sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA HAŞR SURESİ 22 VE 24. AYETLER

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA HAŞR SURESİ 22 VE 24. AYETLER
06.06.2024
131
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

22- O görüleni de görülmeyeni de bilen kendisinden başka ilah olmayan Allah’tır. Çok esirgeyen, çok merhamet edendir.

23- O kendisinden başka ilah olmayan, hüküm sahibi mukaddes, esenlik veren, güven veren gözetip koruyan üstün ve galip olan otorite sahibi, gerçekten ulu olan Allah’tır. Yüce Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir.

24- O yaratan, yoktan var eden, varlıklara şekil veren Allah’tır. İsimlerin en güzelleri O’na aittir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nu takdis etmektedir. Üstün güç sahibi ve herşeyi hikmeti uyarınca yapandır.

Bu, yüce sıfatlarla oluşturulmuş uzunca bir takdistir. Üç bölümden oluşmaktadır. Her bölüm Allah’ı birleyen tevhid sıfatıyla başlamaktadır: “O kendisinden başka ilah bulunmayan Allah’tır.” Veya “O yüce Allah’tır.” cümleleriyle başlamaktadır.

Bu güzel isimlerin her birinin bu evrende rahat görülebilen etkileri vardır. Somut halde yaşanan insanın hayatı üzerinde de etkileri bulunmaktadır. Bu güzel isimler insanın kalbine sözkonusu isimlerin ve sıfatların aktifliğini ve ataklığını aşılamaktadır. Bu, iz bırakan etki eden bir ataklıktır. İnsanlarla ve canlılarla sağlam ilişkisi vardır. Bu isimler ve sıfatlar bu evrenin yapısından, durumlarından varlığıyla beraber olan olaylarından soyutlanmış sıfatlar değildir.

“O kendisinden başka ilah olmayan Allah’tır.” Böylece insanın vicdanına inanç birliği, ibadet birliği, yöneliş birliği ve yaradılışın başından sonuna kadar ki eylemlerde faaliyet birliği yerleştirilmektedir. Bu birlik üzerine de düşüncede, bilinçte ve yaşantıda eksiksiz bir program, bir yol oturtulmaktadır.

İnsanların evrenle ve diğer canlılarla ilişkileri, ayrıca bu insanların birbirleriyle ilişkileri, yine bu ilah birliği ilkesine dayanmaktadır.

“O görüleni de görülmeyeni de bilendir.” Böylece insanın vicdanına Allah’ın gizli açık herşeyi bildiğine dair bir bilinç yerleştirilmektedir. Bu nedenle sözkonusu vicdan gizli açık her işte Allah’ın kendisini gözetlediğini hissetmektedir. İnsan artık her yaptığı işte Allah’ın kendisini gözettiğini, Allah’ın huzurunda bulunduğunu tenhada olsa, gizlice fısıldaşsa da yalnız başına olmadığının bilincinde olarak iş yapar. Bundan sonra onun hayatını , düşünüşünü şekillendirmeye başlar. Zaten bu bilince varan bir vicdan bundan böyle ne bilinçsiz hareket eder, ne de başıboş bir hale düşer!

“O çok esirgeyen çok merhamet edendir.”

Böylece insanın vicdanına Allah’ın merhametine ilişkin bir huzur bilinci ve rahatlama yerleştiriyor. Korku ile ümit, güven ile endişe dengeleniyor. Müminin düşüncesine göre Allah kullarını huzurundan kovmaz, onları gözetir. Başıboş bırakmaz. Onlar için kötülük istemez. Onların hidayete gelmelerini arzu eder. Onlar kötülüklerle ve aşkın arzu ve ihtiraslarla boğuşurken onları yardımsız, desteksiz bırakmaz:

“O kendisinden başka ilah olmayan Allah’tır.”

Duanın, takdisin ikinci bölümüne geçerken bu cümleyi yeniden başta tekrar ediyor. Zira bu diğer tüm sıfatların kendisine dayandığı temel yasadır. “Sahip olandır.” Böylece vicdana kendisinden başka ilah bulunmayan Allah’tan başka sahip bulunmadığı yerleştiriliyor. Bütün sahiplik, maliklik tek elde toplanınca artık sahip olunanların birden başka efendileri kalmaz. Herkes O’na yönelir. O’ndan başkasına hizmet etmezler. Zaten insan, aynı anda iki efendiye hizmet edemez: “Allah hiçbir insanın içinde iki kalp yaratmamıştır.”

“Mukaddestir.” Bu isim sınırsız kutsiyeti, sınırsız temizliği ifade etmektedir. Müminin kalbine bu tertemiz ışınları, aydınlanmayı aşılamaktadır. Onun kalbini temizlemekte ve arındırmaktadır ki mukaddes yaratıcının feyzlerini alabilecek niteliğe kavuşsun. Onu tenzih etmeğe, takdis etmeğe müsait olsun.

“Esenlik verendir.” Bu isimde evrenin her yanına ve müminin kalbine güven emniyet ve huzur doldurmaktadır. Herşey O’nun himayesinde, güvencededir. O’nun koruması altında rahat içindedir. Bütün bir evren canlı ve cansız herşeye karşı güven içindedir. Bu isimle insanın kalbi huzura, rahata ve güvene kavuşmaktadır. Artık bu kalpte kötü hisler dinmiş, tereddütleri sükunete kavuşmuş, olgunluğa ve selamete kavuşmuştur.

“Güven verendir.” Hem güveni, hem imanı veren O’dur. Bu ismin ifadesi insanın kalbine imanın değerini kavratmakta, hissettirmektedir. Çünkü bu isimle insan Allah’la temasa geçiyor. O’nun sıfatlarından biriyle nitelenmiş oluyor ve o zaman iman sıfatıyla yüceler alemine yükseliyor.

“Gözetip koruyandır.” Bu yüce Allah’ın sıfatları üzerinde düşünürken başka bir aşamanın başlangıcıdır. Çünkü bundan önce sözü edilen “Kuddüs, selam ve mümin” sıfatları sırf Allah’ın zatı, kendisiyle ilgili sıfatlardır. Bu sıfat ise Allah’ın zatına evren ve insanla ilgili bir faaliyeti izafe etmektedir. Otoriteyi ve gözetmeyi O’na vermektedir.

“Aziz, Cebbar ve Mütekebbir” isimleri de bunun gibidir. Bunlar üstünlük, ululuk, hakimiyet ve galibiyet ifade eden sıfatlardır. Ondan başka izzet sahibi yoktur. O’ndan başka hakimiyet sahibi yoktur. O’ndan başka ululuk sahibi yoktur. Bu sıfatlarında hiç kimse O’na ortak olamaz. O’ndan başkası bunlarla vasıflanamaz. Bu sıfatlar konusunda Allah eşsizdir. Hiçbir ortağı yoktur.

Bu nedenle ayetin sonu şöyle geliyor: “Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir.” Ardından uzunca takdisin son bölümü yer alıyor:

“Allah’tır O”. Bu bir olan ilahlıktır, O’ndan başka ilah yoktur. “Yaratandır.”.. “Var edendir.” Öze ilişkin kararı ve takdiri “Var etme” ise karar ve takdisi uygulama ve ortaya çıkarmaya yöneliktir. Bunlar birbirine bağlı sıfatlardır. Aralarındaki fark ince ve dakiktir.

“Şekil verendir.” Bu da önceki iki sıfatla ilgili bir sıfattır. Her şeye özel kimliğini, kişiliğini kazandıran temel özellikleri ve belirtileri veren demektir. Birbirine bağlı olan ve aralarında ince farklar bulunan bu sıfatların ardarda sıralanışı insanın kalbini harekete geçirip duyarlılık kazandırmak içindir. Böylece O’nun yaratma, var etme, icad etme ve ortaya çıkarmayı insanın düşüncesine göre aşama aşama izlemesi sağlanmak istenmiştir. Gerçek alemde ise, aşamalar ve adımlar sözkonusu değildir. Bu sıfatların anlamlarına ilişkin bildiklerimiz ise onların sınırsız gerçekleri değildir. Bunu Allah’tan başkası bilemez. Biz sadece bunların etkilerinden bir kısmını öğrenebiliyoruz. İşte biz bu bildiklerimizle küçücük gücümüz ve imkanlarımızla onları anlamaya çalışıyoruz!

“Güzel isimler O’nundur.” Güzellikleri kendilerindendir. İnsanların onları güzel görmelerine ihtiyaçları yoktur. Onların güzel görmelerine bağlı da değildir onların güzellikleri.

“Hüsna” kalplere güzellik mesajı veren ve üzerine güzellik bahşeden demektir. Bunlar, müminlerin üzerinde düşünüp kendilerini onların mesajlarına ve yönlendirmelerine göre şekillendirmeyi planladıkları sıfatlardır. Çünkü mümin, kendisinin bu sıfatlarla donanmasının Allah’ın hoşuna gideceğini bilmektedir. Bunların açtığı ufuklara doğru yükselmesinin ve açılmasının da.

Bu güzel isimlerle oluşturulan bu uzunca takdisin, mesaj dolu derin anlamları ve hayrete düşürücü feyizleri ile beraber bu tenzihin sonu bütün bu evrenin dörtbir yanına yayılan ve her var olandan coşup gelen evrenin takdis sahnesidir.

“Göklerde ve yerde olanlar O’nun şanını yüceltmektedirler. İzzet sahibidir O. İşlerini hikmetle düzenleyendir.”

Bu sahne, yukarıda geçen isimlerin sıralanmasından sonra kalbin beklediği bir manzaradır. Kendisi bu manzaraya canlı ve cansız varlıklarla birlikte katılır. Bu manzarada surenin girişi ile sonucu da tam bir ahenk ve uyum içine girmektedir.

HAŞR SURESİNİN SONU

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.