SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA HAC SURESİ 61. VE 64. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
61- Bu böyledir. Allah geceyi gündüze dönüştürür, gündüzü de geceye dönüştürür. Hiç şüphesiz Allah her şeyi işitir ve her şeyi görür.
İnsanların sabah-akşam, yaz-kış gördükleri bir tabiat fenomenidir bu. Gün batımında gece gündüzün içine girer, onu kaplar. Gün doğarken de gündüze giren gece kışla birlikte bir uzun olur. Geceye giren gündüz de yazın başlaması ile eskisinden daha uzun olur. İnsanlar bu harika tabiat olayı; gecenin gündüze girişini ve gündüzün geceye girişini her zaman görüyorlar. Ama sık sık görmekten ve artık alışmış olmaktan dolayı bunun arka planındaki yasanın titizliğini ve değişmezliğini unutuyorlar. Bu yasanın bir kez şaşırdığı ya da duraksadığı görülmüş değildir. Bu da şu koskoca evreni bu yasalar doğrultusunda yöneten ve her yaptığı yerinde olan ilahi güce tanıklık etmektedir.
İşte surenin akışı, insanların farkına varmadan geçip gittikleri, ama her gün tekrarlanan bu evrensel olaya dikkatleri çekiyor. Amaç, insanların basiretlerini açmak, bir yandan gündüzü dürerken, bir yandan gece perdesini indiren ilahi kudret elini bilinç planında algılamalarını sağlamaktır. İlahi el bu evrensel mucizeyi şaşırtıcı bir dikkat içinde şaşmadan değişmez bir süreklilik içinde gerçekleştirmektedir. Aynı şekilde, haksızlığa uğrayan ve kendisine yönelik saldırıyı bertaraf edenlere yönelik Allah’ın yardımı da, gecenin gündüze girdirilmesi ve gündüzün geceye girdirilmesi gibi her zaman için yürürlükte olan ve değiştirilmesi sözkonusu olmayan bir yasadır. Böylece yüce Allah zorbaların egemenliğini yokedip yerine adaletli olanların egemenliğini yerleştirir. Bu da diğeri gibi insanların farkında olmadıkları evrensel bir yasadır. Nitekim insanlar evrenin safhalarına serpiştirilmiş ilahi gücün kanıtlarının da farkına varmadan geçip gitmektedirler.
Bu da, yüce Allah’ın gerçeğin kendisi oluşu ile bağlantılıdır. Çünkü bu evrenin düzenine “gerçek” egemendir. Allah’dan başka her şey boştur, şaşırır, değişir ve süreklilik veya kalıcılık göstermez.
62- Bu böyledir. Allah gerçektir ve onların Allah dışındaki imdada çağırdıkları düzmece ilahlar asılsızdır. Allah yüce ve uludur.
Bu da, gerçeğin ve adaletin üstünlük sağlaması, zafer kazanması buna karşın batılın ve saldırganlığın hezimete uğraması için yeterli bir nedendir, yeterli bir garantidir. Bu, aynı zamanda evrensel yasaların sürekliliğinin ve kalıcılığının, değişmezliğinin ve şaşmazlığının garantisidir. İşte gerçeğin zafere ulaşıp zulüm ve despotluğun yenilgisi de bu tür yasalardan biridir.
Yüce Allah, tağutlardan daha yücedir, zorbalardan daha büyüktür.
“Allah yüce ve uludur.”
Bu yüzden azgınlığın, zorbalığın üstünlük taslamasına, zulmün devam etmesine fırsat tanımaz.
EVRENİN HARİKA İSLEYİŞİ
63- Allah’ın gökten su indirdiğini ve bu sayede yeryüzünün yemyeşil olduğunu görmüyor musun? Hiç kuşkusuz Allah lâtiftir ve her şeyden haberdardır.
Gökten suyun inmesi, ardından bir gecede yerin yemyeşil görünmesi, sürekli yaşanan, pratikte görülen bir olaydır. Fakat alışkanlık bu olayın büyüklüğünü gölgelemektedir. İnsanın algılama yeteneği açılınca, duyguları uyanınca yeryüzünde gerçekleşen bu sahne insanın gönlünde değişik duygular uyandırır. İnsan kalbi, bazan kara toprağın bağrından henüz çıkmış, küçücük bir bitki fidanına baktığı zaman onun yeşilliğini ve tazeliğini bu çekici ve göz alıcı varlığa büyük bir aldırmazlıkla gülümseyen ve neşesinden nerdeyse nur fışkıracak olan küçük çocuklara benzediğini hisseder.
Bu olayı bu şekilde algılayan birisi şu değerlendirme cümlesinde ne demek istendiğini de kavrayabilir.
“Hiç kuşkusuz Allah latiftir ve her şeyden haberdardır.”
Bu ifadedeki latifliği, derinliği, bu duyarlığın çeşitli boyutlarını, bu sahnenin gerçekliğini ve tabiatını kavrayabilir. Gerçekten de bu sessiz ve yumuşak yeşerme; şu küçücük bitkinin toprağın bağrından sessizce ve yumuşakça yeşermesi, ilahi lütfun somut göstergesidir. Çünkü bu bitkicik son derece zayıf, cılız ve güçsüzdür. Onu havaya doğru çeken, yerin cazibesinden, toprağın ağırlığından kurtarıp şefkatle yukarıya doğru yükselten ilahi kudrettir. Suyun belli bir ölçü içinde, uygun bir zamanda”ve ihtiyaç duyulduğu kadar inmesi olayındaki planlama ilahi bilginin eseridir. Suyun toprak tarafından emilmesi, canlı bitki hücrelerinin suyu emip, ışığa, havaya doğru yükselmeleri de ilahi bilginin kontrolünde gerçeklëşmektedir.
Su Allah’ın göğünden O’nun yerine inmektedir. Bu sayede orada hayat başlar, yiyecekler ve zenginlik kaynakları bollaşır. Gökte ve yerde bulunan her şeyin sahibi yüce Allah’tır. Ama O gökte ve yerde bulunan hiçbir şeye muhtaç değildir. Yine Allah, canlıları ve bitkileri su ile rızıklandırır. Fakat O ne suya ne de rızıklandırdıklarına muhtaçtır!
64- Göklerde ve yerde bulunan tüm varlıklar O’nundur. Hiç kuşkusuz Allah zengindir ve övgüye layıktır. .
Yüce Allah gökte ve yerde bulunan hiç kimseye veya hiçbir şeye muhtaç değildir. O her şeyden mustağnidir. Nimetlerine karşılık O’dur övülen… Verdiği rızıklara karşı O’na şükredilir. Ve O herkesin övgüsünü haketmiştir.