“Siz mi iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?” (4. BÖLÜM)
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Alemlerin Rabbi rahman ve rahim din gününün sahibi bütün noksan sıfatlardan münezzeh kemal sıfatlarla muttasıf olan yaratan yaşatan yöneten öldürecek diriltecek, hesaba çekecek olan Allah Celle Celaluhu’ya sonsuz, sınırsız hamd ve senalar olsun.
Son Resul yaşayan Kur’an Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vessellem’e onun ev halkına ashabına ve onların izinden giden ihsan üzere onlara tabi olan bütün müminlere salat ve selam olsun.
Musa Aleyhisselam onlardan uzaklaşmış Sina Dağı’na gitmişti. Bir özlem duydular. Geçmişe özlem duydular. Tam olarak sıyrılamadıkları, uzaklaşamadıkları hastalıklarından arınamadıkları hastalıklara maalesef tekrar kapılmaya başladılar.
Tabi ki belki bir anda olmadığı şeytanın oyunlarını hepimiz biliyoruz. Yavaş yavaş kişiyi işler. Kişi eğer yanlış yaptığını vahyin çerçevesinde görmez. Aklını ölçü edinirse, mutlak ölçü edinirse, vahiyle görmeye çalışmaz.
Kendi aklıyla ki akıl da hiçbir zaman ayetlere sabittir. Zorluk ve sıkıntılara kişiyi meylettirmez. Yani akıl vahye tabi olmazsa nefse tabi olur, hevaya tabi olur.
Heva ve nefse tabi olan akıl da ruhun, kalbin, imanın bedel ödemesine müsaade etmez. Yani o bedeli ödemeyi kabul etmez. Onu çok büyük bir dağ gibi gösterir, aşılmaz bir engel gibi gösterir. büyütür ki onu büyüttüğü oranda haşa ve kella
Allah’ın vaadini küçültür. Allah’ın vaadini küçültür. Ve men evfe bi ahdi min Allah. Bu vaat kimeydi? Dönmeyeceğini vaat ettiği söz kimeydi? Ahdi kimeydi Allah-u Teala’nın?
İnna Allah haştera minel mu’minine enfusehum ve emvelehum bi enne lehumul cenneh. Muhakkak ki Allah satın aldı kimden? Müminlerden neyi canlarını ve mallarını.
Sebep cennet vermek üzere. Bunu öyle büyütür ki ne canını ne malını Allah yolunda feda etmeye yanaşmaz. Bunu öyle büyük bir hastalık olarak öyle büyük bir hastalıktır ki bu gözünde öyle büyüktür ki
Allah’ın vaadi o kadar küçülür ki küçülür, küçülür, küçülür en son yok olup gider. Yani ahirete iman gider. Önce böyle çünkü Allah’ın vaadi cennetti ya.
Hani burada 5 ver hemen 50 vereceğim ya da 700 katını vereceğim şeklinde haşa hani bankaya gidersin de adam sana veya bir tefeci der ya. İşte 500 vereyim sana ya da banka 5 ver sana 1000 vereyim der.
Yani 5 lira ver 1000 lira vereyim. Yani beş lira ver bin lira vereyim. Bin lira ver yedi yüz bin lira vereyim. Hoşuna gider. İnsanoğlu zayıftır. Aldanır. Faiz. Allah-u Teala ise lütfundan, ikramından her şey onun. El-Gani, El-Mu’ni, zengin olan.
Uzun bir hadiste, kutsi hadiste şöyle buyuruluyor. Mana olarak nakledeceğim. Bütün yerdekiler, göktekiler, canlısı, cansızı, insi, cinni bütün mahlukat Allah’tan her isteyebileceğini istese,
Allah da ona istediklerini verse onlara atomlar akıl almıyor zaten de. Allah’ın hazinelerinden ancak bir toplu iğnenin okyanusa daldırıldığında, çıkartıldığında o üzerindeki su kadar eksilir.
Allah’ın hazineleri geniş ama peşin değil. Bir bedel istiyor önce bedeli ödeyeceksin sonra vaadini vereceksin Allah-u Teala vaad ettiğini verecek. Fakat dedik ya öyle küçülür öyle küçülür öyle küçülür ki iman önce zayıflar.
Zayıflar daha zayıflar daha azalır azalıreğin ışığı gidince olduğu yere çakılmaya döner.
Yani Allah yolunda ilerleyemez kişi. Fedakarlık yapamaz hale gelir. Bedel ödemeye yanaşmaz hale gelir. Ve en son zaten şeytanın ana gayesi neydi? İmanı alıp götürmekti. İmanı alır götürür. Bakıyoruz İsrailoğullarına dönüyoruz.
Kötü misaller yani olunmaması gereken misaller nasıl olmamamız gerektiğinin örnekliği anlamında Kur’an-ı Kerim’in bize yansıttığı, aktardığı
alemlerin Rabbinin Rahman sıfatının tecellisi olarak bize rahmet ediyor ki kötülüğün kimler olduğunu gösteriyor bunlar gibi olmayın diye. Ve işte tekrar tevhidden sonra şirke ve küfre
dönüşü. Maalesef aldanmak. Baktığımız zaman İsrailoğulları buzağa meyil ettiler. Yani dünya ve dünyalıklara meyil ettiler. İstikametlerinden, hidayetten uzaklaştılar.
Bakın dikkat ederseniz bunun iki sebebi var. Bir, aslında yine iki sebep desek de biraz daha dikkatli bakınca tek sebep olduğunu görüyoruz. Allah Azze ve Celle’yi doğru şekilde tanıması gerektiği, kapasitesi oranınca tanıması gerektiği şekilde tanımamaktır.
Allah Celle Celaluhu dinlediğini anlayan, anladığını yaşayan kullarından olmayı hepimize nasip etsin. İmanının kendisine hayrı, teslimiyeti emrettiği kullarından olmayı bizlere nasip etsin.