SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA İSRA SURESİ 56. ve 57. AYETLER ARASI
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
56- Müşriklere de ki: “Allah dışında ilah olduklarını sandığınız putları imdada çağırınız bakalım. Onlar, başınızdaki belayı ne giderebilirler ve ne de başka birine aktarabilirler. “
Allah’ın dışında hiçbir varlık sıkıntılarını gideremez. Başlarına gelecek bir felaketi değiştiremez. Kulların kaderini ellerinde bulunduran sadece Allah’dır. Onlara kesin bildiriyor ki: Melek olsun, cin olsun, insan olsun, çağırdıkları tüm ilahlar, Allah’ın yarattığı varlıklardan başka bir şey değiller. Bunlar da Allah’a varacak bir yola muhtaçlar. O’nun rızasını elde etme yarışındalar, O’nun azabından sakınırlar. Zaten bu azabın gerçek mahiyetini bilen ondan sakınır ve korkar.
57- İmdada çağrılan bu ilahların Allah’a en yakın o/anları dahil olmak üzere hepsi Allah’a yaklaşmanın yolunu ararlar. O’nun rahmetini diler ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı korkunçtur.
Onlardan bazıları Hz. Üzeyr’e Allah’ın oğlu diyor ve ona tapıyorlardı. Banları Hz. İsa’ya Allah’ın oğlu diyor ve ona tapıyorlardı. Bazıları meleklere Allah’ın kızları diyor ve onlara tapıyorlardı. Bazıları da daha başka varlıklara tapıyorlardı. Allah onların hepsine diyor ki: Sizin çağırdığınız bu yaratıklar, bunların en ileri olanları Allah’a bir vasıta arar ki, O’na kulluk yapıp kendisine yakın olsun. Rahmetine umut bağlasın. Bunların hepsi de Allah’ın azabından korkar. Gerçekten de Allah’ın azabı çetindir. O’ndan sakınmak ve korkmak gerekir. Öyleyse sizlerin de O’na yönelmeniz ne güzel olur. Nitekim sizin Allah dışında birer ilah olarak kabul ettiğiniz yaratıklar Allah’ın kullarıdırlar. O’nun rızasını elde etmeye çalışırlar.
İşte bu şekilde ders şirk ilkesine dayalı inanç sisteminin bütün şekilleriyle tutarsızlığını ortaya koyarak ilahlık, ibadet ve yönelişte yalnız O’na yönelinmesi gerektiğini belirterek başlıyor ve aynı şeyleri vurgulayarak sona eriyor.
İNSANLIĞIN BELİRLENEN AKİBETİ
Bundan önceki bölüm, kulların akıbetlerini belirleme yetkisinin yalnız Allah’a ait olduğunu, dilerse onlara merhamet edeceğini, yine dilerse onları cezalandıracağını belirten, sahte ilahlarının onları kendilerinden bir sıkıntı savamayacaklarını ve durumlarını değiştiremeyeceklerini yerleştirerek sona ermişti.
Burada ise, bütün insanlığı bekleyen akıbetin Allah’ın ilminde ve takdirin de belirlendiği biçimde açıklanıyor. Bu akıbet, bütün şehirlerin kıyamet gününden önce ölüme ve yok oluşa varmalarıdır. Veya onlardan bazılarının azabı hakettiklerinde azaba uğratılmalarıdır. Canlı olan her varlık eninde sonunda şu iki sonuçtan birine varmak durumundadır. Ya yatağında ölecek veya azap ile yok olacaktır.
Bazı şehir haklarının başına gelen azap nedeniyle konunun akışı içinde Hz. Muhammed’in -salât ve selâm üzerine olsun- peygamberliğinden önce bazı peygamberlerin eliyle gerçekleşen mucizelere değinilmektedir. Bu tür mucizeler Hz. Muhammed’in peygamberliği sırasında gerçekleşmemiştir. Zira daha önce bu mucizelerin gösterildiği milletler, onları yalanladılar. Doğru yola gelmediler. Bu yüzden yok edildiler. Kökten yoketme ise, Hz. Muhammed’in -salât ve selâm üzerine olsun- ümmeti için takdir edilmemişti. Bu nedenle Allah onu somut mucizelerle göndermemişti. Zaten mucizeler daha önceki milletleri, korkutmak amacına yönelikti. Mucizeler gönderildiği zaman yalanlayan milletlerin helâk edileceği anlatılıyordu.
Yüce Allah, Hz. Peygamberi, insanların şerrinden korumuş ve onların kendisine bir zarar vermelerini engellemişti. Allah İsra mucizesinde insanları denemek için ona gerçek şeyler göstermişti. Hz. Peygamber bu olayı, daha önceki peygamberliklerde olduğu gibi, bir mucize olarak onlara sunmadı. Ayrıca onları cehennemin ortasında gördüğü Kur’an’da lanetlenmiş ağaçlar, zakkum ağacı ile korkuttu. Bu korkutması da azgınlıklarını arttırmaktan başka işe yaramadı. Öyleyse mucizeler ancak onların azgınlıklarını arttırırdı.
İşte bu konular anlatılırken Hz. Adem ile şeytanın kıssasına yer veriliyor. Burada yüce Allah’ın İblis’e salih kullarının dışında Ademoğulları’nı azdırması iznini verdiği belirtiliyor. Salih kullarını Allah, şeytanın etkisinden ve aldatmasından korumuştur deniyor. Bu kıssa ile insanı azgınlığa ve inkâra ileten ve ayetler üzerinde düşünmekten alıkoyan sapıklığın asıl nedenleri ortaya konuluyor.
Burada yüce Allah’ın insanlara verdiği nimetleri hatırlatılarak ve onların bu nimetleri şımarma ve inkâr ile karşıladıkları ifade edilerek, insanın vicdanı harekete geçirilmek isteniyor. İnsanların sadece sıkıntıya ve dara düştüklerinde Allah’ı hatırladıkları belirtiliyor. Denizde dara düştüklerinde O’na sığındıkları, onları karaya çıkardığında ise, O’na ibadetten kaçındıkları anlatılıyor. Halbuki Allah onları hem karada, hem denizde yakalama gücüne sahiptir! Yüce Allah insanları onurlandırmış ve pek çok yaratıklarından üstün kılmıştır. Buna rağmen insanlar, Allah’a şükretmiyor ve O’nun nimetlerini anmıyorlar.
Bu ders bir kıyamet sahnesi ile sona eriyor. O gün kendi elleriyle işlediklerinin karşılığını göreceklerdir. Çünkü hiç kimse, kendi eliyle kazandığının dışında bir kurtuluş yoluna sahip değildir.