SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA NUR SURESİ 51. ve 52. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
51 – Aralarındaki davalarda Allah’ın ve Peygamberin vereceği hükme uymaya çağırılan mü’minlerin söyleyebilecekleri tek söz “Duyduk ve uyduk” sözüdür. İşte mutlu sona erenler onlardır.
Bu tereddütsüz, tartışmasız ve kıvırmasız duyup itaat etmenin ifadesidir. Gerçek hükmün Allah ve Peygamberin hükmü olduğuna, gerisinin ihtiraslardan kaynaklandığına olan kesin inancın oluşturduğu duyup itaat etmenin ifadesidir. Bu tavır Allah’a kaytsız şartsız teslim olmaktan kaynaklanır. Hayatı bahşeden ve hayat üzerinde dilediği uygulamada bulunma yetkisine sahip Allah’a… Mü’minlerin sergilediği bu tavır, yüce Allah’ın insanlar için dilediği şeyin, onların kendileri için istedikleri şeyden daha hayırlı olduğuna olan güvenin ifadesidir. Çünkü yaratan Allah yarattığını daha iyi bilir.
“İşte mutlu sona erenler onlardır.”
Evet, onlar mutlu sona ulaşırlar, çünkü işlerini planlayan, ilişkilerini düzenleyen, ilmine ve adaletine göre aralarında hükmeden yüce Allah’dır. Dolaysıyla bunların; işlerini kendileri gibi insanların planladığı, ilişkilerini düzenlediği, aralarında çok az bir bilgiye sahip yetersiz kimselerin hükmettiği insanlardan daha iyi bir durumda olmaları kaçınılmazdır. Evet onlar mutlu sona ulaşırlar. Çünkü onlar, eğrilik büğrülük bulunmayan biricik hayat sistemine uyarlar, bu sistemin gerçekliğinden emindirler, onu izler, belirlediği sınırları çiğnemezler. Bu sisteme uymaları sayesinde enerjilerini boşuna tüketmezler, çeşitli ihtiraslar peşinde güçlerini, enerjilerini dağıtmazlar, doymak bilmeyen şehvetlerin, dinmeyen arzuların peşinde sürüklenmezler. İşte Allah’ın koyduğu hayat sistemi önlerinde değişmeden,net ve anlaşılır bir şekilde duruyor.
52- Allah’a ve Peygambere itaat edenler, Allah’dan korkup buyruklarım çiğnemekten kaçınanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlarda.
Önceki ayette hükümlere teslim olmaktan, bu hükümlere kayıtsız şartsız uymaktan söz ediliyordu. Şimdi ise, tüm emir ve yasaklamalara topluca uyulmasından söz ediliyor. Bunun yanında Allah korkusundan, takvadan söz ediliyor. Takva, korkudan daha geneldir. Takva, Allah’ın gözetimidir. Büyük küçük her işte, Allah’dan korkmanın yanında O’nun bilincinde olmak, zatının vakarı adına O’nun hoşlanmadığı şeyden sakınmak, O’nu yüceltmek ve O’ndan utanmaktır. Allah’a ve Peygamberine itaat edenler, Allah’dan korkup O’ndan sakınanlar varya, işte kurtuluşa erenler onlardır. Hem dünyada hem de ahirette kurtulmuşlardır. Bu sözü Allah vermiştir ve Allah sözünde,n dönmez. Onlar kurtuluşu haketmişlerdir. Pratik hayatlarında bunun nedenleri vardır. Çünkü Allah’a ve Peygamberine itaat etmek yüce Allah’ın sonsuz bilgisi ve hikmeti doğrultusunda insanlar için belirlediği sağlam ve tutarlı hayat sistemine uymayı gerektirir. Bu da doğal olarak dünya ve ahiret kurtuluşuyla sonuçlanır. Allah korkusu ve takva, Allah’ın sistemine uyulmasını garantileyen bekçilerdir. Bu bekçiler, insanları kendilerine çeken saptırıcı yolları gösterir, insanların sapmalarına, bu yollara girmelerine engel olur.
Allah’dan korkmak ve O’ndan sakınmakla beraber Allah’a ve Peygamberine ibadet etmek üstün nitelikli bir edep tavrıdır. Kalbin Allah’ın nuru ile aydınlanmışlığının, O’na bağlanmışlığının, O’nun görkeminin bilincine varmışlığının boyutunu gösterir. Bu aynı zamanda mü’min kalbin onurunu ve üstünlüğünü gösterir. Çünkü Allah’a ve Peygambere itaat ilkesine dayanmayan, O’ndan kaynaklanmayan her uyma hareketi onurlu kişinin reddedeceği, mü’min karakterin kaçınıp, mü’min vicdanın tepeden bakacağı aşağılayıcı, onur kırıcı bir zillettir. Çünkü gerçek mü’min tek ve ezici güce sahip Allah’dan başkasının önünde baş eğmez.