SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA SEBE SURESİ 14. AYET
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
14- Süleyman’ın canını aldığımızda ancak değneğini kemiren bir kurt onun öldüğünü cinlere fark ettirdi. Onun ölüsü yere düşünce belli oldu ki, eğer cin’ler gaybı bilselerdi, o onur kırıcı angaryaların sıkıntısını çekmeye devam etmezlerdi.
Rivayete göre Hz. Süleyman can verdiğinde elindeki değneğe dayanmış ayakta duruyordu. Son derece ağır işlere koşmuş olduğu cin’ler ise öteye-beriye koşuşuyor, bu ağır işlerini yapıyorlardı. Hiçbiri efendilerinin öldüğünü fark etmemişti. Bu arada bir böcek söylendiğine göre bir tahta kurdu çıkageldi. Bu böcek ağaçları kemirerek besinini sağlar. Yaşadığı yörelerde evlerin çatılarını, kapılarını ve direklerini oburcu bir iştahla aşındırır. Bu yüzden Mısır’ın bazı bölgelerindeki köylerde halk, evlerini yaparken kereste kullanmaktan kaçınır. Çünkü bu böceğin ağaç türünden olan bütün yapı bölümlerini kemirip yok edeceğini iyi bilirler.
İşte bu böcek tarafından kemirilen Hz. Süleyman’ın değneği aşınınca ölü vücudu yere yığılıverdi. Ancak o zaman cin’ler O’nun öldüğünü anlayabildiler. Yukarıdaki ayetin o bölümünü bir daha okuyalım.
“Onun ölüsü yere düşünce belli oldu ki, eğer cin’ler gaybı bilselerdi, o onur kırıcı angaryaların sıkıntısını çekmeye devam etmezlerdi.”
İşte bazı müşriklerin taptıkları cin’ler bunlardı. Görüldüğü gibi bunlar, yüce Allah’ın kullarından birinin buyruğu altında çalışıyorlar ve bunun yanı sıra “yakın” gaybın bilgisinden bile yoksundurlar. Oysa sözü edilen müşrikler onlardan “uzak” gayblere ilişkin bilgi edinebileceklerini umuyorlardı!
SEBE HALKININ HİKÂYESİ
Davudoğullarına ilişkin hikâyede yüce Allah’a inanmanın, O’nun bağışlarına şükretmenin ve nimetlerini yerinde kullanmanın sayfası sunuluyor. Bu sayfanın karşı yüzünde ise Sebe halkının sayfası yer alır. Neml suresinde Hz. Süleyman ile Sebe kraliçesi arasında geçen olaylar anlatılmıştı. Burada Sebelilerin, Hz. Süleyman hikâyesini izleyen maceraları sunuluyor. Bundan anlıyoruz ki, burada anlatılan olaylar Hz. Süleyman ile kraliçenin arasındaki maceradan sonra meydana gelmişlerdir.
Bu varsayımımızın dayanağı şudur: Sebe halkına ilişkin hikâyenin burada anlatılan bölümünde adamların sahip oldukları nimetler yüzünden şımarmaları, bu yüzden ellerindeki nimetlerin kayboluşu, arkasından birliklerinin bozuluşu ve parçalanıp öteye-beriye dağılmaları gündeme gelmektedir. Oysa bu adamlar, Neml suresinde bize tanıtılan ve Hz. Süleyman ile arasındaki ilişkilere yer verilen kraliçeleri zamanında güçlü bir devletleri ve son derece mutlu bir hayatları vardı. Bunun böyle olduğunu kraliçenin ülkesinden döndüğünde gördüklerini anlatan Hudhudun Neml suresinde okuduğumuz şu sözlerinden anlıyoruz.
“Ben o yörenin halkını yöneten bir kadınla karşılaştım. Allah ona her şeyi vermiş, görkemli bir tahtı var.
“Onun ve soydaşlarının Allah’ı bir yana bırakarak güneşe secde ettiklerini gördüm” (Neml suresi, 23-24)
Bilindiği gibi sonra bu kraliçe Hz. Süleyman’la buluşarak alemlerin Rabbine teslim olmuştu. İşte burada anlatılan hikâyenin olayları, kraliçenin Allah’a teslim oluşundan sonra meydana gelmişti. Bu hikâyede bize, yüce Allah’ın bağışladığı nimetlere karşı şükür görevlerini yerine getirmekten kaçman Sebelilerin başlarına neler geldiğini öğreniyoruz.
Hikâyenin başında Sebe halkının içinde yüzdüğü bolluğu, refahı ve mutluluğu anlatılıyor, bunun arkasından kendilerine bunca bol nimetler veren yüce Allah’a şükretmelerinin gereği vurgulanıyor. Okuyoruz.