SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA YUSUF SURESİ 30. VE 32. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
30- Şehirdeki birtakım kadınlar “Başbakanın karısı, kölesini yatağına çağırmış; delikanlının aşkı iliklerine işlemiş; anlaşılan (gördüğümüz o ki), iyice sapıtmış” dediler.
Bu söz, tüm cahili çevrelerde kadınların bu tür meselelerde söyledikleri sözlere tıpatıp benzemektedir. Burada haberin kentte yayılması sonucunda sözkonusu skandalın açıkça anlatılıp duyurulması sırasında ilk kez, kadının başvezirin hanımı olduğunu, dolayısıyla Yusuf’u Mısır`dan satın alan adamın da -Mısır’ın başveziri- Aziz olduğunu da öğrenmiş bulunuyoruz. Kadınların sözlerine kulak veriyoruz:
“Başbakanın karısı, kölesini yatağına çağırmış.”
Ardından, kadının Hz. Yusuf karşısındaki durumunu açıklıyorlar: “Delikanlının aşkı iliklerine işlemiş.”
Başvezirin eşi, kölesine vurulmuş. Sevgisinden kalbi yanıp tutuşmakta, paramparça olmaktaymış. Bir köle karşısında kalbin böylesine yanıp tutuşması! “Anlaşılan (gördüğümüz o ki) iyice sapıtmış.”
Kendisi soylu bir kadın ve bir aristokratın hanımı olmasına karşın, tutup satın aldıkları ibrânî bir köleye vurulmuş!.. Belki de kadınlar bu sözleriyle başvezirin eşinin bu skandalla dillere düşmesini, bu meselenin apaçık ortaya çıkıp herkesçe anlaşılmasına bozulduklarını vurguluyorlar. Zira bu tür çevrelerin geleneğinde, kapalı kapılar ardında kimseye sezdirmeden böyle işler yapmak değil, tam tersine sonuçta böylesi bir manzara oluşturmak eleştirilir.
SOSYETE SINIFININ KARAKTERİ
Burada yine, ancak bu tür ortamlarda görülebilecek türden bir olayla karşılaşıyoruz. Kendi sınıfının kadınlarına, onların tuzaklarından ve fentlerinden yola çıkarak nasıl bir karşılık vermesi gerektiğini çok iyi bilen cüretkâr başvezir eşinin oynadığı bir oyuna tanık oluyoruz. Ayetler, bu sahneyi bizlere tüm açıklığıyla aktarıyor.
31- Kadın, hemcinslerinin bu kınayıcı dedikodularını duyunca haber salarak onları evine çağırdı, onlar için konforlu sedirler hazırladı, herbirinin eline birer yemek bıçağı verdi ve Yusuf’a “Çık şunların önüne” dedi. Kadınlar Yusuf’u görünce güzelliği karşısında büyülendiler ve “Allah’ım, sen ne büyüksün! Bu bir insan değil, olsa olsa saygın bir melektir” dediler.
32- Kadın dedi ki; “İşte siz beni bu delikanlı yüzünden kınadınız. Ben onu yatağıma çağırdım, fakat aşırı bir namusluluk tepkisi ile isteğimi reddetti. Ama kendisine emrettiğim işi yapmaz ise, kesinlikle hapse atılarak burnu yere sürtülecektir.
Başvezirin eşi onlar için, kendi sarayında bir parti düzenledi. Bu nedenle onların, sosyete sınıfına mensup olan, saraylardaki partilere davet edilen, son derece görkemli ve ihtişamlı bir biçimde ağırlanan kadınlar olduklarını anlıyoruz. Yine onların o dönemde, doğu işi şilte ve yastıklarla donatılmış koltuklar üzerine oturarak yemek yedikleri görülüyor. Başvezirin eşi bu koltukları onlar için hazırladı. Yemekte kullanmaları için herbirine de birer bıçak getirdi. Buradan, o dönemin Mısır’ında maddi uygarlığın yüksek bir düzeye ulaştığı, saraylardaki konforun da son derece görkemli olduğu anlaşılıyor. Binlerce yıl öncesindeki bù dönemde, yemek sırasında etleri kesebilmek ve meyveleri soyabilmek için bıçak kullanılması, konfor ve maddi uygarlık düzeyi açısından, son derece anlamlıdır. Derken, Yusuf’un onların huzuruna çıktığını görüyoruz. Başvezirin eşi Yusuf’a:
“Çık şunların önüne, dedi.”
“Kadınlar Yusuf’u görünce güzelliği karşısında büyülendiler.” “Allah’ım sen ne büyüksün, dediler.”
Bu bağlamda, “Allah’ım sen ne büyüksün” demeleri, Allah’ın eseri olan bu harikulâde güzellik karşısında duydukları dehşetin ifadesidir. Nitekim ardından, hemen eklediler:
“Bu bir insan değil, olsa olsa saygın bir melektir.” ( Yusuf’un, gerek başvezirin eşini, gerekse diğer kadınları şaşkına çeviren bu güzelliğini belirtme noktasında, rivayetçiler ve tefsirciler adeta kendilerini yırtmaktadırlar. Kimilerinin tariflerinde, daha çok kadınlarda gözlenebilecek nitelikler bile yeralıyor. Oysa, böylesi nitelikler taşıyan birinin, kadınları şaşkına çevirmesi düşünülemez. Halbuki, erkekler için erkekliğin ayırıcı niteliklerinin mükemmelliği oranında farklı bir güzellik sözkonusudur… Böyle değilse, bir diğer ihtimalde, sözkonusu sınıfa mensup kadınların, öz doğalarındaki çarpıklaşma sonucunda, aslında kadındayken güzel olabilecek nitelik ve özelliklere sahip bir erkeğe hayranlık duyar, dolayısıyla da erkekteki diğer erkeksi niteliklere bakmaz bir hale gelmiş bulunmalarıdır.)
Surenin giriş bölümünde de belirttiğimiz üzere kadınların bu sözü, o dönemde tevhid dininin kırıntılarının az da olsa bulunduğunun göstergesidir.
Onların Hz. Yusuf’u görür görmez dehşete düştüklerini, büyülendiklerini, kendilerinden geçtiklerini gözlemleyen başvezirin eşi sonuç olarak, kendisiyle aynı sınıfa mensup bu kadınlara karşı zaferi kazandığından emindir. Bunun üzerine zafer duygusuyla dolu olan; kendisiyle aynı düzeye ve aynı sınıfa mensup sözkonusu kadınlardan zerre kadar arlanmayan; Yusuf’un kendi avucunun içinde olmasını, kendisine karşı bir kez direnmiş ve isteğini yapmadıysa da sonuçta onun ipinin halen kendi elinde olmasını onlara karşı bir böbürlenme vesilesi biçiminde algılayan bu kadın, onlara dönerek konuşmaya başlayacaktır:
“İşte siz beni bu delikanlı yüzünden kınadınız” dedi.
“Gördünüz mü onun karşısında siz bile nasıl şaşkına döndünüz, nasıl dehşete düşüp büyüleniverdiniz! Ben onu yatağıma çağırdım, fakat aşırı bir namusluluk tepkisi ile karşılaştım.”
İşte tıpkı sizler gibi beni de böylesine büyüleyip şaşkına çevirdi. Sonuçta onun olmak istedim, fakat o çekinerek buna yanaşmak istemedi. -Bir başka deyişle kadın,. Yusuf’un böyle bir iş yapmamak için özenle direndiğini; yaptığı çağrıya ve tuzağına yanaşmamak için Yusuf’un kendini özenle koruduğunu ifade ediyor.- Bunun ardından kadın, sözkonusu ortamda kibirli bir edayla Yusuf’un iplerinin kendi elinde olduğunu vurguluyor ve de dişilik kaprislerini tüm kadınların huzurunda apaçık bir biçimde dile getirmekte zerre kadar bir sakınca görmüyor:
“Ama kendisine emrettiğim işi yapmaz ise, kesinlikle hapse atılarak burnu yere sürtülecektir.”
Bu ısrar, bir burnu büyüklük, bir şantaj, tehdit yoluyla yeni bir ayartma ifadesidir.
Hz. Yusuf bu söz kendisine söylendiğinde, güzelliğinden şaşkına-düşmüş olan ve -bu tür toplantılarda genelde rastlandığı üzere- tüm çekiciliklerini ısrarla sergilemeye çabalayan kadınların arasında bulunuyor. Ev sahibesinin yukarıdaki sözlerinde de ima ettiği gibi sözkonusu kadınlar, karşılarındaki Hz. Yusuf için deli olmakta ve onu ayartmaya çabalamaktadırlar. Bu durum karşısında Yusuf ise Rabbine yönelmektedir: