 74)

İyi, faziletli, canlı, güçlü ve dayanışmalı toplumun özelliği; iyiliği emr, kötülüğü yasaklamanın yaygın oluşudur. İçinde iyiliği emreden ve kötülüğü yasaklayan kimselerin bulunmasıdır. Aynı şekilde iyilik emrini ve kötülüğün yasaklanışını dinleyecek kişilerin de bulunmasıdır. Ayrıca bu toplumun geleceği o kadar güçlüdür ki, içindeki sapıklar, bu emir ve yasağı engellemeye ve iyiliği emredip, kötülüğü sakındıran kimselere eziyet etmeye cesaret edemezler.

Nitekim yüce Allah, müslüman ümmeti nitelendirirken şöyle buyurmaktadır: Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz, iyiliği emreder, kötülükten sakındırır ve Allah’a inanırsınız. (Al-i İmran Suresi, 110) İsrailoğullarını nitelendirirken şöyle buyurmaktadır: İşledikleri kötülüklerde birbirlerini sakındırmazlardı (Maide Suresi, 79) Bu iki özellik, toplumu ve iki grubu birbirinden ayıran arakesittir.

Burada ise, günah ve haksızlıkta yarışılmasına, haram yenmesine ses çıkarmayan dolayısıyla, korumak zorunda oldukları Allah’ın kitabında yeralan, hakkı savunmamaları nedeniyle Allah’a bağlı kimselere ve din bilginlerine yönelik bir kınama yer almaktadır.

Aslında bu, dine inanan herkese yapılan uyarıcı bir çağrıdır. Çünkü toplumun dirliği ya da bozulması, şeriatın ve din ilimlerinin korunmasına ve iyiliğin emredilmesi, kötülükten sakındırmak görevinin yerine getirilmesine bağlıdır. Ancak bu iş, daha önce bu tefsirde dediğimiz gibi, emredip yasaklama yetkisine sahip bir otoriteyi gerektirmektedir. Çünkü emretmek ve yasaklamak, davet etmekten farklı bir şeydir. Davet etmek açıklamaktır. Emredip yasaklama ise, egemenliktir. Buna göre, iyiliği emredip kötülüğü yasaklayanların, bu emir ve yasaklarının toplum içinde bir değerinin olması için, otoriteyi ellerinde bulun-durmaları gerekir. Yoksa bütün iş sözde kalır.

En iğrenç şekliyle günah olan sözlerine örnek olarak, Kur’an-ı Kerim, ahmak ve melun yahudilerin şu sözlerini anlatmaktadır:

“Yahudiler, “Allah’ın eli sıkıdır” dediler. Bu sözlerinden ötürü elleri bağlansın, onlara lanet olsun. Tersine, O’nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir.”

Bu, yahudilerin yüce Allah’a ilişkin yanlış düşünceleridir. Kur’an-ı Kerim, bu tür yanlış düşüncelerinden bir çoğunu anlatmıştır. Allah yolunda harcama yapmaları istendiğinde, “Allah fakir biz ise zenginiz” demişlerdi. Nitekim “Allah’ın eli sıkıdır” diyorlardı. Bunu cimriliklerine neden gösteriyorlardı. İddialarına göre Allah, onlara ve insanlara çok az mal veriyordu. O halde, nasıl hayır amaçlı harcama yapsınlardı?

Duyguları o kadar yanılmış, kalpleri o denli katılaşmış ki, kastettikleri bozuk ve yalancı anlam olan cimriliği, doğrudan doğruya ifade etmeyip, daha çirkin, küstahça saldırgan ve kafirce bir söz seçiyorlar: “Allah’ın eli sıkıdır” diyorlar.

Gelen cevapta onların, bu sıfatı hakkettikleri belirtilmektedir. Söylediklerine karşılık lanetlendikleri, Allah’ın rahmetinden kovuldukları bildirilmektedir.

“Bu sözlerinden ötürü elleri bağlansın, onlara lanet olsun!”

Öyle de oldular. Allah’ın yarattıkları arasında en cimri, en mal tutkunu kişilerdir.

Ardından bu bozuk ve hastalıklı düşünce düzeltilmekte, yüce Allah üstün sıfatlarıyla vasfedilmektedir. O, kullarına lütfundan hesapsız bağışlar:

“Tersine, O’nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir..”

Yaratıklara yönelik bitmez tükenmez bağışı, açıkça görülmektedir. Açık el, tükenmez lütuf ve bol bağış buna şahittir. Her dil bunu söylemektedir. Ancak yahudi bunu görmez. Çünkü o, mal toplamak ve arttırmak, cimrilik, nankörlük ve iğrenç sözler söylemekle meşguldür. Allah hakkında bu tür sözler söylemekten çekinmez.

Yüce Allah, peygamberlik için seçilmesinden dolayı ve bu peygamberliğin onların eski, yeni bazı kirli çamaşırlarını ortaya çıkarmasından ötürü, kendisine duydukları kin ve öfke nedeniyle bu kavmin ilerde sergileyeceği tavırları, peygamberine anlatmaktadır:

“Rabbin tarafından sana indirilen ayetler onların çoğunun azgınlığını ve kafirliğini arttıracaktır.”

Kin ve kıskançlık nedeniyle, yüce Allah’ın, peygamberine indirdiği kitapta durumlarını ortaya çıkarması sebebiyle, birçoklarının azgınlık ve küfrü artacaktır. Çünkü onlar, imandan yüz çevirmişlerdir. Karşıt tarafta yer almaları kaçınılmazdır. Cimrilik ve kötülüklerinin, küstahlıklarının ve küfürlerinin artması doğaldır. Dolayısıyla peygamber, müminler için rahmet, inkarcılar için de bir ağırlıktır.

Sonra yüce Allah, takdir edip aralarına saldığı, düşmanlık ve öfkeleşmekten, son derece kızgın alevli tuzaklarını boşa çıkarmasını ve müslüman cemaate karşı giriştikleri kızgın savaştan yenilgiyle döneceklerini ant almaktadır peygamberine.

“Onların arasında kıyamet gününe kadar sürecek bir düşmanlık ve kin saldık. Ne zaman savaş ateşini körüklediler ise, Allah onu söndürmüştür.”

Kuşkusuz, yahudi grupları birbirlerine düşmandırlar. Her ne kadar günümüzde, dünya yahudilerinin dayanışma içinde oldukları ve İslâm memleketlerine karşı savaş başlatıp başarıya ulaştıkları görülse de, kısa bir zaman dilimini ve gerçeği tümüyle içermeyen görünüşü dikkate almamamız gerekmektedir. Çünkü 1300 seneden beri, hatta İslâm öncesinden beri yahudiler, düşmanlık, aşağılanmışlık ve parçalanmışlık içinde hayat sürdürüyorlar. Çevrelerine ne kadar dayanak dikerlerse diksinler, sonları yine böyle olacaktır. Ancak her konumun anahtarı yüce Allah’ın, onlarla vaadini gerçekleştirdiği mümin topluluğun varlığına bağlıdır. Allah’ın vaadini karşılayacak, O’nun kaderine perde olacak ve yüce Allah’ın onlarla yeryüzünde dilediğini gerçekleştireceği günümüzün müslüman topluluğu nerede?

Müslüman ümmet İslâm’a döndüğü, İslâm’a gerçek anlamda inandığı, hayatını bütünüyle sistemine ve şeriatına dayandırdığı gün, işte o gün, yüce Allah yaratıklarının en kötüleri aleyhindeki müminlere yönelik vaadini gerçekleştirecektir. Yahudiler bunu biliyorlar. Bu yüzden, yeryüzünün her karış toprağında ortaya çıkan İslâmî diriliş hareketlerinin üzerine dağarcıklarındaki tüm kötülük ve hilelerle çullanıyorlar, ellerindeki her zorbalık ve saldırganlığı devreye sokuyorlar. Kendi elleriyle değil ancak, işbirlikçilerinin elleriyle vahşi ve iğrenç darbeler vuruyorlar. Mümin topluluk hakkında bir sözleşme ve antlaşma gözetmezler. Ancak Allah, karşı konulmaz egemenliğin sahibidir ve Allah’ın vaadi kesinlikle gerçekleşecektir:

“Onların arasına kıyamet gününe kadar sürecek bir düşmanlık ve kin saldık. Ne zaman savaş ateşini körüklediler ise, Allah onu söndürmüştür.”

Yüce Allah’ın, yahudide somutlaşan kötülük ve bozgunculuğu durdurup ortadan kaldırıp göndermesi kaçınılmazdır. Çünkü Allah, yeryüzünde bozgunculuk yapılmasını sevmez. Bu yüzden yüce Allah’ın sevmediği şeyi ortadan kaldırıp süpürecek kullarını göndermesi bir zorunluluktur:

“Onlar yeryüzünde hep fesad, bozgunculuk peşinde koşarlar. Oysa Allah bozguncuları sevmez.”

Dersin sonunda, büyük bir iman kuralı yer almaktadır. Yeryüzünde Allah’ın dinini yerleştirmenin anlamının, müminin hem dünya hem de ahiret hayatı, için dirlik, kazanç ve kurtuluş olduğuna ilişkin bir kural yerleştirilmektedir. Din ile dünyayı ayırmak söz konusu değildir. Dünya ile ahireti de ayırmak mümkün değildir. Çünkü İslâm, dünya ve ahiret için, dünya ve din için gönderilmiş bir sistemdir. Bu büyük iman kuralı, Kitap Ehli’nin Allah’ın dininden sapmalarından, haram yemelerinden ve şu yeryüzü nimetlerinden herhangi birini elde etmek için, kelimeleri yerlerinden oynatmalarından söz edilmesi münasebetiyle yer almaktadır. Şayet onlar, Allah’ın yolunu seçselerdi, Allah’ın dinine uymak, yerde ve gökte, dünya ve ahirette onlar için çok daha yararlıdır.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.