SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA CASİYE SURESİ 11. VE 13. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
11- İşte doğru yolu gösteren bu Kur’an’dır. Rabblerinin ayetlerini tanımayanlar için çok kötü, acı bir azap vardır.
Bu Kur’an’ın gerçek mahiyeti; yol göstericiliktir. Saf ve berrak bir yol göstericilik… Sapıklık bulaşmamış salt bir hidayet. Bundan sonra gerçek mahiyeti bundan ibaret olan bu ayetleri inkar eden birisi en acıklı azabı hakkeder. İfadedeki vurgu azabın şiddetini ve açıklılığını somutlaştırmaktadır. Çünkü ifadede eden “Ricz” kelimesi şiddetli azap demektir. Onların tehdit edildikleri azap şiddetli ve elem verici bir azaptır. Tekrar üstüne tekrar, vurgu üstüne vurgu. Saf, berrak ve açık hidayeti, yol göstericiliği inkar edenlere yaraşır bir azap.
İNSANA SUNULAN EVRENSEL NİMETLER
Korkunç tehditten, ürkütücü azaptan sonra surenin akışı dönüyor ve şefkatle kalplerini okşuyor; yüce Allah’ın uçsuz bucaksız evrende kendilerinin hizmetine sunduğu nimetleri hatırlatıyor:
12- Allah emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri, lütfedip verdiği rızkı aramanız için denizi buyruğunuz altına vermiştir. Belki artık şükredersiniz.
13- Gökte olanları, yerde olanları, hepsini sizin buyruğunuz altına vermiştir. Doğrusu bunlarda, düşünen kimseler için dersler vardır.
İnsan denen şu küçük yaratık, yüce Allah’ın gözetiminden büyük pay alıyor. Yüce Allah dehşet verici evrende yeralan tüm varlıkları onun hizmetine vermiş, değişik yönlerden onlardan yararlanmasını dilemiştir. Bu yararlanma evrene egemen olan yasalar sisteminin bir yönünü ortaya çıkarmakla mümkündür. Evren bu yasalara göre hareket eder ve kesinlikle onların dışına çıkmaz. Şayet evrene egemen olan yasalar sisteminin bir yönü ortaya çıkarılmasaydı insanoğlu sınırlı ve basit gücüyle evrenin dehşet verici güçlerinden yararlanamazdı. Hatta onunla birlikte yaşayamazdı. Şu ufak tefek yaratık, korkunç güçlerden, enerji kaynaklarından ağırlıklardan ve cisimlerden meydana gelen bu dev varlıkla birlikte hayatını sürdüremezdi.
İşte bu korkunç enerji kaynaklarından biri de denizdir. Yüce Allah bu dev gücü insanın hizmetine sunmuş, onun yapısına ve özelliklerine ilişkin bazı sırları önüne açmıştır. İnsanoğlu öğrendiği sırlardan biri sayesinde bu dehşet verici yaratığın üstünde yüzen gemiyi yapmıştır. Geminin içinde korkmadan denizin dağ gibi dalgalarının arasından süzülür gider. “Gemiler onun emri uyarınca denizde yüzsünler diye…” Çünkü denizi bu niteliklere sahip olarak yaratan Allah’tır. O’dur geminin ana maddesini bu özellikte yaratan. Hava basıncını, rüzgarın hızını ve yer çekimini vareden O’dur. Geminin denizde yüzmesini sağlayan diğer özellikleri de O yaratmıştır. İnsana bütün bunları göstermiş, onlardan yararlanmasına imkan hazırlamıştır. Bunun yanısıra insana denizden başka türlü de yararlanmasını göstermiştir: “Lütfedip verdiği rızkı aramanız için…” Denizden çıkarılan ürünler, süs eşyaları gibi… Aynı şekilde ticaret, bilgi, deneyim, spor, turizm gibi Allah’ın lütfu sayesinde denizlerden yararlanılan daha nice rızıklar, güzellikler…
Yüce Allah denizi ve gemiyi Allah’ın lütfedip verdiği rızıkları arasınlar; bahşettiği lütuflara ve nimetlere karşı, hizmetlerine sunduğu evrensel güçlere, gösterdiği evrensel sırlara karşı ona şükretsinler diye insanların hizmetine sunmuştur: “Belki artık şükredersiniz.” Yüce Allah bu Kur’an aracılığı ile insan kalbini bu hakkın borcunu ödemeye, bu ufukla bağlantı kurmaya, kendisiyle evren arasındaki kaynak ve hedef birliğini kavramaya yöneltiyor. Onunla evrenin birlikte yöneldikleri hedefin Allah olduğunu bildiriyor.
İnsanın yararına sunulan güç ve enerji kaynaklarından özel olarak denizden söz edildikten sonra ifade genelleştiriliyor, daha kapsamlı hale getiriliyor. Yüce Allah göklerde ve yerde -kendisine yardımcı olacak ve halifelik görevinin kapsamına giren- birçok güç ve enerji kaynaklarını insanın hizmetine sunmuş, sayısız nimetler ve iyilikler bahşetmiştir:
“Gökte olanları, yerde olanları, hepsini sizin buyruğunuz altına vermiştir.”
Varlıklar aleminde bulunan herşey O’ndan gelmiş, O’na gidecektir; hepsini O varetmiştir, yönlendiren O’dur hepsini; onları insânların hizmetine sunan, kullanılır duruma getiren O’dur… Ama insan denen şu küçücük yaratık, Allah tarafından evrene egemen olan yasalar sisteminin bir yönünü öğrenmek, evrenin güç ve enerji kaynaklarını hizmetine almak, böylece gücünü ve enerjisini büyük ölçüde artırmak gibi özelliklerle donatılmıştır. Bütün bunlar yüce Allah’ın insana yönelik lütfudur. Bütün bunlarda düşünen, aklını kullanan, aklıyla ve kalbiyle bu güç ve enerjileri yönlendiren, onları idare eden sanatkâr elin uyarıcı dokunuşlarını izleyen kimseler için ayetler vardır, çıkarılacak dersler vardır:
“Doğrusu bunlarda düşünen kimseler için dersler vardır.”
Bir fikir, bir düşünce sırrını ortaya çıkardığı güç ve enerjileri aşıp bu güç ve enerjilerin kaynağına, bunlara egemen olan evrensel yasalar sistemine, bu yasalarla insanın öz yaratılışı arasındaki bağa yönelmedikçe doğru, derin ve kapsamlı bir düşünce olamaz. İşte bu bağ, insanın evrensel yasalar sistemi ile iletişim kurmasını, onları kavramasını kolaylaştırmıştır. Bu bağ olmasaydı, insanoğlu evrensel yasalar sistemi ile iletişim kuramayacak, onları kavrayamayacaktı. Evrensel güç ve enerji kaynaklarını öğrenemeyecek, onlara hükmedemeyecek, hizmetine alamayacak, onlardan yararlanamayacaktı.
İNANANLARIN HOŞGÖRÜSÜ
Surenin akışı, insan kalbini varlık alemini kalbine bağlayan, ona gerçek gücün kaynağını; yani varlığın sırlarını ortaya çıkarmayı gösteren bu güçlü ifadeli bölüme ulaşınca gönülleri bu zengin, bu geniş kaynaklı iletişim kuramamış zayıf, zavallı kimseler karşısında müminleri yüceliğe, büyüklüğe, geniş ufukluluğa, hoşgörülülüğe, sabırlılığa davet ediyor. Aynı zamanda, Allah’ın yüceliğinin, sırlarının ve yasalarının somutlaştığı günlerinin farkında olmayıp güçlü, büyük ve parlak gerçekleri göremeyen düşkünlere acımalarını istiyor: