SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ŞUARA SURESİ 190. VE 191. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun
190- Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdi.
191- Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb’in üstün iradeli ve merhametlidir.
Bu suredeki kıssalar böylece sona eriyor. Hemen ardından son yorum geliyor. Kıssalar sona erdi. Bunların hepsi de peygamberlerin ve peygamberliklerin kıssasını: Yakalanma ve yüz çevirme, meydan okuyuş ve ceza kıssasını sunmaktadır.
Bu kıssalar surenin girişinden sonra başlamışlardı. Giriş bölümünde Hz. peygamberin -salat ve selam üzerine olsun- ve Kureyş müşriklerinin özel durumu ele alınıyordu. Onlardan söz ediliyordu:
Ey Muhammed, onlar mümin olmuyorlar diye neredeyse canına kıyacaksın. Eğer dilesek onlara gökten bir mucize indiririz de karşısında boyunlar eğik kalır.
Onlar son derece merhametli olan Allah’ın kendilerine gönderdiği her yeni uyarıya burun kıvırarak sırt çevirirler.
Onlar yalanladılar. Fakat alay konusu ettikleri gerçeklerin somut olayları ile yakında yüzyüze geleceklerdir. (Şuara suresi, 3-6)
Sonra kıssalar anlatıldı. Bunların hepsi de kendilerine gelen haberleri alaya alan bir topluluğun tipik örnekleriydi!
Kıssalar sona erdikten sonra, anlatımın seyri, surenin giriş bölümünde ele alınan konuya tekrar döndü. Bu son yoruma yer verildi. Burada Kur’an’dan söz ediliyor. O’nun Alemlerin Rabb’i olan Allah tarafından gönderildiği pekiştiriliyor. Asırlar önce meydana gelen bu kıssalar da bu gerçeği pekiştirmektedir. Kur’an onları Alemlerin Rabb’i olan Allah’tan alıp getirmektedir. İsrailoğulları (Yahudi) bilginlerinin bu peygamberin ve onun okuduğu Kur’an’ın haberini biliyorlardı.. Zira bu konu hakkında eski kutsal kitaplarda bilgi verilmişti. Ancak müşrikler apaçık delillere karşı inat ediyorlardı. Onun bir büyü veya şiir olduğunu iddia ediyorlardı. Eğer Arapça konuşmayan yabancı birine bu Kur’an inseydi, o da tutup bunu onların diliyle kendilerine okusaydı yine iman edecek değillerdi. Zira onları imandan alıkoyan delil yetersizliği değil inatlarıydı! Bu Kur’an’ı Hz. Muhammed’e -salat ve selam üzerine olsun- getiren, kahinlere haber getiren şeytanlar değildi. Kur’an aynı zamanda şiir de değildi. Çünkü bunun değişmez bir yolu (uslubu) vardı. Halbuki şairler tepkilerine ve arzularına göre her sahada dolaşırlar. Bu Allah tarafından müşriklere bir hatırlatma, bir öğüt olarak gönderilen Kur’an’dan başkası değildi. Yüce Allah onları cezalandırmadan önce böylece kendilerini uyarıyordu. Kendisi ile alay ettiklerinin haberi gelmeden önce onlara öğüt veriyordu. “Zalimler ne acı bir akıbetle yüzyüze geleceklerini yakında anlayacaklardır. (Şuara suresi, 227)