sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA RAD SURESİ 12. ve 16. AYETLER ARASI

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA RAD SURESİ 12. ve 16. AYETLER ARASI
10.06.2021
749
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

12- Şimşeği size hem korku ve hem de umut kaynağı olarak gösteren, yağmur yüklü bulutları oluşturan odur.

13- O’nu gök gürültüsü övgü ile ve melekler korku içinde tesbih ederler, noksanlıklardan uzak tutarlar. O yıldırımlar salarak bunlarla dilediklerini çarpar. Allah’ın sillesi son derece sert olduğu halde, onlar O’nun hakkında tartışıyorlar.

14- Gerçek dua, yalnız Allah’a yöneltilen çağrıdır. Müşriklerin Allah dışında çağrı yönelttikleri putlar, onların hiçbir dileklerine cevap veremezler. Böyleleri ağzına su gelsin diye avuçlarını ona doğru açan kimseye benzerler ki, asla bu yolla ağzına su gelmez. İşte kâfirlerin çağrısı böylesine boşunadır.

15- Göklerdeki ve yerdeki tüm varlıklar ile bu varlıkların gölgeleri gönüllü ya da zorunlu olarak sabah-akşam Allah’a secde ederler.

16- De ki; “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” De ki; “Allah”tır. ” De ki; “O’nun dışında kendilerine bile ne fayda ve ne de zarar veremeyen birtakım ilâhlar, korucular mı edindiniz?” De ki; “Hiç kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklar ile aydınlık bir midir? Yoksa Allah’a koştukları ortaklar tıpkı Allah gibi birtakım yaratıklar yarattılar da müşrikler bu iki yaratma eylemini birbirinden ayırd edemediler mi?” De ki

“Herşeyin yaratıcısı Allah’tır; O tektir ve iradesi önünde her şeye boyun eğdirendir. “

Şimşek, gök gürültüsü ve bulut bilinen sahnelerdir. Zaman zaman bunlara eşlik eden yıldırımlar da öyle… Bunlar insan ruhu üzerinde derin etkiye sahiptirler… İnsanların bunlara ilişkin çok şey bilip bilmemeleri bu etkiyi azaltmaz. Ayetlerin akışı bütün bu sahneleri burada biraraya getiriyor, bunlara bir de melekleri, gölgeleri, tesbih ve secdeleri korku ve ümidi, gerçek dua ile kabul olunmayacak duayı ekliyor. Bu sahnelere bir başka tablo da katılıyor. Susuzluktan kavrulmuş su arayan birinin tablosudur bu. Suya kavuşmak için ellerini uzatmış, bir damla su için ağını açmış koşan biri…

Bütün bunlar bir rastlantı sonucu ya da boşu boşuna ayette yer almıyorlar. Bunlar sahneye gölgelerini yansıtmak için birlikte sözkonusu ediliyorlar. Sahneye tedirginlik, gözetleme, korku ve ümit, yalvarma ve ürperme havası katıyorlar. Karşı konulmaz güce sahip yarar ve zarar vermede tek ve ortaksız olan yüce Allah’ın egemenliğinin tasvir edildiği, Allah’a ortak koşulan sahte tanrıların yetkilerinin geçersiz sayıldığı ve insanlar Allah’a ortak koşmanın akıbetinden sakındırıldığı bir sahnede bunların yeralması insan üzerinde büyük etki bırakıyor.

“Şimşeği size hem korku ve hem de umut kaynağı olarak gösteren O’dur.” Bu evrensel mucizeyi size gösteren O’dur.. Yine O’nun özel tarzda yarattığı bu mucize, çeşitli özellikler ve olağanüstülükler bahşettiği evrenin özünden kaynaklanmaktadır. Yüce Allah’ın evrende yarattığı olağanüstülüklerden biri de evrensel yasası uyarınca size gösterdiği şimşektir. Bu yüzden korkuya kapılırsınız. Çünkü şimşek insanın sinirlerini sarsıcı bir özelliğe sahiptir. Çünkü o, yıldırıma dönüşür. Yine o, deneyimlerinizle öğrendiğiniz gibi, her şeyi silip süpüren sel felaketinin habercisidir. Bunun yanısıra, onun ardından bir iyilik gelmesini ümit edersiniz. Arkasından ölüleri dirilten, nehirleri coşturan oluk oluk yağmur da yağabilir.

“Yağmur yüklü bulutları oluşturan O’dur.”

Aynı şekilde O’dur yağmur yüklü bulutları meydana getiren (ayette geçen es-sihab = Bulutlar = kelimesi cins isimdir. Tekili ise `sehabe’ dir) Yüce Allah’ın bu evreni ve evreni oluşturan unsurları yaratırken uyguladığı kanun uyarınca bulutlar oluşur, yağmurlar yağar. Şayet evrenin yaratılışı bu şekilde gerçekleştirilmiş olmasaydı, bulutlar meydana gelemez, yağmurlar yağamazdı. Bulutların ne şekilde meydana geldiğinin ve yağmurların nasıl yağdığının bilinmesi bu evrensel mucizenin görkeminden ve işaret ettiği gerçeklerden bir şey azaltmaz. Çünkü bu mucize, özel evrensel bir bileşim sonucu oluşmaktadır. Ve bunu yüce Allah’dan başkası yapamaz. Yüce Allah bu bileşime, belli bir kanuna göre hükmetmektedir. Bu kanunun uygulanışında hiçbir Allah kulunun katkısı yoktur. Nitekim bu evren de kendi kendisinin yaratıcısı değildir. Uyacağı kanunları düzenleyen de yine kendisi değildir.

Gök gürlemesi… Havadaki üçüncü mucize… Yağmur, şimşek ve gök gürlemesi. Bu korkunç ve gürültülü ses… Bu da evrensel yasanın eserlerinden biridir. Özelliği ve sebepleri ne olursa olsun yüce Allah yaratmıştır bunu. Yüce Allah’ın evrende yürürlükte olan yasasının yankısıdır bu. Bu, düzeni sağlayan gücü tesbih etmek, hamdetmektir. Nitekim, güzel ve özenli olan her sanat eseri, sanatının güzelliğini ve özenliliğini ifade etmesi bakımından sanatçısını tesbih etmekte, onun için bir tür övgü ve hamd işlevini görmektedir. “Tesbih ederler” kelimesi ile doğrudan doğruya bu anlam kastedilmiş olabilir. Bu durumda gök gürlemesi fiilen yüce Allah’ı tesbih ediyordur. Bu nokta yüce Allah’ın insanlara göstermediği gaybın kapsamına girmektedir. İnsanların bu gerçekleri onaylamaktan, kayıtsız şartsız teslim olmaktan başka seçenekleri yoktur. Çünkü onlar gerek evren, gerekse kendileri hakkında çok az şey bilmektedirler.

Böylesi durumlarda Kur’ân’ın uyguladığı tasvir metodu uyarınca gök gürlemesinin tesbihinden sonra hamd kelimesi seçiliyor. Böylece sahneye içindeki hareketin türünden bir hareketlilik katmak için suskun evren sahnelerine hayat belirtileri ve hareketleri atfediliyor. (Nitekim bu konu “Kur’an’da Edebi Tasvir” kitabımızda ayrıntılı olarak ele alınmıştır) Buradaki sahne de doğal bir ortamda canlıların oluşturduğu bir sahnedir. Bu sahnede Allah’dan korkarak O’nu tesbih eden melekler, Allah’a ve O’na ortak koşulan sahte tanrılara yönelik dua ile suyun ağzına gelmesi için avuçlarını açan ama ona bir türlü ulaşamayan bir adam yer almaktadır. Allah’a dua eden, ibadet eden ve hareket dolu bu sahneye, gök gürlemesi de canlı bir varlık gibi tesbih ve dua eden sesi ile katılıyor.

Ardından, korku, yalvarma, şimşek, gök gürlemesi ve yağmur yüklü bulutların oluşturduğu hava yüce Allah’ın gönderip de dilediğine isabet ettirdiği yıldırımlarla tamamlanıyor. Yıldırımlar da evrenin bilinen bileşiminden kaynaklanan doğal fenomenlerdir. Yüce Allah bunları bazen kendilerine verilen iyilikleri değiştiren toplumlara isabet ettirir. Kendilerine süre tanımanın yarar sağlamayacağını, dolayısı ile yok edilmeyi hakettiklerini bildiği; bu yüzden artık süre tanımamaya hükmettiği toplumların başına indirir yıldırımları.

Şaşırtıcı olan da, şimşeğin, gök gürültüsünün ve yıldırımların meydana getirdiği bu dehşet verici havada, gök gürültüsünün hamdederek, meleklerin korkarak Allah’ı tesbih edişleri, yıldırımların öfkeyle kükreyişleri arasında… Bu korkunç havada, bunca gücün sahibi, her türlü tartışmayı ve karşı koyma eylemini kestirip atan bu seslerin yaratıcısı olan yüce Allah hakkında insanların tartışmaya kalkışmalarıdır.

“Allah’ın sillesi son derece sert olduğu halde, onlar O’nun hakkında tartışıyorlar.”

Dua, yalvarma ve herbirisi hakkında tartışmaya giriştikleri Allah’ın varlığını ve birliğini dile getiren gök gürültüsü, gürlemeler ve yıldırımların oluşturduğu dehşet verici ortamda, olağanüstü evrenin bu en görkemli alanlarından ve korkarak Allah’ı tesbih eden meleklerden gelen ve sadece Allah’a yönelik olan bu tesbih ve hamd sesleri karşısında onların cılız sesleri kaybolup gidiyor. Allah hakkında tartışmaya kalkışan şu insanların cılız sesleri nerde? Karşı konulmaz güce sahip olan Allah’ın yarattığı evrenden yükselen görkemli sesler nerde?

Onlar Allah hakkında tartışmaya girişiyor, ona birtakım ortaklar koşuyorlar. Oysa tek gerçek dua, Allah’a yönelik olandır. Bundan başkası boştur, gelip geçicidir. Sahibine sadece sıkıntı verir.

“Gerçek dua, yalnız Allah’a yöneltilen çağrıdır. Müşriklerin Allah dışında çağrı yönelttikleri putlar, onların hiçbir dileklerine cevap veremezler. Böyleleri ağzına su gelsin diye avuçlarını ona doğru açan kimseye benzerler ki, asla bu yolla ağzına su gelmez. İşte kâfirlerin çağrısı böylesine boşunadır.”

Buradaki sahne; dile gelen, hareket eden, didinen, yanıp tutuşan bir susuzun canlandırıldığı sahnedir… Tek gerçek dua, gerçekleşen, karşılık gören tek, dua, Allah’a yönelik olan duadır. O’na yönelmektir, O’na dayanmaktır. O’nun yardımını, rahmetini ve yol göstericiliğini istemektir. O’nun dışındakiler kaybolup gitmeye mahkumdurlar. O’nun dışındakiler boşu boşuna yapılan çağrılardır. O’nun dışında sahte tanrılara dua edenlerin durumunu görmüyor musunuz? Bakın bu da onlardan biridir. Susuzluktan kavrulmuş, kollarını uzatmış, avuçlarını açmıştır. Ağzını açmış, bitkinlikten dilini dışarıya sarkıtmış, birtakım dualar mırıldanıyor. Suyun kaynağına ulaşmak istiyor, ama bir türlü. ulaşamıyor, kavuşamıyor suya… Bunca emeğe, yorgunluğa ve zorluğa rağmen… Ortak koştukları sahte tanrılara yönelip Allah’a dua ettikleri zaman kâfirlerin duası da tıpkı bunun gibidir.

“İşte kâfirlerin çağrısı böylesine boşunadır.”

Peki susuzluktan yanıp kavrulan, bitkinlikten dilini dışarı sarkıtmış, durmadan yalvaran bu adam; nasıl bir havada bir damla suya hasrettir? Her şeye gücü yeten tek ve ortaksız olan yüce Allah’ın emri ile hareket eden şimşek, gök gürültüsü ve yağmur yüklü bulutların yer aldığı bir havada, susuzluktan kavrulmaktadır bu adam.

Şu zavallılar, Allah’dan başka tanrılar edinip, ümit ve dua ile onlara yöneldikleri sırada evrende varolan her şey yüce Allah’a boyun eğiyor. Evren ve içindeki her şey O’nun iradesine mahkumdur. O’nun kanununa boyun eğiyorlar. O’nun yasası uyarınca hareket ediyorlar. Mü’minler inanarak ve itaat ederek boyun eğerler. Mü’min olmayanlar ise, istemeyerek ve zorla boyun eğerler. Hiç kimse yüce Allah’ın iradesinin üstüne çıkamaz. O’nun hayat için belirlediği evrensel yasanın dışında yaşamak mümkün değildir.

“Göklerdeki ve yerdeki tüm varlıklar ile bu varlıkların gölgeleri gönüllü ya da zorunlu olarak sabah-akşam Allah’a secde ederler.”

Hava, ibadet ve dua havası olduğu için, surenin akışı yüce Allah’ın iradesine boyun eğme eylemini secde ile ifade ediyor. Çünkü secde kulluğun doruk noktasıdır. Sonra göklerde ve yerdeki şahısların gölgelerini de ekliyor. Sabahleyin gün ışığında beliren, akşama doğru kırılan ışıklarla birlikte uzanan gölgelerini. Secde, boyun eğme ve itaat etme eylemlerinde bu gölgeleri de şahıslarla birlikte anıyor. Bu, aslında bir gerçeğin ifadesidir. Çünkü gölgeler şahıslara uyarlar. Sonra bu gerçeğin gölgesi sahneye yansıyor. Böylece hayret verici bir tablo ortaya çıkıyor. Secdeler çift görünüyor, bir şahısların bir de gölgelerin secdesi… Artık içindeki şahıslar ve gölgelerle birlikte tüm evren, ister iman etsin, ister etmesin diz çökmüş, boyun eğmiştir… Evren ve içindeki şahıslar ve gölgeler bütünüyle Allah’a secde ediyorlar. Şu zavallılarsa, Allah’ın dışında sahte tanrılara dua edip duruyorlar.

Bu olağanüstü sahnenin etkinliği daha sürerken, onlara alaycı sorular yöneltiliyor. Zaten Allah’a ortak koşan birine de böyle bir ortamda ancak alaycı sorular sorulur. O alaya alınmayı, maskara olmayı haketmiştir çünkü.

“De ki; “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” De ki; “Allah’tır.” De ki; “O’nun dışında kendilerine bile ne fayda ve ne de zarar veremeyen birtakım ilahlar, koruyucular mı edindiniz?” De ki; “Hiç kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklar ile aydınlık bir midir? Yoksa Allah’a koştukları ortaklar tıpkı Allah gibi birtakım yaratıklar yarattılar da müşrikler bu iki yaratma eylemini birbirinden ayırd edemediler mi?” De ki; Her şeyin yaratıcısı Allah’tır; O tektir ve iradesi önünde her şeye boyun eğdirendir.”

Onlara (bu arada göklerde ve yerde isteyerek-istemeyerek Allah’ın gücünün ve iradesinin kontrolünde olanlara) sor: “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” Bu soru cevap vermeleri için sorulmuyor. Çünkü ayetlerin akışında bu soruya daha önce cevap verilmişti. Bu soru, gözleriyle gördükleri gerçeği sözlü olarak işitmeleri için yöneltiliyor. “De ki; Allah’tır.”

Sonra yine sor; “O’nun dışında kendilerine bile ne fayda ve ne de zarar veremeyen birtakım ilahlar, koruyucular mı edindiniz?”

Bu soruyu kınamak için sor. Çünkü zaten fiilen Allah’dan başka dostlar edinmiş durumdadırlar. Sorun gayet açık olduğu halde, hak ile batıl arasındaki fark, kör ile gören, karanlık ile aydınlık arasındaki fark gibi ortada olduğu halde yine de sor… Burada kör ile görenin sözkonusu edilmesi onlara ve mü’minlere işarettir. Çünkü onları göklerde ve yerde bulunan herkesin belirtileri aracılığı ile algıladığı kesin ve çıplak gerçeği görmekten alıkoyan sadece kör oluşlarıdır. Karanlık ve aydınlığın sözkonusu edilmesi ile de onların ve mü’minlerin durumuna işaret edilmiştir. Çünkü görmelerine engel olan karanlık onları apaçık gerçeği kavramaktan alıkoymakta, engel olmaktadır.

Allah’tan başka dost edindikleri bu sahte tanrıların Allah’ın yarattıkları gibi bir şeyler yarattıklarını hiç gördün mü? Böylece bu adamlar Allah’ın yarattıkları ile bu sahte tanrıların yarattıklarını karıştırıp birbirine mi benzettiler? Dolayısıyla hangisi Allah’ın yarattığı hangisinin de bu tanrıların yarattığı olduğunu anlayamadılar mı? Durum böyle ise, onlar Allah’a ortak koşmakta mazur sayılırlar. Buna göre ortak koştukları tanrıların da yaratıklar üzerinde egemenlik gücüne sahip olmak gibi yüce Allah’a ait sıfatları olur. Bununla da kulların ibadetle kendilerine yönelmelerini hakederler. Başka türlü bu kulluğu hak etmediklerinden kuşku duyulmaz çünkü.

Aslında bu, her şeyin yüce Allah tarafından yaratıldığını, sahte tanrıların hiçbir şey yaratmadıklarını, hiçbir zaman herhangi bir şey yaratamayacaklarını, üstelik kendilerinin yaratılmış olduklarını gören, buna rağmen onlara ibadet eden, tereddütsüz buyruklarına boyun eğen kimselere yönelik acı bir alayın ifadesidir. Bu nokta akılların düşünce açısından yuvarlandıkları en tutarsız, en aşağılık bir noktasıdır…

Bu sorudan sonra, itiraz ve tartışma konusu yapılamayacak olan bu acıklı alay üzerine yapılan değerlendirme ise şudur:

“De ki; “Her şeyin yaratıcısı Allah’dır; O tektir ve iradesi önünde her şeye boyun eğdirendir.”

Bu, yüce Allah’ın yaratma eylemi bakımından tek ve ortaksız olduğunun ifadesidir. Bu ayet karşı konulmaz güce -egemenliğin doruk noktası- sahip olmada tekliğini dile getirmektedir. En başta göklerde ve yerde bulunanların gölgeleri ile birlikte yüce Allah’a secde etmeleri, sonunda da yerde ve gökte bulunan her şeyin boyun eğdiği karşı konulmaz gücün ifade edilmesi ile birlikte Allah’a koşulan ortaklar sorunu kuşatılmış oluyor. Bundan önce de şimşekler, gök gürlemeleri, yıldırımlar, korku ya da ümitten dolayı yükselen tesbih ve hamd sesleri dile getirilmişti. Gözü bağlı kör olarak karanlıklarda yaşayan, böylece de helak olup gidecek olandan başka hangi kalp bu dehşete dayanabilir.

Bu vadiyi geçmeden önce ayetin ifade tarzında gözönünde bulundurulan karşılıklı olgulara işaret edelim: Bu durum “korku ve ümit”, ansızın çakıp sönen şimşek ve yüklü bulutlar (Buradaki yüklü kelimesi suya işaret ettiği gibi, karşılıklı olma bakımından hafif ve çakıp sönen şimşeğe de karşılıktır) hamdederek tesbih eden gök gürlemesi ve korkarak tesbih eden melekler, gerçek dua ve kaybolup giden boş dua, gökler ve yer, her ikisinde bulunan şeylerin isteyerek ve istemeyerek secde etmeleri, şahıslar ve gölgeler, gün ışıması ve gün batımı, kör ve gören, karanlıklar ve aydınlık, karşı konulmaz güce sahip yaratıcı ve hiçbir şey yaratamayan, kendilerine bir yarar veya zarar dokunduramayan sahte tanrılar arasında göze çarpmaktadır. Surenin akışı böylesine özenilmiş bir dikkate, göz alıcı bir parlaklığa ve şaşırtıcı bir uyuma sahip yöntemi uyarınca yoluna devam ediyor…

Surenin akışı ile birlikte yolumuza devam ediyoruz. Burada hak ile batıl, kalıcı dua ile rüzgarla birlikte uçuşup giden dua, yol gösterici iyilik ile şımarık kötülük hakkında bir örnek veriliyor. Verilen örnek, bir ve karşı konulmaz güce sahip yüce Allah’ın gücünü belgelemektedir. Eşya ve olayları yönlendiren ve onları takdir eden yüce yaratıcının kusursuz planlanmasını gözler önüne sermektedir. Bu örnek de akış içinde geçen tabii sahnelerin türündendir.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.