SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA YASİN SURESİ 71 VE 76. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
71- Kudretimizle kendileri için hayvanlar yarattığımızı görmediler mi?
72- Onları kendilerine boyun eğdirdik, işte binekleri onlardandır ve onlardan yiyorlar.
73- Onlarda daha nice faydalar, içecekler vardır. Şükretmezler mi?
74- Belki kendilerine yardım edilir diye Allah’dan başka tanrılar edindiler.
75- Oysa onlar yardım edemezler, ancak kendileri o tanrılara koruyuculuk için nöbet beklerler.
76- Onların sözü seni üzmesin. Biz onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz.
Görmezler mi?.,. İşte burada yüce Allah’ın ayeti gözlerini önünde durmaktadır. Ne uzaktır, ne ıraktır ve ne de derin düşünüp tefekkür etmeyi gerektirecek kadar kapalıdır. Bu ayet, yüce Allah’ın kendileri için yarattığı, onları kendilerine mal ettiği bazılarına binmek, bazılarının etini yemek ve sütünü içmek ve onlardan daha daha çeşitli şekillerde yararlanmak için kendilerine boyun eğdirildiği irili-ufaklı hayvanlardır.
Bütün bunlar, yüce Allah’ın kudreti, insanlara ve hayvanlara çeşitli özellikler bahşetmesi sayesindedir. Ki, böylece yüce Allah insanlara, o hayvanları kendilerine boyun eğdirme çalıştırma ve onlardan yararlanma gücü vermiş ve hayvanları da boyun eğen, yararlı olan ve insanın bir çok ihtiyacın yerine getiren bir karakterde yaratmıştır. Bunların hiçbirini yapmaya insanın gücü yetmez. İnsanlar bir araya gelip yardımlaşsalar bir sineğe bile yaratamazlar. Kendilerine boyun eğme özelliği vermediği bir tek sineği bile emirleri altına alıp kendilerine boyun eğdiremezler.
“Şükretmezler mi?”
İnsan konuya bu gözle ve Kur’an-ı Kerim’in yaydığı şu ışığın altında bakarsa, derhal yüce Allah’ın bol nimetlerine boğulmuş bulur kendini. Kendisi çevreleyen her şeyde görünen çok bol nimettir bu. Bu nimetler bazen bindiği hayvan veya yediği bir parça et ya da bir yudum süt, veyahut bir parça yağ veya peynir olur. Veya kıl, yün ya da deve tüyünden yapılmış giydiği elbise… Ve daha neler neler… Yüce yaratıcının varlığını, rahmetini ve nimetini hissettiren vicdanı bir dokunuştur bu… Ve bu hüküm çevresinde elinin dokunduğu her nesneyi ve şu kocaman evrende canlı veya cansız, kullandığı her şeyi kapsar. Böyle birinin tüm hayatı yüce Allah’ı tesbih etmeye, O’na hamd etmeye ve gece-gündüz O’na ibadete dönüşür.
Fakat insanlar şükretmiyorlar. Bunca nimetlerle birlikte insanların, içinde yüce Allah’ı bırakıp puta tapanlar vardır.
“Belki kendilerine yardım edilir diye Allah’tan başka tanrılar edindiler.” “Oysa onlar yardım edemezler, ancak kendileri o tanrılara koruyuculuk için nöbet beklerler.”
Eskiden tanrı diye tapılan şeyler putlar, ağaçlar, yıldızlar, melekler ve cinlerdi… Gerçi putçuluk günümüze kadar yeryüzünün bazı yörelerinde sürüp gelmiştir. Fakat bu tanrılara tapmayanlar Allah’ın birliği ilkesine tam olarak bağlanmamışlardır. Onların şirki bugün yüce Allah’ın gücünden başka bir takım asılsız güçlere iman etmeleri ve Allah’dan başka birisine dayanmaları şeklinde kendisine göstermektedir. Şirk çeşit çeşittir. Zaman ve yerin değişmesi ile şekil değiştirir.
Bu tanrılara kendileri yardımı ile zafer elde etmek için tapıyorlardı onlar… Oysa bunlara kimse düşmanca saldırmasın veya kötülük etmesin diye bizzat kendileri bu sözde tanrıları korumaktaydılar, kendileri onların askerleri olmuş, kendilerine yardımlarına hazır bekliyorlardı. “Oysa onlar yardım edemezler, ancak kendileri o tanrılara koruyuculuk için nöbet beklerler.”
İşte bu, düşüncenin ve tefekkürün saçmalıkta son sınırı idi. Şu kadar var ki, bugünkü insanların çoğu bu basitlikten ancak şeklen kurtulmuşlardır. Bugün azgın ve zalimleri tanrılaştıranlar bu çeşit çeşit putlara tapanlardan geri kalmış değillerdir. Onlar da azgınların muhafız askerleridirler. Kendilerine gelecek her tehlikeyi savan ve azgınlıklarına arka çıkan onlardır. Ve onlar aynı zamanda da azgınlığa baş eğmektedirler.
Putçuluk çeşitli şekilleri içinde özde aynı putçuluktur. Saf Allah birliği inancı herhangi bir şekilde sarsıldı mı hemen putçuluk gelir. Şirk gelir, cahiliyet gelir. İnsanlık için ilâhlığı sadece bir olan Yüce Allah’ı tanıyan, ibadeti sadece O’na sunan, sadece O’na yönelip güvenen, itaat ve tazimi sadece O’na gösteren saf Allah’ın birliği inancından başka kurtuluş yolu yoktur.
“Onların sözü seni üzmesin. Biz onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz.”
Bu sesleniş yüce Allah’ı bırakıp ta tanrılar edinen, şükretmeyen, O’nu zikretmeyen kimselerle karşı karşıya olan peygamberdir. Hedefi ise onların karşısında peygamberin kalbine güven vererek huzurunu sağlamaktır. Onlar yüce Allah’ın ilmi açısından ayan beyan ortadadırlar. Bütün kurdukları ve yapabilecekleri onun gözünün önündedir. Onlar için Resulullah’ın üzerine düşen bir şey yoktur. Onların durumları kadir olan kudret sahibi için ortadadır, gizli değildir. Yüce Allah onları ardlarından çevirip kuşatmıştır. Böylece onların durumu çok zayıf ve önemsiz olmuştur. Allah’a güvenen bir mü’minin duyacağı bir tehlikeleri kalmamıştır artık… Çünkü bir mü’min bilmektedir ki, yüce Allah onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da ve yine bilir onlar yüce Allah’ın avucunun içinde, gözünün önündedirler, de onlar farkında değillerdir.