sohbetlerözlü sözleryazarlarmakalelervideolartefsir derslerikavram derslerimedaricus salikin

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 37-38. AYETLER

TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 37-38. AYETLER
27.07.2024
100
A+
A-

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.

37- Rabbi onu, güzel bir şekilde kabul etti ve onu, güzel bir şekilde yetiştirdi ve Zekeriyyayı, onun bakımına memur etti. Zekkeriyya, Meryemin bulunduğu mihraba her girdiğinde onun yanında yiyecek rızık buldu. “Bu sana nereden geldi ey Meryem? “dedi. Meryem: “O, Allah tarafından-dır. Şüphesiz ki Allah, dilediğini hesapsız bir şekilde rızıklandırır.” dedi.

Rabbi Meryemin, Beytül Makdisin hizmetine tahsis edilmesini annesin­den güzel bir şekilde kabul etti. Ve Meryemi, erginlik çağına erinceye kadar, yerden biten çiçekler gibi koruyup büyüttü. Zekeriyyayı, onu yetiştirmekle gö­revlendirdi. Zekeriyya, Meryemin bulunduğu özel yere her girdiğinde onun yanında çeşitli rızıklar buluyordu. Onun yanında yaz mevsiminde kış meyveleri kış mevsiminde de yaz meyveleri görüyordu. Bunun üzerine Zekerriya: “Bu rızıklar sana nereden geliyor ey Meryem?” diye sordu Meryem: “Bunlar, Allanın katından gönderilen rızıklardır.” diye cevap verdi.

* Âyet-i kerimede geçen ve “Zekeriyyayi onun bakımına memur etti.” şeklinde tercüme edilen ifadesi, İki şekilde okunmuştur.

a- Hicaz, Medine ve Basra kurraları bunu şeklinde okumuş­lardır. Bu kıraata göre bu ifadenin manâsı “Zekeriyya kendiliğinden onun bakı­mını üzerine aldı.” demektir.

b- Bütün Küfe kurralan ise şeklinde harfinin şeddesiyle okumuşlardır. Bu kıraata göre âyetin mânâsı ise “Allah, Zekeriyyayı Meryemi bakmaya vaziflendirdi.” şeklindedir. Taberi bu son kıraat şeklini ve bu izah tarzını tercih etmiş ve özetle şunları söylemiştir. “Bize erişen haberlere gö­re Zekeriyya ile diğer bir kısım insanlar, Hz. Meryemi bakıp büyütme hususun­da ihtilaf etmişler sonra oklarını Ürdün nehirine atmak suretiyle Kıır’a çekmiş­ler, neticede Kur’a Hz. Zekeriyyaya çıkmış ve Meryemi bakıp bütümeyi üstlen­miştir. Kur’anın nasıl çekildiği hususunda bir kısım ilim ehli şunu söylemişler­dir: “Oklarını Ürdün nehrine atınca Zekeriyyanin oku, nehrin bir kenarında diki­lip kalmış su onu götürememiş, diğer oklan ise alıp gitmiştir. Bu durumda diğer tartışanlar içinde Zekeriyyanın, Meryemin bakımına daha layık olduğunu gös­termiştir. Diğer bir kısım âlimler de, kur’ada Zekeriyyanın okunun nehirden yu­karı doğru yükseldiğini, diğerlerinin oklarının ise nehire düşüp gittiğini, bunun da Zekeriyyanın Meryeme bakmaya daha layık olduğunu göstermeye delil oldu­ğunu söylemişlerdir.

İkrime: “Bunlar, sana vahyettiğimiz gaip haberlerindendir. Meryemin iş­lerine kim bakacak diye kalemlerini atıp kur’a çekerlerken sen, yanlarında değil­din. Bu hususta çekişirlerken de yanlarında bulunmuyordun. âyetini izah ederken şöyle demiştir. “Onlar, kalemlerini (asalarını) attılar. Onlan su alıp gö­türdü. Sadece Zekeriyyanın kalemi yukarı doğru yükseldi. Su onu götüremedi. Bunun üzerine Meryemin bakımını Zekeriyya üzerine aldı.

Süddi, “Rabbi onu güzel bir şekilde kabu etti ve onu güzel bir şekilde ye­tiştirdi.” âyetinin izahında şunları söylemiştir: Annesi Meryemi doğurduktan so­ra onu bir beze sarmış ve Mabedin mihrabına götürmüştür. (Bazı âlimlere göre ise Meryemi ergenlik çağına eriştikten sonra oraya götürmüştür.) Mabedde Tev-ratı yazanlar, kendilerine bu gibi kimseler getirildiğinde onun kimin bakıp eği­teceğini tesbit etmek için aralarında kur’a çekiyorlardı. O zaman da Tevratı ya­zanların en efdali olan Hz. Zekeriyya da onların içinde bulunuyordu, Meryemin teyzesi, Zekeriyyanın hanımı idi. Meryemi getirip onun bakımı hususunda ara­larında kur’a çekmeye teşebbüs edince Zekeriyya onlara “Buna bakmaya en la­yık olan kimse benim. Çünkü onun teyzesi benim hanımımdır.” dedi. Fakat kur’a çekenler, onun teklifini kabul etmediler. Ürdün nehrine gittiler. Kendisiyle yazı yazdıkları kelemlerini Ürdün nehrine attılar. Kalemi dikilip kalan kimse Meryemin bakımını üstlenecekti. Hepsinin kalemi suya kapılıp gitti. Sadece Ze­keriyyanın kalemi sanki çamura saplanmış gibi suyun üzerine saplanıp kaldı. Böylece Zekeriyya Meryemin bakımını üzerine aldı. Onu evine götürdü. Âyette zikredilen “Mihrap”tan maksat da onun evidir.

İkrime ise, Meryemin bakımı işini şöyle anlatmaktadır: Meryemin annesi onu bir beze sararak alıp Hz. Musamn kardeşi Harunun oğlu olan Kâhinin oğul­larına götürdü. Kâhinin oğulları Kâbenin hizmetçileri gibi Beytül Makdisin hiz­metçileri idiler. Meryem onlara “Alın bu adağı, ben bunu buraya hizmete ada­dım. Bu benim kazımdır. Adetli olan, kiliseye giremez ve ben bunu tekrar evi­me döndürmem.” dedi. Onlar da: “Bu bizim İmamımızın kızıdır.” dediler. Çün­kü İmanın bunların namazlarını kıldıran İmamlan ve kurbanlarını kesen rehber­leriydi. Orada bulunan Zekeriyya “Bunu bana verin. Çünkü onun teyzesi benim hanımımdır.” dedi. Onlar ise “Bu bizim İmamımızın kızı, gönlümüz onu sana teslim etmeye razı değil.” dediler. İşte o zaman, Tevratı yazdıkları kalemlerle kur’a çektiler. Kur’a Zekeriyyaya çıktı. O da Meryemin bakımını üzerine aldı.

Diğer bir kısım âlimler, Hz. Zekeriyyanın, Meryemin bakımını üzerine alması hususunda özetle şunları söylemişlerdir: “Meryemin annesi Hanna, Mer­yemi doğurduktan sonra kocası gibi o da Ölmüştür. Zekeriyyanın hanımı Faku-zun kızı “İşâ” Meryemin teyzesi idi. Bu sebeple Zekeriyya Meryemi kur’a çek­meden yanına almış bakıyordu. Fakat İsraioğullannın uğradıkları şiddetli kıtlık­tan dolayı Zekerriyya, Meryemin bakımını devam ettimnekte güçlük çekmeye başladı. Bu sebeple aralarında kur’a çektiler. Yine de Meryemin bakımı Zeke-riyyu ya düştü. Fakat Allah teala, Meryeme bol rızıklar verdi ve onu Zekeriyya­ya yük yapmadı.

Taberi bundan önceki göriişü tercih etmiş, Hz. Zekeriyyanın, Meryemin bakımını daha başlangıçta kur’a ile düstlendiğini söylemiştir.

Âyet-i kerimede Zekeriyya Meryemin bulunduğu mihraba her geldiğinde onun yanında yiyecek nzık buldu.” Duyurulmaktadır. Zikredilen rıziktan mak­sat, Abdullah b. Abbas, Said b. Cübeyr ve Mücahide göre mevsimi olmadığı halde görülen üzümdür. Delıhak, Katade, Rebi’ b. Enes, Süddi ve Abdullah b. Abbastan nakledilen diğer bir görüşe göre bu rızıktan maksat, yaz mevsiminde görülen kış meyveleri, kış mevsiminde de görülen yaz meyveleridir. Muhammed b. İs hak a göre ise, burada zikredilen rızıktan maksat, Zekeriyyanın Merye­me götürdüğü yiyecekler dışında başka nzıklardır.

Âyette zikredilen “Mihrap” kelimesinden maksat, “Mabedin on kısmı” demektir. Aslında her toplantı yerinin ve namazgahın ön kısmına bu isim veril­mektedir. Âyet-i kerimede Zekeriyya (a.s.) in Meryeme “Ey Meryem bu sana nereden geldi?” şeklinde nzıklan sorduğu zikredilmektedir. Zekeriyyanin bunu sornıa sebebi şudur, Zekeriyya, Meryemin üzerine yedi kapıyı kilitliyor ve dışa­rı çıkıyordu. Sonra yanma girdiğinde yaz mevsiminde kış meyvesini, kış mevsi­minde de yaz meyvesini buluyordu. Gördüğü bu durumdan dolayı hayrete düşü­yor ve Meryeme” Bu sana nereden geldi?” diye soruyor Meryem de bu nzıkla-nn Allah katından gönderildiğini ifade ediyordu.

 

38- İşte orada Zekeriyya rabbine dua etti. Ey Rabbim, bana kendi katından temiz bir nesil ihsan et. Şüphesiz ki sen, duayı çok iyi işitensin.” dedi.

İşte orada Zekeriyya, kendisinin ihtiyar hanımının da kısır olmasına rağ­men, rabbine yönelerek dua etti ve şöyle dedi: “Ey rabbim, katından bana temiz ve salih bir evlat bahşet. Şüphesiz ki sen, sana yalvaranın duasını çok iyi işiten ve kabul edensin.

Âyet-i kerimede, Zekeriyya (a.s.) Meryemin, hiçbir vasıta olmaksızın belli nzıklarla nzıklandırıldığını görünce, yaşının büyük hanımının da kısır ol­masına rağmen, AHahın kendisine çocuk vermesini arzuladi. İsta orada rabbin-den kendisine temiz bir soy vermesini niyaz etti. Bu hususta Siiddi diyor ki: “Zekeriyya, Meryemin bu halini görünce dedi ki “Meryeme kış mevsiminde yaz meyvesini, yaz mevsiminde de kış meyvesini veren rab, bana da müsait olmayı­şıma rağmen elbette ki çocuk vermeye kadirdir. Sonra kalkıp namaz kıldı. Gizli olarak rabbine şu âyetlerde zikredilen münacaatlarda bulundu. “Hani bir zaman Zekeriyya rabbine gizlice niyaz etmişti.” Şöyle demişti: “Rabbim, zayıfladım, bir deri bir kemik kaldım, saçlarım ağardı. Ey rabbim, şimdiye kadar sana dua edip te hiç mahzun ve mahrum olmadım.” “Doğrusu ben, kendimden sonra yerime geçecek yakınlarımdan endişelendim. Hanımımın da çocuğu olmuyor. Ba­na, yerime geçecek bir oğul lütfet.” “Bana ve Yakup oğullarına vâris olsun. Onu, nzanı kazananlardan eyle. “Zekeriyya yi da hatırla. O, bir zaman rab­bine: “Rabbim, beni tek başıma evlatsız bırakma. Vârislerin en hayırlısı sensin.” diye niyaz etti

Taberi diyor ki: “Nesil (zürriyet) kelimesi “Tek bir kimse” mânâsına da gelir. “Çok kimseler” manâsına da. Ancak, burada nesilden maksat, tek bir kim­se demektir. Çünkü Zekeriyya (a.s.) başka bir duasında “Bana bir veli (Oğul) bahşet demiş. “Veliler bahşet” dememiştir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.