sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ZÜMER SURESİ 41 VE 44. AYETLER

SEYYİD KUTUB’UN (RH.A.) BAKIŞ AÇISIYLA ZÜMER SURESİ 41 VE 44. AYETLER
04.09.2023
270
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

41- Biz, insanlar için bu Kitab’ı hak ile sana indirdik. Artık kim doğru yola gelirse kendi yararınadır; kim de saparsa kendi zararınadır. Sen onların üzerine vekil değilsin.

42- Allah, öleceklerin ölümleri anında, ölmeyeceklerinde uykuları esnasında ruhlarını alır. Sonra ölümlerine hükmettiği kimselerinkini tutar; diğerlerini bir süreye kadar salıverir. Doğrusu bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır.

43- Yoksa Allah’dan başka şefaatçiler mi ediniyorlar? De ki: “Onlar, hiçbir şeye sahip olmadıkları, akıl da edemedikleri halde mi şefaat edecekler?”

44- De ki: “Bütün şefaat Allah’ın iznine bağlıdır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra O’na döneceksiniz.

“Biz, insanlar için bu Kitab’ı hak ile sana indirdik.”

Hak, O’nun yapısında. Hak, O’nun metodunda. Hak, O’nun şeriatında. Gökleri ve yeri ayakta tutan Hak. Bu Kitap’da insanlığın hayatı için gereken düzenin ve bütün bir evrenin düzeninin tam bir ahenkle üzerinde buluştuğu Hak. Bu Hak, “insanlar” için inmiştir. Onunla yollarını doğrultsunlar, onunla birlikte yaşasınlar ve ona dayanarak ayağa kalksınlar. Sen ise sadece bir haberci. Onlar bu haberi duyduktan sonra dilediklerini kendilerine seçsinler. İstersin doğru yolu, ister sapıklığı; ister nimetleri, ister azabı. Herkes kendisini, dilediği tarafa götürür. Sen onların başına bekçi değilsin. Onlardan sorumlu da de ilsin. “Artık kim doğru yola gelirse kendi yararınadır; kim de saparsa kendi zararınadır. Sen onların üzerine vekil değilsin.”

Onların başında vekil olan sadece Allah’dır Onlar hem uyanıkken hem de uyurken tüm hallerinde O’nun avucu içindedirler. O, onlara dilediğini yapabilir: “Allah öleceklerin ölümleri anında, ölmeyeceklerinde uykuları esnasında ruhlarını alır. Sonra ölümlerine hükmetti i kimselerinkini tutar; diğerlerini bir süreye kadar salıverir. Doğrusu bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır.” Ölen insanların ecellerini belirleyen Allah’dır. Uyuyan insanları belli bir zaman kadar u utan da O’dur. İnsanlara, uyurken, ölmemekle beraber bir tür ölüm hali yaşatan da O’dur. Uyku halindeki insanın eceli gelmişse, onun canım alır; O da bir daha uyanamaz. Eceli gelmeyen insanın canını ise serbest bırakır: o da yeniden uyanır. Yani bütün insanların canları hem uyanıklık hem de uyku halinde O’nun elindedir.

“Doğrusu bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır.”

Onlar, bu şekilde sürekli olarak Allah’ın avucundadırlar. Onların başına vekil olan da O’dur. Sen onların başına vekil değilsin. Eğer onlar doğru yolu seçerlerse kendileri lehine olur. Sapıklığı seçerlerse aleyhlerine olur. Yani onlar her halde hesaba çekilecekler. Kendi hallerine bırakılmayacaklar. Öyleyse bağlarının çözülmesini ve kurtulmayı nasıl bekleyebiliyorlar?

“Yoksa Allah’dan başka şefaatçılar mı ediniyorlar? De ki: “Onlar hiçbir şeye sahip olmadıkları, akıl da edemedikleri halde mi şefaat edecekler.”

“De ki: “Bütün şefaat Allah’ın iznine bağlıdır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur. Sonra O’na döneceksiniz.”

Bu soru, onları aşağılama, hafife alma amacına yöneliktir. Onların, kendilerini Allah’a yaklaştıran aracılar olsunlar diye meleklerin heykellerine tapmaya yönelik anlayışlarını eleştirmektedir.

“De ki: “Onlar hiçbir şeye sahip olmadıkları, akıl da edemedikleri halde mi şefaat edecekler?”

Bu sorudan hemen sonra şefaatin tamamen Allah’ın elinde olduğunu belirten hüküm yer alıyor. Dilediği kimse için “yine kendisinin” dilediği kimseye şefaat izni verecek olan da O’dur. Onların şefaate ehliyetli olarak gördüklerini, Allah’ın dışında ortaklar olarak kabul etmelerine neden olacak bir şey mi?

“Göklerin ve yerin hükümranlığı O’nundur.”

Bu hükümranlık içinde O’nun iradesine karşı çıkacak bir güç yoktur.

“Sonra O’na döneceksiniz.”

Eninde sonunda O’na dönmekten başka çare ve kurtuluş yoktur.

Yüce Allah’ın hükümranlık ve hakimiyet sıfatları ile tek başına ön plana çıktığı bu konumda onların Tevhid anlayışından nasıl nefret ettikleri ve etraflarını kuşatan bütün bir varlığın tiksindiği şirk anlayışına zevkle nasıl daldıkları arz edilmektedir.

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.