sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA MAİDE SURESİ 97. VE 99. AYETLER ARASI

SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA MAİDE SURESİ 97. VE 99. AYETLER ARASI
18.04.2020
619
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

97- Allah, Kabe’yi, o dokunulmaz evi, insan/ar için güvenli bir barınak kıldı. Savaşılması yasak ayları, kurbanlıkları ve (bu bölgeye sığınma göstergesi olarak takılan) gerdanlıkları da bu dokunulmazlığın kapsamına aldı. Allah’ın gök/erde ve yeryüzünde olan her şeyi bildiğini, O’nun bilgisinin her şeyi kapsamına aldığını bilesiniz diye bunu böyle yaptı.
98- Biliniz ki, Allah, azabı ağır olan, bunun yanında da affedici ve merhametli olandır.
99- Peygamberin görevi sadece duyurmaktır. Allah gerek açığa vurduğunuz ve gerekse gizlediğiniz duyguları iyi bilir.
Cenabı Allah, bu haramların, Beytu’l-Haram’da insanların, kuşların, hayvanların ve böceklerin güvenliğini sağlamasını dilemişti. Bu yasaklar ihram süresi boyunca, ihramlı kişiyi, Haram Bölge’de olmasa da bağlayıcı nitelikteydi. Ayrıca hiçbir öldürmenin ve savaşmanın asla caiz olmadığı Zil-Kade, Zil-Hicce, Muharrem ve Recep aylarını savaşılması yasak olan dört ay olarak belirlemişti. Yüce Allah, cahiliye dönemlerinde bile Arapların kalplerine bu ayların kutsallığını yerleştirmişti. Onlar, bu aylarda hiç kimseyi öldürmez, kimseyle kan davası gütmez, hiç kimseden intikam almazdı. Öyle ki, adanı, bu aylarda babasının, kardeşinin ve oğlunun katiliyle karşılaşır fakat ona dokunmazdı. Bu aylar seyahatin,yeryüzünde dolaşmanın ve rızık temin etmenin en güvenli zamanıydı. Allah bu yasakları koymuştu. Çünkü Kabe’yi (Allah’ın kutsal evini) barış ve güven yeri kılmayı dilemişti. insanları orada toplayan ve onları korku ve endişeden koruyan bir ev yapmayı istemişti. Kabe’yi yer olarak bir güven bölgesi kıldığı gibi, Haram Ayları da zaman olarak bir güven bölgesi yapmayı dilemişti. Sonra güvenin sahasını zaman ve mekan bölgesinin dışına taşırmıştı. Bu hakkı kurbanlık bir hayvana da tanımıştı. Hac’da ve Umre’de Kabe’ye adanan kurbanlıklara tanınan bu hak, yoldaki hayvana herhangi bir kimsenin zarar vermesini önlüyordu. Allah’ın kutsal evine sığınmasının bir ifadesi olarak, Harem’in ağaçlarından yapılan gerdanlıkları taşıyanlara da dokunulmazlık vermişti.
Cenabı Allah, bu yasakları, Kabe’nin İbrahim ve İsmail tarafından yapıldığı günden beri koymuş ve orayı insanlara güvenli bir barınak kılmıştı. Hayatta Allah müşriklerin bile bu güvenden yararlanmasına müsaade etmişti. Çünkü Allah’ın evi onlar için de güvenli bir barınaktı. Etraflarındaki insanlar yerlerinden sürülürken, onlar, orada ve onun sayesinde güven içinde bulunuyorlardı. Buna rağmen onlar, Allah’a şükretmiyorlardı. Tevhid evinde yalnız Allah’a ibadet etmiyorlardı. Peygamber (salât ve selâm üzerine olsun) kendilerini tevhide çağırdığında: Eğer biz seninle beraber doğru yola girersek yerlerimizden sürülürüz, diyorlardı. Cenabı Allah onların bu sözlerine Kur’an’da işaret etmiş ve onları korku ve güvenin gerçekliğiyle yüzyüze getirmiştir:
“Dediler ki, eğer biz doğru yola uyar da seninle beraber olursak yurdumuzdan kovuluruz. Katımızdan bir rızık olarak onları her şeyin ürününden toplandığı dokunulmaz ve güvenli bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bunu bilemezler.” (Kasas Suresi, 57)
Buhari ve Müslim’de, İbni Abbas’tan gelen bir hadiste; Mekke’nin fethedildiği günde peygamberimizin şöyle dediği rivayet ediliyor: “Bu şehir kutsaldır. Ağacı kesilmez, otları yolunmaz. Avı kovalanmaz. Bilinenin dışında yitik mallarına dokunulmaz.”
Canlı varlıklar içinde Haram Bölgesi’nde ve ihramlıya öldürülmesi caiz olan hayvanlar yalnızca karga, yılan, akrep, fare ve kuduz köpektir. Zira Buhari ve Müslim’de yeralan, Hz. Aişe’nin hadisi bu konuya ışık tutmaktadır: “Peygamber (salât ve selâm üzerine olsun) ihramlı ihramsız halde, zararlı beş hayvanı öldürmeyi emretti. Bunlar; karga, delice (Dölengeç) kuşu, akrep, fare vé kuduz köpektir.”
Müslim’deki İbni Ömer hadisinde, bunlara ilave olarak yılan yer alır. Medine de kutsaldır. Çünkü Hz. Ali hadisinde, Peygamberimizin; “İyi ile Sevr (dağları) arasında bulunan Medine kutsaldır” buyurduğu rivayet edilmiştir.
Buhari ve Müslim’de yer alan Ubad b. Temin hadisinde peygamberimizin şöyle buyurduğu belirtiliyor: “Hz. İbrahim Mekke’yi kutsal yaptı ve orası için dua etti. Ben de Hz. İbrahim’in Mekke’yi kutsal kıldığı gibi Medine’yi kutsal kılıyorum.”
Ayrıca burası sadece zaman ve mekan açısından güvenli bölge olarak kalmıyor. Güvenin sahası yalnız insanları ve hayvanları kapsamına alıyor. Bu aynı zamanda, insanın vicdanına kadar inen bir güven bölgesidir. Çok boyutlu bir çatışma alanı olarak insanın maneviyatı üzerinde derin etkileri bulunan, coşup kaynayan, alevleri ve dumanı zaman ve mekanı, insanı ve hayvanı kuşatan insan vicdanında… Evet işte bu çatışma alanında, bir barış ve hoşgörü bölgesidir. Öyle ki artık, ihramlı adam elini kuşa ve hayvana uzatmaktan çekinir. Halbuki bu ikisi, bu bölgenin dışında insana helaldir. Yalnız onlar burada güvenli barınakta, güvenli zamanda, güvenli gönülde bulunmaktadır. Burası insan nefsinin eğitildiği, iyi şeylere alıştırıldığı yerlerdir. Burada insanın nefsi eğitilir, iyi işlere alıştırılır ki temizlensin, yükselsin, kanatlanıp, ruhlar alemine ulaşsın, ruhlar alemine ilişkiye hazırlansın.
Dikkat edin ki, bugün korku ve dehşet içinde kıvranan, birbiriyle boğuşan, birbirini yiyip bitiren insanlık Allah’ın, İslâm dininde insanlara bahşettiği ve Kur’an-ı Kerim’de açıkladığı bu tür bir güven ortamına ne de çok muhtaçtı.
“Allah’ın göklerde ve yeryüzünde olan herşeyi bildiğini, O’nun bilgisinin herşeyi kapsamına aldığını bilesiniz diye bunu böyle yaptı.”
Burada ilginç bir açıklamadır bu. Ve rahat anlaşılıyor! Yüce Allah bu yasayı koyuyor ve bu barınağı belirliyor ki, insanlar, Allah’ın göklerde ve yerde olan herşeyi bildiğini ve Allah’ın bilgisinin herşeyi kuşattığını öğrensinler. İnsanlar, Allah onların karakterlerini, ihtiyaçlarını, içlerinde gizlediklerini, ruhlarının seslerini bildiğini, yasalarını bu karakterlere ve ihtiyaçlara karşılık vermek, içlerinde gizli arzu ve isteklere cevap vermek için koyduğunu bilsinler. İnsanların kalpleri. Allah’ın rahmetini yasalarında gördüklerinde, bu yasalar ile kendi engin fıtratları arasındaki uygunluğun güzelliğini tattıklarında, Allah’ın göklerde ve yeryüzünde olan herşeyi bildiğini ve O’nun bilgisinin herşeyi kuşattığını kavrayacaklardır.
İslâm dini insan fıtratının tüm ihtiyaçlarına tam karşılık vermesi ve insan hayatının her türlü isteklerine en gerçek anlamda karşılık vermesi açısından ilginçtir. İslâm’ın projesi, fıtratın projesiyle, İslâm’ın yapısı fıtratın yapısı ile uyum içindedir. Bir gönül İslâm’a açıldığında öyle bir güzellik, öyle bir huzur, öyle bir aşinalık, öyle bir anlayışla karşılaşır ki, onun tadına varandan başkasına tanıtılması mümkün değildir!
İhramlı ve ihramsız hallerle ilgili helâl ve haramların belirtildiği bu bölüm; açıkça azaptan sakındırmayı ve Allah’ın rahmet ve bağışlamasına ümitle bakmayı, telkin ederek sona eriyor:
“Biliniz ki, Allah azabı ağır olan, bunun yanında affedici ve merhametli olandır.”
Bu sakındırmanın yanında dönüş niyeti olmayan isyankârlara bir uyarı ve işaret verilmektedir:
“Peygamberin görevi sadece duyurmaktır. Allah, gerek açığa vurduğunuz ve gerekse gizlediğiniz duyguları iyi bilir.”
Bu madde Allah’ın değerler için belirlediği bir ölçü ile sona eriyor. Müslüman bu ölçüye göre ölçecek ve hükmedecektir. Bu ölçüde güzel şeyler ağır basar, kötü şeyler hafif kalır. Böylece hiçbir zaman ve hiçbir durumda, kötü şeyler çoklukları ile müslümanı aldatamaz!

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.