SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA RAD SURESİ 19. ve 20. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
19- Rabbin tarafından sana indirilen mesajın gerçek olduğunu bilen kimse hiç kör ile bir olur mu? Ancak sağduyu sahipleri öğüt alırlar.
Rabbin tarafından sana indirilen kitabın gerçek olduğunu bilenin karşıtı, bunu bilmeyen değildir. Aksine karşıtı `kör’dür bunun. Kalpleri uyarmak ve iki karşıt arasındaki farkı somutlaştırmak için uygulanan eşsiz bir ifade tarzıdır bu. Bu aynı zamanda gerçeğin ifadesidir de. Abartma, olduğundan fazla gösterme ya da saptırma sözkonusu değildir. Çünkü bu büyük ve net gerçeği bilmemenin nedeni, ancak körlük olabilir. Körden başkasına gizli değildir bu gerçek. Bu büyük gerçek karşısında insanlar iki gruba ayrılırlar;
- a) görenler, dolayısıyla bilenler, b) körler, dolayısıyla bilmeyenler.
Körlük ise; basiretin kapanması, algılama yeteneğinin körelmesi, kalplerin kilitlenmesi, ruhlardaki bilgi meşalesinin sönmesi ve aydınlığın kaynağından kopması anlamındadır.
“Ancak sağduyu sahipleri öğüt alır.”
Kavrama yeteneğine sahip akılları ve kalpleri vardır bunların. Gerçeği anlar ve ibret alırlar. Gerçeğin kanıtlarının farkına varıp düşünürler.
Ve bunlar akıl sahiplerinin sıfatlarıdır.
20- Onlar Allah’a verdikleri sözü tutarlar, anlaşmalarını bozmazlar.
Allah’la yapılan sözleşme geneldir, tüm sözleşmeleri içine alır. Allah’la yapılan anlaşma da öyle… Bütün anlaşmaları kapsayan genel bir anlaşmadır. Bütün sözleşmelerin dayanağı olan en büyük sözleşme, iman sözleşmesidir. Bütün anlaşmaların odak noktası da bu imanın gereklerini yerine getirme anlaşmasıdır.
İman sözleşmesi hem eski hem de yeni bir sözleşmedir. Bu sözleşme, varlık bütününü yönlendiren yasaya bağlıdır. Varlığı meydana getiren iradenin tekliğini, irade sahibi yaratıcının birliğini ve sadece O’nun ibadete layık olduğunu doğrudan doğruya algılayan insan fıtratı kadar eskidir. Bu, aynı zamanda insanoğullarının sırtlarında yeralan zürriyetleri ile yapılan bir anlaşmadır da. Tefsirde benimsediğimiz görüş budur. Sonra bu sözleşme peygamberlerin gelişi ile birlikte yenilenmiştir. Yüce Allah peygamberleri bir iman sözleşmesi gerçekleştirmek için göndermemiştir. Tersine peygamberleri var olan sözleşmeyi yenilemeleri, hatırlatmaları, ayrıntılarını ortaya dökmeleri, salih ameli, insana yaraşır bir hayat tarzı ve sadece eski antlaşmayı gerçekleştiren yüce Allah’a yönelmeyi., birlikte O’nun egemenliğine girmeyi ve O’ndan başkasının egemenliğini tanımamanın gereklerini açıklamaları için göndermiştir.
Artık insanlarla yapılan sözleşmeler , onlarla gerçekleştirilen antlaşmalar ilahi sözleşmeye, Rabbani anlaşmaya dayanacaktır. Bu anlaşma ve sözleşmenin bir peygamberle ya da insanlardan biriyle gerçekleştirilmesi farketmez. Yakın ya da uzak biri olması, ferd ya da toplum olması durumu değiştirmez. Dolayısıyla ilk sözleşmeye riayet eden diğer sözleşmelere de riayet eder. Çünkü sözleşmeye riayet etmek farzdır. Anlaşmanın yükümlülüklerini üstlenen biri, insanlara ilişkin olarak kendisinden istenen şeyleri de yerine getirir. Çünkü bu da anlaşmanın maddeleri arasında yer alır.
İşte hayat binasının önemli dayanaklarından biri olan bu gerçek birkaç kelime ile bu şekilde belirginleştiriliyor: