sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA YUSUF SURESİ 83. VE 86. AYETLER ARASI

SEYYİD KUTUB’UN BAKIŞ AÇISIYLA YUSUF SURESİ 83. VE 86. AYETLER ARASI
25.05.2021
754
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

83- Hz. Yakub dedi ki; `Herhalde nefsinizin kışkırtması ile bir komplo düzenlediniz. Bana yaman bir sabır düşüyor. Belki de Allah bana tüm oğullarımı birlikte kavuşturacaktı. Hiç şüphesiz O, her şeyi bilir ve her yaptığı yerindedir. “

“Herhalde nefsinizin kışkırtması ile bir komplo düzenlediniz. Bana yaman bir sabır düşüyor.” Hz. Yakub, Yusuf’unu yitirdiğinde de aynı sözü söylemişti. Ancak bu kez, Allah’ın, Hz. Yusuf ve öz kardeşini, ayrıca ettiği yeminden ötürü huzuruna gelmemiş oğlunu, hepsini birden kendisine geri getirebileceğini umduğunu da ekliyor. “Hiç şüphesiz O, her şeyi bilir ve her yaptığı yerindedir.” Allah, onun yaşadığı durumu, ayrıca tüm bu olayların ve sınamaların ardındaki hikmeti kuşkusuz çok iyi bilmektedir. Ve yine kuşkusuz ki O, olaylar ve sonuçları sıralamasındaki hikmet gerçekleştiğinde, her işi en uygun zamana ayarlayabilecek güçtedir.

Bu yaşlı adamın yüreğine böylesine bir ışık, nasıl ve nereden doğuyor? Kuşkusuz ki, bu Allah’a bel bağlamanın, O’nunla güçlü bir iletişimin, O’nun varlığını ve merhametini gerçekten hissedebilmenin sonucudur. Bu türden seçkin ve tertemiz yüreklerde doğan duygular, bundan ötürüdür ki, ellerin uzanabildiği, gözlerin görebildiği algılanabilir realiteden daha derinlikli ve daha doğrudur.

84- “Hz. Yakub, yüzünü başka tarafa çevirerek; `Vah Yusuf’um vah!’ diye inledi. Gözleri hüzünden ağarmıştı, buna rağmen acısını içine gömüyor, belli etmiyordu. “

Dertli babaya ilişkin, tüyler ürpertici bir tasvirdir bu. Kederiyle ve başına gelenlerle tek başına ve yapayalnız bırakıldığını hissediyor. Çevresindekiler onun acısını paylaşmaya yanaşmıyor. Dolayısıyla o da yalnızlığa gömülüyor. Sevgili oğluna, Yusuf una ilişkin yarası yine depreşiyor. Onu halâ unutamamıştır. Aradan geçen onca yıl, bu acıyı onun yüreğinden söküp atamamıştır. Şimdi de onun öz kardeşine ilişkin bu yeni acı haberle yine onu hatırlâmış; sürdürdüğü güzelim sabrına dayanamamıştır:

“Vah Yusuf’um vah!”…

Hüznünü içine atıp gizlemektedir. Ancak bu içine atmasından ötürü sinirleri yıpranmış ve sonuçta gözlerine üzüntüden ve yıkımdan aklar düşmüştür:

“Gözleri hüzünden ağarmıştı, buna rağmen acısını içine gömüyor, belli etmiyordu.

Oğullarının yüreklerindeki çekemezlik öyle bir noktaya varmıştı ki, babalarının bu durumuna bile acımıyorlardı. Babalarının Hz. Yusuf özlemi, onun gizliden gizliye halâ üzülmesi bile onların yüreklerini sızlatmıyordu. Ne onunla konuşup rahatlatmaya çalışıyorlar, ne teselli ediyorlar, ne de ona umut veriyorlardı! Tam tersine, Hz. Yakub’un yüreğiyle yakaladığı son umut ışığını bile silmek istiyorlardı:

85- “Oğulları; `Vallahi, Yusuf Yusuf diye diye ya yatağa düşeceksin, ya da helâk olacaksın” dediler…”

Kınayıcı, kin dolu bir sözdür bu. Vallahi, halâ Hz. Yusuf’u sayıklayıp duruyorsun. Ona üzülmekten yatağa düşeceksin artık. Üzüntüden eriyip bittin. Boş yere kendini üzmekten, artık mahvolacaksın. Yusuf’tan artık ümit yok sana! O gitti! Artık asla geri gelmeyecek!

Bu sözlere karşılık Hz. Yakub onlardan, kendisini Rabbiyle başbaşa bırakmalarını istiyor. O, Allah dışında kimseye derdini açmak istememektedir. O, onlardan farklı olarak Rabbiyle iletişim içindedir. Bu nedenle de onların bilmediği Allah gerçeği hakkında onlardan farklı bir bilgiye sahiptir.

86- “Hz. Yakub, oğullarına dedi ki; “Ben acımı ve ızdırabımı yalnız Allah’a şikayet ediyorum ve ben Allah hakkında sizin bilmediklerinizi biliyorum. “

Bu sözlerde, Allah’la bağlantılı bir yürekte, ilahlık gerçeğini kavramış olmanın verdiği duygu; ayrıca bizzat bu gerçekteki engin yücelik ve bu noktadaki pırıl pırıl inciler gözleniyor.

Bir yanda, Hz. Yusuf’tan artık ümit kesmeyi gerektiren görünürdeki olgu; bırakınız Hz. Yusuf’un dönmesini, onun yaşamından bile ümit kestirebilecek denli onca zaman geçmiş olması… Diğer yandan da bunca ağır bir olgu karşısında aradan geçen onca sürenin ardından Hz. Yakub’un yine de umuda kapılışının, oğullarınca acımasızca kınanması… Ama tüm bunlar, rabbine bağlı bu yaşlı adamın duygularının zerre kadar etkilememektedir. Çünkü O, Rabbi hakkında, O’nun işleri hakkında oğullarının bilemediklerini bilmektedir. Bu noktada oğullarının gözleri ise, görünürdeki sıradan bir realiteyle sözkonusu hakikati göremeyecek denli perdelenmiştir!

Burada Allah’a imanın; Hz. Yakub’un Allah’ı bu denli tanımasının; gözle görüyorcasına bilmesinin; O’nun gücünü ve yazgısını, merhametini ve görüp gözeticiliğini yaşamasının; ilah olarak, O’nun salih kullarıyla nasıl bir ilişki içinde olduğunu kavramasının ne denli paha biçilmez bir değer ifade ettiğini görüyoruz.

Hz. Yakub; “Ben Allah hakkında sizin bilmediklerinizi biliyorum” diyor. Bu gerçeği daha iyi ifade edebilecek, başka bir söz bulamıyoruz. Bu sözlerdeki, ancak onu tadanın, dolayısıyla da bu salih kul Hz. Yakub’un yüreğinde bu sözün neler çağrıştırdığını kavrayabilenin tadacağı zevki aktarabilme noktasında bizim sözcüklerimiz yetersiz kalıyor.

Bu zevki tatmış bir kalbe, sıkıntılar -hangi boyuta ulaşırsa ulaşsın-, ondaki gözle görürcesine imanın verdiği duygu ve zevki arttırmaktan başka bir şey yapamaz.

Daha fazla söyleyebilecek bir şey bulamıyoruz. Sadece Allah’ın bu noktadaki lütuflarına şükretmekle yetiniyoruz. Bizlerle Allah arasındaki ilişkiyi ise O’nun bilgisine ve görüp gözeticiliğine bırakıyoruz…

Ardından Hz. Yakub, oğullarına dönerek, onlardan Hz. Yusuf’u ve kardeşini aramalarını; onları arayıp bulma konusunda Allah’ın rahmetinden ümit kesmemelerini istiyor. Zira Allah’ın rahmet ve lütfu son derece geniştir. O’nun, imdada yetişivermesi, her an için sözkonusu olabilir:

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.