SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ANKEBUT SURESİ 51. VE 52. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
51- Kendilerine okunan bu Kitab’ı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu ? Bu olay, mü’minler için ders alınacak, düşündürücü bir rahmettir.
Hiç kuşkusuz bu davranışları Allah’ın nimetini küçümsemenin, şımarmanın ifadesidir. Onun insanları gözetmesini değerlendirememenin belirtisidir. Oysa yüce Allah’ın bu Kur’an’ı indirmekle onlara bahşettiği nimet her türlü şükür ve takdirin üstündedir. Bu Kur’an sayesinde gökle içiçe yaşamaları yetmiyor mu? Kendilerine gökten inen, kendi iç dünyalarından söz eden, çevrelerinde olup bitenleri gözler önüne seren, Allah’ın gözlerinin üzerlerinde olduğunu düşünmelerini sağlayan, yüce Allah’ın kendilerinden söz edecek kadar, kendilerine bir takım kıssalar anlatıp kendilerini eğitecek kadar kendileriyle ilgilendiğini vurgulayan bu kitap yetmiyor mu? Oysa onlar, Allah’ın sonsuz mülkünde küçük, önemsiz ve basit yaratıklardır. Onlar da, dünyaları da dünyalarının etrafında döndüğü güneşleri de ancak yüce Allah’ın ayakta tutabildiği korkunç uzay boşluğunda gözle görülmeyecek kadar küçük ve önemsiz cisimlerdir. Buna rağmen yüce Allah, kendilerine okunmak üzere sözlerini indirerek onları onurlandırıyor. Onlarsa bununla yetinmiyorlar.
“Bu olay, mü’minler için ders alınacak, düşündürücü bir rahmettir. Çünkü bu rahmeti somut olarak içlerinde hissedenler mü’minlerdir. Onlar yüce Allah’ın bu Kitab’ı indirmekle insanlığa ne büyük bir lütufta bulunduğunu, onlara ne güzel bir nimet gönderdiğini düşünürler. O, yüce ve ulu yaratıcının kendilerini huzuruna, sofrasına davet etmekle, kendilerine ne büyük bir onur bahşettiğinin bilincindedirler. Ve onlar bu Kur’an’dan yararlanırlar. Çünkü Kur’an kalplerinde diridir. Hazinelerini onlar için açar, sırlarını ortaya döker. Ruhlarında bilgi ile, nur ile parlar.
Fakat bütün bunları anlamayanlar, bu sonsuz nimetin değerinin bilincinde olmayanlar, bu Kur’anı doğrulayacak mucizeler isterler. Bunlar kör olmuş kimselerdir. Kalpleri Kur’an’ın aydınlığına açılmaz. Böyleleri ile uğraşmaya değmez. Şu halde Hz. Peygamber kendisi ile onlar arasındaki sorunun çözümünü Allah’a bırakmalıdır.
52- Onlara de ki; “Benimle sizin aranızda Allah’ın tanıklığı yeterlidir. O göklerde ve erde ne varsa hepsini bilir. Batıla eğriye inanıp Allah’ı inkar edenler var ya, onlar hüsrana uğrayacak kimselerdir.”
Hiç kuşkusuz göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilen yüce Allah’ın şahitliği en büyük şahitliktir. Ve O onların batıla uyduklarını biliyor:
“Batıla, eğriye inanıp Allah’ı inkâr edenler var ya, onlar hüsrana uğrayacak kimselerdir.”
Büsbütün kaybedecekler. Her şeylerini yitirecekler. Dünyada ve ahirette hüsrana uğrayacaklar. Hem kendilerini, hem doğru yolu kaybedecekler. Dengeli ve huzurlu bir hayattan uzak olacaklar. Gerçekten ve aydınlıktan yoksun kalacaklar.
Allah’a inanmak bir kazançtır. Başlı başına bir kârdır. Buna rağmen Allah’a inanan birinin bu inancından dolayı ödüllendirilmesi Allah’ın bir lütfudur. Çünkü iman, kalp için huzur kaynağıdır. Yolda şaşmadan güven içinde yürümektir. Olaylar karşısında sarsılmamaktır. Sağlam bir dayanağa yaslanmaktır. Koruyucuya güvenmektir. Akıbetten emin olmaktır. Bu ise, başlı başına bir kazançtır. İşte kâfirler bunu kaybetmektedirler.
“Onlar hüsrana uğrayacak kimselerdir.”
Bundan sonra surenin akışı içinde yer alan müşriklerle ve onların cehennem yanı başlarında olduğu halde azabın çabucak kendilerine ilişmesini istemeleriyle ilgili konu sürüyor!