sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA FUSSİLET SURESİ 19 VE 24. AYETLER

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA FUSSİLET SURESİ 19 VE 24. AYETLER
20.10.2023
253
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

19- Allah’ın düşmanları ateşe sürüldükleri gün toplanıp bir araya getirilirler.

20- Nihayet oraya vardıklarında kulakları, gözleri ve derileri, yaptıkları hakkında onların aleyhine şahitlik ettiler.

21- Derilerine: `Aleyhimize niçin şahidlik ettiniz?” derler. Derileri: “Her şeyi konuşturan Allah bizi konuşturdu. İlk defa sizi O yaratmıştı, işte O’na döndürülüyorsunuz cevabını verirler.

22- Siz kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şahidlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınızdan çoğunu Allah’ın bilemeyeceğini sanıyordunuz.

23- İşte Rabb’inize karşı beslediğiniz bu zannınız, sizi helak etti, ziyana uğrayanlardan olup çıktınız.

24- İster sabretsinler ister etmesinler, onların durağı ateştir. Hoş tutulmalarını isteseler de artık hoş tutulmazlar.

Zor bir durumda ve beklenmedik bir sırada ortaya çıkan insanın yüreğini ağzına getiren bir sürpriz. Bütün organlarının itaat edip buyruğuna boyun eğdiği Allah’ın gücü… Ve Allah’ın düşmanı olarak damgalanan kendileri… Peki Allah’ın düşmanlarının akıbeti ne olacak? Bir sürü gibi başları sonlarına, sonları başlarına karıştırılarak biraraya getiriliyorlar, toplanıyorlar, sürükleniyorlar. Ama nereye? Ateşe! Tam ateşin kenarına getirilip bekletildikleri sırada hesaplaşma başlıyor. O da ne! Hesapta olmayan şahitler aleyhlerinde şahitlikte bulunuyorlar: Dilleri düğümlenmiş konuşmuyor. Oysa bundan önce yalan söylüyor, iftira atıyor, başkalarını alaya alıyorlardı. Kulakları, gözleri ve derileri isteyerek ve teslim olarak Rabb’lerinin emrini yerine getirmek amacı ile aleyhlerinde şahitlikte bulunuyorlar. Onların sır sandıkları şeyleri anlatmaya başlıyorlar. Bunları Allah’tan gizliyorlardı. Allah’ın kendilerini görmediğini, niyetlerini ve cürümlerini O’ndan saklayabileceklerini sanıyorlardı. Fakat bunları gözlerinden, kulaklarından ve derilerinden gizleyecek değillerdi. Hem nasıl gizleyeceklerdi ki? Çünkü bu organlar onlarla beraberdiler. Daha doğrusu onların bir parçasıydılar. İşte bütün yaratıklardan ve alemlerin Rabbi olan Allah’tan gizli olduğunu sandıkları bütün sırları ortaya dökülüyor.

Allah’ın gizli gücü ile bu şekilde, yürekleri korkudan titreten bir ortamda karşılaşmaları ne müthiş bir sürpriz. Bu güç onların bazı organlarını etkisine alıyor, onlar da buyruğuna koşup, dediklerini yapıyorlar:

“Derilerine: `Niçin aleyhimize şahidlik ettiniz?’ derler.”

Bunun üzerine derileri lafı evirip çevirmeden, onların göremedikleri gerçeği dile getirerek cevap veriyorlar:

“Derileri: `Herşeyi konuşturan Allah bizi konuşturdu’ derler.”

Dile konuşma yeteneğini veren Allah değil midir? O halde başka organlara da bu yeteneği verebilir. Onun dışındaki herşey de konuşabilir. İşte bugün konuşuyor, anlatıyor, açıklamada bulunuyor.

“İlk defa sizi O yaratmıştı, işte O’na döndürülüyorsunuz.”

Herşey O’ndan gelmiş, O’na dönecektir. Başta da, sonda da onun kontrolünden çıkmak mümkün değildir.

Onlar bu gerçeği akıllarına rağmen inkar ediyorlardı, ama derileri bugün onu dile getiriyor.

Hikayenin sonundaki bu yorum cümlesi bazı organlarının onlara yönelik sözleri olabilir. Bu ilginç pozisyon üzerine yapılan bir değerlendirme de olabilir: Siz gözleriniz, kulaklarınız ve derilerinizin, aleyhlerinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz.”

Bu organlarınızın birgün sizin aleyhinize dönecekleri aklınıza gelmezdi. İsteseydiniz bile yaptıklarınızı onlardan gizleyemezdiniz.

“Yaptıklarınızın çoğunu Allah’ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.”

İşte bu kötü, bu cahilce zannınız sizi aldattı ve sizi cehenneme sürükledi. “İşte Rabb’inize karşı beslediğiniz bu zannınız, sizi helak etti, ziyana uğrayanlardan olup çıktınız!”

Ardından bu sahne üzerine yapılan son değerlendirme yeralıyor:

“İster sabretsinler ister etmesinler, onların durağı ateştir.”

Ne dokunaklı bir olay!.. Burada sözkonusu olan sabır, ateşe karşı sabırdır: Peşinden kurtuluş ve güzel bir ödül gelen olumlu sabır değildir. Bu karşılığı ateş olan bir sabırdır. Ateş gibi kötü bir barınağa katlanmaktır.

“Hoş tutulmasını isteseler de artık hoş tutulmazlar.”

Burada kınanma istekleri kabul edilmez, tevbe etmelerine de imkan tanınmaz. Çünkü normal olarak kendisinin kınanmasını isteyen biri, bunun sonucu olarak barışmayı, sıkıntı veren unsurların ortadan kalkması ile karşılıklı hoşnutluğu istiyor demektir. Ama bugün bu kapı kapalıdır. Bu isteğin ardındaki barış ve hoş geçinmeye imkanı tanınmaz.

Sonra surenin akışı onlara yüce Allah’ın kalplerini kontrolünde tutan gücünü gösteriyor; onlar henüz yeryüzündeler ve Allah’a inanmaya tenezzül etmemektedirler. Yüce Allah kalplerinin bozuk olduğunu bildiğinden onlara cinlerden ve insanlardan kötü arkadaşlar musallat etmiştir. Bu kötü arkadaşlar kötülükleri onlara süslü gösteriyorlar, böylece onları hüsrana uğramaları ve Allah’ın azabına çarptırılmaları kaçınılmaz olan kafileye katarlar:

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.