SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA KEHF SURESİ 106. ve 108. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
106- İşte onların cezası cehennemdir. Bu ceza onların inkârcı tutumlarının, ayetlerimi ve peygamberimi alaya almalarının karşılığıdır.
Sahnedeki bütünlük atmosferi, mü’minlerin terazideki kefelerinin ve değerlerinin sunulması ile tamamlanıyor:
107 İman edip iyi ameller işleyenlere gelince onlar, Firdevs cennetlerinde ağırlanacaklardır.
108- Orada sonsuza dek kalacaklar, başka bir yere taşınmak istemeyeceklerdir.
Mü’minlerin Firdevs cennetlerinde ağırlanmaları, kâfirlerin cehennemde ağırlanışlarına karşılık olarak yer alıyor. Her iki grubun ağırlandığı yer arasında ne korkunç bir fark vardır!
Bir de “başka yere taşınmak istemeyeceklerdir” cümlesinde ifadesini bulan insan ruhunun özelliğine ve zevk alma duyarlılığına yönelik şu derin ve incelikli yaklaşıma dikkat çekmek istiyoruz. Bu psikolojik yaklaşımın derinliği ve incelikliliği karşısında durup bir miktar düşünme gereğini duyuyoruz.
Evet mü’minler Firdevs cennetlerinde sonsuza kadar kalacaklardır. Ama insan ruhu, değişikliğe ve farklı ortamlara eğilimlidir. Monotonluktan sıkılır. Sürekli bir durumda hep aynı yerde kalmak ona bıkkınlık verir. Nimetin değişmeyeceğini, tükenmeyeceğini anlayınca ona karşı duyduğu derin arzu kaybolur. Uzun süre bir tempoda hareket etmek sonunda onu bıktırır. Hatta sıkılır, ondan kaçıp kurtulmaya çalışır.
Bu, yüce bir hikmeti gerçekleştirmesi amacı ile yaratılan insanın değişmez özelliğidir, fıtratıdır. İnsanın psikolojik yapısında yeralan bu değişmez özellik onun üstlendiği yeryüzü halifeliğine ve bu görevde oynadığı role uygun düşmektedir. İşte insanın yeryüzü halifeliğinde üstlendiği bu rol, yüce Allah’ın bilgisinin kapsamında olan planlanmış olgunluk düzeyine erişene kadar hayatın sürekli değişmesini, gelişmesini öngörür. Bu yüzden insanın fıtratına değişme, farklılaşma sevgisi, ortaya çıkarma, yeni şeyler öğrenme istediği, bu durumdan diğer bir manzaraya, bir düzenden diğer bir düzene geçme arzusu yerleştirilmiştir. bir manzaraya, bir düzenden diğer bir düzene geçme arzusu yerleştirilmiştir. Amaç, insanın; hayatın realitesini değiştirmek, dünyada gizli kalmış, bilinmeyen şeyleri ortaya çıkarmak, toplumsal düzende ve maddenin biçiminde yenilikler gerçekleştirmek üzere harekete geçmesi, bu yolda ilerleme kaydetmesidir. Böylece değişikliklerin, buluşmaların ve yeniliklerin ardından hayat düzeyi yükselir, gelişir, adım adım yüce Allah’ın bilgisinin kapsamında planlanan olgunluk düzeyine erişir.
Evet, bunun yanısıra, insan fıtratında eskiye alışma, alışkanlığa bağlanma ve geleneği koruma duygusunun da köklü bir yere sahip olduğu doğrudur. Ancak bütün bunlar, gelişme ve yenilenme eylemlerine köstek olmayacak, hayatı ilerlemeden ve yükselmeden alıkoymayacak; fikirlerin ve rejimlerin donuklaşmasına, hantallaşmasına neden olmayacak bir dereceye kadar olur. Aslında insanın fıtratında yeralan bu direnme özelliği, atılganlık özelliğini dengelemektedir. Ne zaman bu denge bozulur ve herhangi bir topluma donukluk egemen olursa, o zaman hayat çarkını hızla döndüren, gelişme ve ilerleme eğilimlerinin normal sınırlarını aşan devrimler patlak verir. Bu yüzden insanlık hayatının en iyi, en yararlı dönemleri itici ve çekici güçlerin aynı düzeyde tutulduğu ve hayat mekanizmasındaki sürükleyici ve tutucu unsurlar arasında denge sağlandığı dönemlerdi.
Ancak donukluk ve durgunluk egemen olursa bu, hayatın sürükleyici, itici unsurlarının frenlenmesinin, fert ve toplum hayatının ölüme mahkûm edilmesinin ilanıdır.
Bu fıtrat, insanın yapısında yeralan bu özellik, onun yeryüzünde üstlendiği halifelik görevine uygundur. Şu halde kesin olgunluk yurdu olan cennette durum ne olacak? Çünkü orada bu fıtrata, bu özelliğe iş düşmez. Şayet insan ruhu dünyadaki özelliğini koruyacaksa, tükenme endişesi bulunmayan kalıcı nimetler içinde bu özelliğini koruyarak yaşayacaksa, bununla beraber kendisi ve de bu nimet hiç değişmeyecekse, hiç kuşkusuz bir süre sonra bu nimet dünya hayatı için uygun olan özelliklere sahip insan ruhu için cehenneme dönüşecektir. Cennet, konaklayanlar için bir zindan olacaktır. Cehenneme gitme pahasına da olsa biz süre sonra onu terketmek isteyeceklerdir. Değişimin, farklı ortamlara geçişin kargaşasına, zahmetine razı olacaklardı.
Ne var ki, insan ruhunu yaratan yüce Allah -onun durumunu herkesten iyi bildiği için- bu tür eğilimlerini değiştiriyor ve cennetten taşınma isteğini ortadan kaldırıyor. Hiç kuşkusuz insan ruhunun özelliklerinde yapılan bu değişiklik, cennetteki değişmeyen ve tükenmeyen sonsuzluk hayatını karşılar niteliktedir.
Bu derste yeralan ikinci melodinin, dinleyicilere verdiği mesajlar ise sınırsız ilahi bilgiye karşılık, son derece sınırlı olan insan bilgisini tasvir ediyor. Kur’anın ifade ve tasvir yöntemi uyarınca ilahi ilmi, somut bir örnek aracılığı ile insanın yetersiz düşünme yeteneğine yaklaştırıyor: