SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KAMER SURESİ 18 VE 22. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
AD KAVMİNİN BAŞINA GELENLER
18- Adoğulları da peygamberlerini yalanladılar. Ama benim azabım ve uyarmam nasılmış?
19- Baştan başa uğursuz bir günde üzerlerine sert ve dondurucu bir kasırga saldık.
20- Bu kasırga insanları sökülmüş hurma kütükleri gibi havaya kaldırıp savuruyordu.
21- Peki benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
22- Biz Kur’an’dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Yok mu öğüt alan?
Bu ayet grubu ağır azaba ilişkin ikinci halkayı, başka bir deyimle ikinci azap sahnesini gözlerimizin önüne seriyor. Bu sahnede yokedilme cezasına çarptırılmış ilk toplumu oluşturan Hz. Nuh’un soydaşlarını izleyen yeni bir yokediliş tablosu ile yüzyüze getiriliyoruz.
Sahne, Adoğullarının Allah’ın ayetlerini inkar ettiklerini haber vererek başlıyor. Derken, bu haberi veren ayet daha bitmeden o bildiğimiz hayret uyandırma ve aşağılama-paylama içerikli soru ile karşılaşıyoruz:
“Ama benim azabım ve uyarılarım nasılmış?”
Yani Adoğullarının inkarcı tutumlarının sonucu ne olmuş? Arkasından sorunun cevabı geliyor.
Sonuç şu sürpriz ve tüyler ürpertici tabloda tasvir edildiği gibi oldu. Okuyalım:
“Baştan başa uğursuz bir günde üzerlerine sert ve dondurucu bir kasırga saldık.
Bu kasırga insanları, sökülmüş hurma kütükleri gibi havaya kaldırıp savuruyordu.”
Ayetin orjinalinde geçen “ruhen serseren” tamlaması “sert ve dondurucu kasırga” demektir. Sözcüklerin titreşimi kasırganın bu türünü somut olarak gözlerimiz önünde canlandırıyor. Yine ayette geçen “nahsın” sözcüğü ise “uğursuz” anlamına gelir. Adoğullarının başına gelen uğursuzluktan daha büyük bir uğursuzluk hangi toplumun başına gelebilir? Adamları kasırga yerden kaldırıyor, sürüklüyor, ezip parçalıyor ve tıpkı kökünden sökülmüş hurma kütükleri gibi yere çarpıyor. Sahne gerçekten korkunçtur, tüyler ürperticidir, son derece sert ve kökten kazıyıcıdır. Adoğullarının üzerlerine salınan bu kasırga yüce Allah’ın ordusunun birliklerinden biri” şu evrenin güçlerinden biri ve yüce Allah’ın bir yaratığıdır. O yüce Allah’ın belirlediği evrensel yasalar uyarınca işler. Yüce Allah bu gücü dilediği toplumların başlarına salar. Bu güç sözkonusu yasalarla uyumlu olarak işleyişini sürdürür. Onun evrensel işleyiş çizgisi ile yüce Allah’ın dilemesi uyarınca aldığı buyruğun gereğini yerine getirmesi arasında çatışma olmaz. Çünkü bu buyruğun da, o yasaların da sahibi yüce Allah’tır. Devam ediyoruz:
“Peki benim azabım ve uyarılarım nasılmış?”
Azap sahnesi sunulduktan sonra bu soru tekrar soruluyor. Cevabı ise tasvir edilen sahnenin kendisidir.
Arkasından surenin özel anlatım yöntemi uyarınca her azap sahnesinin sonunda tekrarlanan değerlendirme ayeti yine karşımıza çıkıyor. Okuyalım:
“Biz Kur’an’dan öğüt alınabilsin diye onu kolay anlaşılır kıldık. Yok mu öğüt alan?”
Bunu izleyen ayetler grubu karşımıza yeni bir azap sahnesi getiriyor, okuyucuyu başka bir tarih yolculuğuna çıkarıyor. Görelim: