TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 114. VE 118. AYETLER
114- Aliaha ve âhiret gününe iman edenler, iyiliği emreder kötülükten men ederler. Hayır işlerine koşuşurlar. İşte onlar, salihlerdendir.
Bu müminler, Aliaha ve âhiret gününe iman ederler. İnsanlara da, Aliaha ve Peygamberine iman etmek gibi iyilikleri emrederler. Allahı inkâr etme ve Peygamberini yalanlama gibi kötülüklere mani olurlar ve her türlü hayıra koşarlar. İşte bunlar, salih kullardandır. [1][228]
115- Yaptıkları hiçbir hayır asla inkâr edilmeyecektir. Allah, takva sahiplerini çok iyi bilendir.
Bu müminlerin yaptıkları herhangi bir hayır, Allah katında asla zayi edilmeyecek, aksine, Allah onlara, yaptıklarının mükhafaatını tam olarak verecektir. Allah, kendisinden korkan ve karşı gelmekten kaçınanları çok iyi bilendir. Allah onlara, yaptıklarının karşılığını verecektir.
Bu konuda diğer bir âyet-i kerimede de şöyle buyunılmaktadır: “…Şüphesiz ki Allah, iyilik yapanların kükafaatını zayi etmez. [2][229]
116- Şüphesiz ki inkâr edenlerin malları da evlatları da Allaha karşı kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir. İşte onlar, cehennemliktirler. Orada ebedi olarak kalacaklardır.
Şüphesiz ki ehl-i kitaptan fâsik olanların biriktirmiş oldukları malları ve yetiştirmiş oldukları evlatları, Allanın cezai and irmasi karşısında kendilerine hiçbir fayda sağlamayacaktır. Onlar, cehennemliktirler ve orada ebidi olarak kalacaklardır.
Allah teala, bu âyet-i kerimede, yüz onuncu âyette geçen, ehli-i kitabın fâsıklannı ve Hz. Muhammedi inkârda, onlara benzeyenleri tehdit etmektedir.
Bu hususta diğer bir âyet-i kerimede de şöyle buyunılmaktadır: “Rableri-ni inkâr edenlerin amelleri, fırtınalı bir günde rüzgârın savurduğu küle benzer. Kazandıklarını ellerinde tutamazlar. İşte en büyük sapıklık budur[3][230]
117- Onların, bu dünya hayatında sarfcttikleri şeyin durumu, kendilerine zulmeden bir kavmin ekinlerine isabet edip onu yok eden çok soğuk bir rüzgarın durumuna benzer. Onlara Allah zulmetmedi fakat onlar, kendi kendilerine zulmettiler.
Kâfirlerin, bu dünya hayatında, sevap almak için harcadıkları şeyler, çok soğuk bir rüzgarın durumuna benzer. Öyle ki, o rüzgar, kendi kendine zulmeden bir topluluğun ekinlerine isabet etmiş ve onu imha etmiştir. Allah, bu kâfirlerin yaptıkları amelleri bu şekilde yok edecek ve ümitlerini boşa çıkaracaktır. Amellerini boşa çıkararak Allah onlara zulmetmiş değildir. Fakat kendilerini cehenneme götürecek işler yaparak bunlar kendi kendilerine zulmetmişlerdir.
Âyet-i kerimede, Kafirlerin Sarf hayır işi gibi görünen harcamalarının aslında faydası olmadığını, aksine onlar için zarara yol açacağını ifade etmektedir.
Âyet-i kerimede geçen “Kâfirlerinsarf ettikleri şey”den maksat, Mücahide göre kâfirlerin dünya hayatındayken hayır işlerinde harcadıkları mallardır. Süddiye göre ise, kâfirlerin, kalben inanmadıkları halde, dilleriyle söylemiş oldukları sözlerdir.
Taberi birinci görüşü tercih etmiş ve kâfirlerin, dünya hayatındayken, sevap kazanmak için harcadıkları mallarından âhirette hiçbir fayda göremeyeceklerini beyan etmiştir. [4][231]
118- Ey iman edenler, sizden olmayanları yakın dost edinmeyin. Onlar size, fenalık yapmaktan geri durmazlar. Sizin, sıkıntıya düşmenizi isterler. Kinleri ağızlarından dökülür. Sinelerinin gizlediği ise daha büyüktür. Eğer sizler, Allanın emir ve yasaklarını, öğüt ve uyarılarını düşünen insan-lar san iz, biz size öğüt ve ibret alacağınız âyetlerimizi açıkladık.
Bu âyette Allah teala müminlere, kâfirlerden dostlar ve samimi arkadaşlar edinip müslümanlann sırlarını onlara aktarmalamîi yasaklıyor ve kâfirlerin, müminleri aldatıcı hainler ve küstahlar olduklarını bildiriyor ki, müs-lümanlar kendi kanaatlerince faydalı görseler dahi kâfirlerle dosluk kurmaktan uzakl aşsınlar.
Bu hususta başka âyetlerde de şöyle buyuruluyor. “Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmüyor musun? Onlar sapıklığı satın alıyor ve sizin de doğru yoldan sapmanızı istiyorlar. [5][232]
“Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanlan dost edinmeyin. Onlar, birbirinin dostudur. Sizden kim, onları dost edinirse, şüphesiz ki onlardan olur. Muhakkak ki Allah, zalim kavmi hidayete erdirmez. [6][233]
Abdullah b. Abbas, Mücahid, Katade, Rebi1 b. Enes, Süddi İbn-i Cüreyc ve İbn-i Zeyde göre bu âyet-i kerime, müminlere, münafıkları yakın dost edinmemelerini emretmektedir. Zira mü si umanlardan bazıları, İslam gelmeden önce “Yahudi ve münafıklarla olan dostluklarını sürdürmek istemişler ve onlarla içli dışlı olmaya devam etmişlerdir. Allah teala, bu âyeti indirerek müminlerin, Yahudi ve münafıkları yakın dost edinmelerini yasaklamıştır.
Bu hususta Ezher b. Raşid diyor ki. “Enes b. Malik, Resulullahın şu hadisini rivayet etti. “Siz, müşriklerin ateşiyle aydınlanmayın ve yüzüklerinize Arapça yazı işletmeyin. [7][234]Ezher b. Raşit diyor ki: “Biz, bunun ne demek olduğunu anlamadık. Nihayet Hasan-ı Basri yanımıza geldi. İnsanlar bunun mânâsını ondan sordular. O da şu cevabı verdi: “Yüzükleriniz Arapça işletmeyin” ifadesinin manisi “Yüzüklerinize “Muhammed” ismini kazdırmayın.” demektir. Şirk ehlinin ateşiyle aydınlanmayın.” demek ise “İşlerinizde onlarla istişare etmeyin.” demektir. Sonra Hasan-ı Basri “Allanın kitabında bu izahın doğruluğunu beyan eten âyet şudur.” dedi ve “Ey iman edenler, sizden olmayanları yakın dost edinmeyin.” âyetini okudu.
Taberi diyor ki: Bu âyette zikredilenlerden maksat, sadece münafıklar değil, müslümanların Medinede, çevrelerinde bulunan ve İslama karşı kinleriyle tanınan Yahudilerdir. Zira, müminlere karşı açıkça savaşan müşrikler, müminler tarafından dost edinilmiyorlar, sadece müminlerle anlaşma yapıp onlara dost görünmeye çalışan Yahudileri dost ediniyorlardı. Bu nedenle âyet, müminleri, onları yakın dost edinmekten men etti. [8][235]