SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA SAFFAT SURESİ 88 VE 93. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
88- İbrahim yıldızlara bir baktı. ·
89- “Ben hastayım ” dedi. ·
90- Bunun üzerine onun yanından kaçtılar. ·
91- İbrahim de; gizlice onların tanrılarına sokuldu. “Size sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz?”
92- “Neyiniz var konuşamıyor musunuz?” dedi. ·
93- Ve gizlice üzerlerine yürüyüp sağ eliyle putlara kuvvetli bir darbe indirdi.
Rivayete göre, Hz. İbrahim’in kavminin o gün bayram günüdür. Bu -belki de nevruz bayramıydı- halk ilahlarının önüne kutsanmak ve hayır beklentisi ile yiyecek bırakır, bahçelere ve hoş vakit geçirecekleri yerlere çıkar, daha sonra eğlence ve dinlenme dönüşü, kutsanmak için bıraktıkları yiyecekleri almaya gelirlerdi. İbrahim artık bunların kendine uyacaklarından ümidi kesmiş ve kesinlikle bunların sapık fıtratlarının düzelmeyecek bir biçimde bozulmuş olduğunu kesinkes anlamıştı. Bunun üzerine bir karara varır, kararını uygulayabilmek için onların putlardan ve mabedlerden uzaklaştıkları bu bayram gününü bekleme e koyulur. İbrahim’in, onların bu sapıklıklarından duymuş olduğu sıkıntı artık dayanılmaz noktaya varmış, kalbini yormuş, artık bıçak kemiğe dayanmıştı. Kendisini mabedden ayrılıp bayram şenliklerine katılmaya çağırdıkları zaman gözünü gökyüzüne çevirir ve ?”Ben hastayım” gezip eğlenceye çıkacak gücü kendimde bulamıyorum, oralara keyif ve eğlence arzusu içinde olup kalbinde sıkıntı ve keder olmayanlar gider. Oysa kendim rahat ve gönül huzur içinde değilim der. İbrahim, sıkıntı ve yorgunluğunu dile getirmek için böyle konuşmuştu. Onları kendileri ile baş başa bırakmak için bunları dile getirmişti, yoksa yalan söylemek için böyle konuşmamıştı. Bu söz, o günkü yaşamış olduğu gerçeklerin ta kendisi idi, çünkü sıkıntı, huzursuzluk insanı hasta eder.
Halk ise bu bayram günü adet, gelenek ve şenlikleriyle baş başa kalmak için acele ediyorlardı. İbrahim -selâm üzerine olsun- ne şikayeti olduğunu onlara anlatabilmesi için beklemediler. Aksine, geriye dönüp ondan uzaklaştılar. Kendi işlerine koyuldular. İşte bu, İbrahim’in beklediği fırsattı. İbrahim soydaşlarının düzmece ilahlarına doğru koşar. Putlarının önünde yiyeceklerinin en hoşu en tazesi vardı. İbrahim -selâm üzerine olsun- alay ederek onlara: “İbrahim de gizlice onların tanrılarına sokuldu: “Size sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz?” der. Doğal olarak putlar ona cevap vermezler. Alay ederek soruyu değiştirir, putlara, kinle: “Neyiniz var, konuşamıyor musunuz?” dedi. İnsanın aslını astarım bildiği, duyup konuşmadığından kesinlikle emin olduğu bir şeye hitap etmesi bilinen psikolojik bir durumdur. Asıl kızgınlık nedeni, düzmece ilahların gerisinden halkın tutumundan ve zayıf tasavvurlarından duyulan can sıkın-tısıdır. Bu soruya da putlar cevap vermezler. İşte bu noktada İbrahim, gizli kin yükünü söz halinde değil de, aksiyon olarak boşaltır: “Ve gizlice üzerlerine yürüyüp sağ eliyle putlara kuvvetli bir darbe indirdi.” Ve içini kin, keder ve sıkıntıdan yatıştırmış olur.