SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA NEML SURESİ 34. VE 37. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
34- Kraliçe dedi ki; “Hükümdarlar bir ülkeye ayak bastıklarında oranın düzenini alt-üst ederler ve halkının seçkinlerini hor ve itibarsız duruma düşürürler. Onlar hep böyle yaparlar. “
35- “Şimdi ben onlara bir hediye göndereceğim ve elçilerimin nasıl bir cevapla döneceklerini göreceğim. “
Kadın biliyor ki, bir kente girdiklerinde orada bozgunculuğu yaymak, yakıp yıkmak, ırza-namusa tecavüz etmek, orayı savunan güçleri ve bunlara komuta eden düşkünleri, ileri gelenleri ezip geçmek, direnişin ana kaynağını oluşturdukları için onları horlamak ve aşağılamak kralların genel karakteridir.
Hediye kalbi yumuşatır ve sevginin sembolüdür. Savaşın önlenmesine de yol açabilir. Bu aynı zamanda bir denemedir. Eğer Hz. Süleyman onu kabul ederse, bu onun dünyalık peşinde olduğunu ve dünya vasıtalarının fayda verebileceğini gösterir. Yok eğer kabul etmeye yanaşmazsa o zaman bu bir inanç meselesidir. Hiç bir mal onu engelleyemez. Yeryüzünün en değerli varlıkları bile onu durdurmaz.
Böylece sahnenin perdesi iniyor ve sonra yeni bir sahne için tekrar açılıyor. Bir de bakıyoruz ki, kraliçenin elçileri ve hediyeleri Hz. Süleyman’ın huzurunda. Hz. Süleyman onların kendisini mal ile satın almaya yönelmelerine fena halde kızıyor. Kendisini bu yolla islama çağırmaktan vazgeçirmeye çalışmalarını şiddetle reddediyor. Sert biçimde ve ısrarla son sözünü söylüyor ve tehdidini savuruyor.
36- Kraliçenin elçisi gelince Süleyman ona dedi ki; “Beni mal ile mi kandıracaksınız? Allah’ın bana bağışladığı ayrıcalıklar size verdiklerinden daha üstündür. .Siz bu hediyenizle övünebilirsiniz?”
37- “Şimdi efendilerine dön. Yemin ederim ki, karşı koyamayacakları kadar güçlü bir ordu ile üzerlerine yürürüz. Ve onurlarını çiğneyerek burunlarını yere sürte sürte onları yurtlarından çıkarırız. “
Tekliflerinin red edilişinde malın basite alındığı, yeri ve zamanı olmayan bu teklifin abesliği ortaya konuyor. İnanç ve dava alanında bu tür tekliflerin saçma olacağı belirtiliyor. “Beni mal ile mi kandıracaksınız? ” Siz bana bu basit ve değersiz malları mı takdim ediyorsunuz? “Allah’ın bana bağışladığı ayrıcalıklar size verdiklerinden daha üstündür.” Yüce Allah, elinizdekinden çok daha değerlisini bana vermiştir. Bana maldan daha değerli olduğu kesin olan şeyleri vermiştir. İlim ve peygamberlik. Cinlerin ve kuşların emrine verilişi. Onun için yeryüzünün diğer değerleri ve malları beni mutlu etmiyor. “Siz bu hediyenizle övünebilirsiniz? Siz ancak yüce Allah ile bağları bulunmayan, onun hediyelerine mazhar olmayan, toprağa bağımlı insanları ilgilendiren bu tür basit değerleri arzu edersiniz?
Böylece onların tekliflerini reddettikten sonra tehdide başvuruyor: “Şimdi efendilerine dön. Ve korkunç olan akibeti bekleyin” Yemin ederim ki, karşı koyamayacakları kadar güçlü bir ordu ile üzerine yürürüz.” Hiçbir insanını sahip olamayacağı hiçbir kraliçe ve milletinin karşı koyamayacağı ordularla geliriz. “Ve onurlarını çiğneyerek, burunlarını yere sürte sürte onları yurtlarından çıkarırız. Onları aşağılanmış ve horlanmış bir biçimde oradan çıkarırım. Onları sürerim.
Böylece bu çetin sahnenin de perdesi kapanıyor. Elçiler geri dönüyorlar. Olay içinde onların görevi bitiyor. Ve artık onlardan hiç söz edilmiyor. Sanki her şey bitmiş ve bu konudaki söz sona ermiştir.
Sonra Hz. Süleyman’a -selâm üzerine olsun- yöneliyoruz. O, böyle bir karşılamanın düşmanlık isteyen kraliçenin işinin bitireceğini anlıyor. -Nitekim kraliçenin Hz. Süleyman’ın etkili mektubunun bir hediye ile karşılık vermesi de bunu gösteriyor!- Kraliçenin bu teklifi kabul edebileceğini kesinkes biliyor. Zaten öyle de oluyor.
Konunun içinde kraliçenin elçilerinin kendisine nasıl döndükleri, ona neler söylediği, bundan sonra onun ne yapmaya karar verdiği belirtilmiyor. Bu konular açıklanmıyor. Sonraki gelişmelerden kraliçenin gelmekte oldu unu Hz. Süleyman’ın bunu bildiğini ve kraliçenin gelirken geride bıraktığı güvenli ve korumalı tahtının da getirilmesi işini komutanlarıyla müzakere ettiğini anlıyoruz.