SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA TA-HA SURESİ 42. ve 44. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
42- Sen ve kardeşin ayetlerimle, mucizelerimle gidiniz. Bu arada adımı anmayı hiç ihmal etmeyiniz.
43- Firavun’a gidiniz. Çünkü o gerçekten azıttı.
44- Ona yumuşak sözler söyleyiniz. Belki aklı başına gelir ya da kötü akıbete uğramaktan korkar.
Sen ve kardeşin mucizelerimin itici enerjisinden güç almış olarak yola çıkınız. -Bilindiği gibi Hz. Musa, bunlardan değneğin yılana dönüşme mucizesi ile ak parıltı saçan el mucizesini gözleri ile görmüştü- Bu arada adımı anmayı hiç ihmal etmeyiniz. Bu sizin cephaneniz, silahınız, sırtınızı vereceğiniz sağlam dayanağınız, düşmez kalenizdir. Firavun’a gidiniz. Ben seni vaktiyle onun kötülüğünden korumuştum. O zaman yeni doğmuş bir bebektin. Bir sandukaya kapatıldın, sanduka nehre atıldı ve dalgalar onu kıyıya bıraktı. Bu terör senin kılına dokunamadı, bu korkular sana hiçbir zarar vermedi. Oysa şimdi eğitimlisin, donanımlısın, göreve hazırsın. Şimdikinden çok daha kötü, çok daha büyük tehlikelerden kurtulduğuna göre artılı sana bir şey olmaz.
Kardeşinle birlikte Firavun’a gidiniz. Çünkü o iyice azıttı, gemiyi azıya aldı, zorbalığını ayrı boyutlara vardırdı. Okuyalım:
“Ona yumuşak sözler söyleyiniz.”
Çünkü yumuşak söz, karşı tarafı kızdırmaz; onun günahla, kötülükle gururlanma damarını kabartmaz. Azgın zorbaların başını döndüren kof bencillik kompleksini depreştirmez. Tersine kalbi uyarır. Uyanan kalp ise öğüt alır, azgınlığın sonundan korkmaya başlar. .
Kardeşinle Firavun’a gidiniz. Giderken doğru yola dönmez önyargısına kapılarak umutsuzluğa kapılmayınız. Öğütlerinizi dinleyebilir, kötülüklerinden korkup vazgeçebilir iyimserliği içinde olunuz. Çünkü eğer bir çağrı görevlisi, çağrısının etkisi ile karşısındaki kimsenin doğru yola gelebileceğini ummazsa, coşku için çağrı görevini yapamaz, karşı tarafın ayak diremeleri ve inkârcılığı ile yüzyüze gelince tüm gücü ile davasını savunmayı sürdüremez.
Hiç kuşkusuz yüce Allah, Firavun’un başına neler geleceğini, sonunun nasıl olacağını biliyor. Fakat her işte olduğu gibi, çağrı görevinde de sebeplere yapışmak gereklidir. Yüce Allah, insanları yaptıklarına göre, bu yaptıkları kendi dünyalarında meydana geldikten sonra, hesaba çeker. Gerçi O, olup-bitenlerin öyle olacağını baştan bilir. Çünkü yüce Allah’ın olayların geleceğine ilişkin bilgisi şimdiki zamana ve geçmişe ilişkin bilgisi gibidir, O’nun bilgisi açısından zaman dilimleri arasında hiçbir fark yoktur.
DAVETE İLİŞKİN İLAHI TALİMAT
Buraya kadar yüce Allah, Hz. Musâ ya sesleniyordu. Sahne çölde geçen bir “söyleşi” sahnesi idi. Bu noktada ise mesafelerin, boyutların ve zamanların dürülüp aşıldığına tanık oluyoruz. Bir de bakıyoruz ki, Hz. Musa, kardeşi Harun ile beraberdir. İkisi birlikte Rabb’lerine sesleniyorlar. Firavun ile karşılaşmalarına ilişkin korkularını, kendilerine hemen işkence yapacağından, çağrıları karşısında öfkelénip küplere bineceğinden endişe ettiklerini açıklıyorlar. Okuyalım: