sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA MERYEM SURESİ 64. ve 65. AYETLER

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA MERYEM SURESİ 64. ve 65. AYETLER
03.01.2022
863
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

64- Cebrail, Muhammed’e dedi ki; “Biz ancak Rabbinin izni ile yere ineriz. Geleceğimiz, geçmişimiz ve bu ikisi arasındaki tüm olaylar O’nun tasarrufu altındadır. Senin Rabbin hiçbir şeyi unutmaz

65- O göklerin, yerin ve bu ikisi arasındaki tüm varlıkların Rabbidir. O halde sırf O’na kulluk ediniz ve bu kulluğun omuzlarına bindirdiği tüm yükümlülüklere katlanınız. O’nun bir benzerini tanıyor musun?

İlk ayette bize aktarılan Cebrail’in “Biz ancak Rabbinin izni ile yere ineriz” sözüne ilişkin elimizde çeşitli rivayetler vardır. Bu söz, yüce Allah’ın buyruğu üzerine vahiysiz geçen bir dönemin bitiminde Peygamberimize söylenmişti. Bu dönem boyunca Cebrail, Peygamberimize gelmemiş, mesaj indirmemişti. Bu yüzden Peygamberimiz yalnızlık duygusuna kapılmış, sevgilisi ile iletişim kurmay özlemişti. İşte bu ara dönemin sonunda yüce Allah, Cebrail’i “Biz ancak Rabbinin izni ile yere ineriz” demekle görevlendirmişti. Cebrail, kısaca “Bizim her işimiz O’nun elindedir” demek istemişti. Ayeti okumaya devam edelim:

“Geleceğimiz, geçmişimiz ve bu ikisi arasındaki tüm olaylar O’nun tasarrufu altındadır.”

O hiç bir şeyi unutmaz. Yalnız sadece O’nun hikmeti gerektirince vàhiy iner. Okuyoruz:

“Senin Rabbin hiçbir şeyi unutmaz.”

Bu açıklamanın arkasından yüce Allah’a kulluk etmenin getireceği yükümlülüklere katlanmak gerektiğini, bunun yanısıra Rabb olarak sırf O’nun tanınmasını, başkasını ilahlaştırmaktan kaçınılmasını vurgulamak uygun görülmüştür. Okuyoruz:

“O göklerin, yerin ve bu ikisi arasındaki tüm varlıkların Rabbidir.

O halde şu koca evrende O’nun dışında bir hakim ve O’nun bir başka ortağı yoktur. Devam edelim:

“O halde sırf O’na kulluk et ve bu kulluğun omuzlarına bindirdiği tüm yükümlülüklere katlan.”

Evet, sırf O’na kulluk et ve kulluğun getirdiği yükümlülüklere sabırla katlan. Bu yükümlülükler, insanı yüce Allah’ın katında yüce bir doruğa yükselten, bu yüce dorukta sürekli kalmayı sağlayan zorluklardır. O’na kulluk sun, kendini bu amaca ada, tüm gücünü bu yüce doruktaki buluşma ve feyiz alma için seferber et. Bu anlamdaki ibadetin sıkıntıları vardır. Bu sıkıntılar kendini bu işe vermenin, bu amaç üzerinde yoğunlaşmanın, bundan alıkoyacak her uğraştan, her fısıltıdan, her yan etkiden sıyrılmanın sıkıntılarıdır. Fakat bu çabada sadece tadanların bilebilecekleri bir haz vardır. Fakat o sıkıntılara katlanmadan, kendini o amaca vermeden, o amaç üzerinde yoğunlaşmadan, bu uğurda canı dişe takmadan o hazza erilemez. Bu haz, varlığını ona adayanlar dışında hiç kimseye sırrını açmaz, hiç kimseye büyüleyici kokusunu koklatmaz. Bunun için insanın duygularının gözeneklerini ve kalbini tümü ile ona açması gerekir.

Evet “O halde sırf O’na kulluk et ve bu kulluğun omuzlarına bindirdiği tüm yükümlülüklere katlan.” İslâmda “ibadet” demek, sadece belirli görevleri yapmak demek değildir; her faaliyet, her hareket, her duygu, her niyet ve her yöneliş “ibadet” kavramının kapsamına girer. Bütün bu konularda, tüm bu faaliyet dallarında insanın sadece yüce Allah’a yönelmesi, başka hiçbir varlığı gözönünde tutmaması sıkıntılı bir çabayı gerektirir. Sabırlı olmayı, direnmeyi gerektirir. Bu direnme sonucunda kalbi, yeryüzüne ilişkin tüm faaliyetlerden uzaklaştırarak göğe yöneltmek gerekir. Tüm duyguları yeryüzü tortularından, ihtiyaçların boyunduruklarından, nefsin tutkularından ve hayatın cazibelerinden arındırmak gerekir.

İslâma göre ibadet eksiksiz bir hayat biçimidir. İnsan bu hayat biçimi uyarınca yaşar. Hayatının küçük-büyük her türlü olayında Allah’a ibadet etme bilinci taşır. Her türlü faaliyetinde ibadetin bu temiz ve aydınlık saçan doruğuna tırmanır. Bu hayat biçimi de sabretmeyi, çaba harcamayı ve sıkıntıya katlanmayı gerektirir.

Evet “O halde sırf O’na kulluk et ve bu kulluğun omuzlarına bindirdiği tüm yükümlülüklere katlan”, çünkü O, şu evrende kendisine kulluk sunulan tek ilahtır; fıtratların ve kalplerin doğal bir dürtü ile yöneldikleri tek mercidir.

“O’nun bir benzerini tanıyor musun?”

O’nun bir başka eşini tanıyormusun? Haşa! Allah’ın eşi ve benzeri yoktur. Bu surenin geçen bölümünde bize şunlar anlatıldı: “Hz. Zekeriyya ile Yahyâ’nın doğuşu”, “Meryem ile Hz. İsâ’nın doğuşu”, “Hz. İbrahim ile onun babasından ayrılış.” Bu peygamberlerin arkasından gelen doğru yol izleyicileri ile sapanlar, son olarak bu hikâyelere ilişkin bir genel değerlendirme bölümü okuduk. Bu değerlendirme bölümünde tek Allah’ın Rabblığı açıklanmıştı. O tek Allah’ın ortaksız biçimde ibadet etmeye layık olduğu vurgulanmıştı. Bu sonuç, sözü edilen hikâyelerin olaylarında, somut tablolarında ve yorumlarında ön plâna çıkan son derece önemli bir gerçektir.

Surenin bu son bölümünün gündemini, müşriklik inancı ile yeniden diriliş olgusunu inkâr etme saplantısına ilişkin tartışma oluşturur. Bunun yanısıra çeşitli insan gruplarının akıbetlerine ilişkin kıyamet sahneleri sunulur. Bu sahneler son derece canlı, hareketli ve heyecanlı sahnelerdir. Bu sahnelerde gökleri, yeri, insanları, cinnleri, mü’minleri ve kâfirleri ile tüm evren gözlerimizin önüne serilir.

Bu sahnelerde sık sık dünyadan ahirete geçilir. Bu ani geçişler sırasında dünya ile ahiretin birbirine bağlı olduğunu, aralarında kopukluk olmadığını farkederiz. Sebepler buraya, bu yeryüzüne bağlı olarak sunulur, arkasından bu sebeplerin sonuçları orada, ahiret sahnesinde karşımıza getiriliyor. Sahnenin bu iki tablosu arasında sadece birkaç ayetlik ya da birkaç kelimelik mesafe olduğunu görürüz. Bunu görünce bu iki alemin bitişik, bütünleşmiş ve birbirini tamamlar nitelikte olduklarını anlarız.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.