TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA AL-İ İMRAN SURESİ 76-77. AYETLER
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd kendisinden başka ilah olmayan, mutlak manada tek güç ve kudret sahibi olan Allah(Celle Celaluhu)’a mahsustur. Salat ve selam tüm peygamberlerin ve onları takip eden tabilerinin üzerine olsun.
76- Hayır, durum böyle değildir. Kim ahdini yerine getirir ve Allah-tan korkarsa, şüphesiz ki Allah, takva sahiplerini sever.
Hayır, ehl-i kitabın “Okur yazarlığı olmayan cahil insanlardan aldığımız emanetle riayet etmekle yükümlü değiliz.” demeleri doğru değildir. Fakat ehl-i kitaptan kim, Tevratta Hz. Muhammede ve onun getirdiği “Emanetleri yerine verin.” gibi emirlere ve bütün yasaklara iman edeceğine dair Allaha verdiği ahdi yerine getirir ve Ali ahin yasakladığı, inkâr ve isyandan, Allahtan korkarak kaçınacak olursa bilsin ki Allah, kendisinden korkanları ve azabından kaçınanları sever.
Abdullah b. Abbas, âyette geçen ve “Allahtan korkarsa” diye tercüme edilen kelimesini “Alana ortak koşmaktan kaçınırsa” şeklinde izah itmiştir.
77- Şüphesiz ki Allaha verdikleri sözü ve kendi yeminlerini verip carşılğında az bir değeri satın alanlar var ya, işte onların, âhirette nasibi yoktur. Allah, onlarlarla konuşmayacak, kıyamet gününde onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için can yakıcı bir azap vardır.
Gerçek şu ki, kendilerine gönderilen kitapta, Muhammed ve onun getirdiklerine iman edeceklerine dair Allaha verdikleri sözü ve yalan yere yaptıkları yeminlerini, dünya malından az bir değere değişenler var ya, işte onların, âhirette cennet nimetlerinden hiçbir nasipleri yoktur. Allah onlara, kendilerini sevindirecek bir şey konuşmayacak, kıyamet gününde onlara merhamet nazarıyla bakmayacak ve onları inkâr ve günah kirlerinden tem izlemeyecektir. Ayrıca onlar için can yakıcı bir azap vardır.
Müfessirler, bu âyet-i kerimenin nüzul sebebi ve kimin hakkında nazil olduğu hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir.
a- İkrimeye göre bu âyet-i kerime, Ebu Rafı1, Kenane b. Ebul Hakik, Kâ’b x el-Eşref ve Huyey b. Ahtab hakkında nazil olmuştur.
b- Abdullah b. Mes’ud, Vâil b. Hucr ve Adiy b. Umeyr’e göre bu âyet-i kerime, Eş’as b. Kays ile onun hasmı olan bir Yahudi hakkında nazil olmuştur. Bu hususta Abduüah b. Mes’ud demiştir ki: Resullah şöyle buyurdu.
“Kim, bir Müslümanm herhangi bir malını ondan haksız yere almak için yalan yere yemin edecek olursa o kimse Allahın huzuruna çıktığında onun, kendisine karşı gazaplı olduğunu görecektir. Abdullah b. Mes’udu dinleyen Eş’as b. Kays da şöyle demiştir: “Vallahi bu olay benim hakkında olmuştur. Şöyle ki “Benimle bir Yahudi arasında (ortak) bir arazi vardı. Yahudi, benim arazinin sahibi olduğumu inkâr etti. Ben onu Resulullaha şikâyet ettim. ResuluUah bana dedi ki: “Senin şahidin var mı?” Ben de “Hayır” dedim. Resulullah, Yahudiye dedi ki: “Yemin et.” Ben de dedim ki: “Ey Allahın Resulü, böyle olursa Yahudi yemin etler ve benim malımı alıp götürür.” İşte bunun üzerine Allah teala, “Şüphesiz ki Allaha verdikleri sözü ve kendi yeminlerini verip karşılığında az bir değeri satın alanlar var ya…” âyetini indirdi.
Adiy b. Umeyre diyor ki:
“Kinde kabilesinde îmriül Kays b. Abis isimli adam ile Hadramutlu bir adam bir arazi hakkında Resulullahın huzurunda muhakeme oldular. ResuluUah dâva konusu yerin kendisine ait olduğnu iddia eden Hadramutluya, şahit getirmesini söyledi. Fakat onun şahidi yoktu. Bunun üzerine ResuluUah, îmriül Kaysın yemin etmesine karar verdi. Hadramutlu adam dedi ki: “Ey Allanın Resulü, eğer sen buna yemin etme imkânı verecek olursan vallahi bu benim arazimi alır götürür.” Bunun üzerin Resulullah, “Kim kardeşinin bir malım haksız olarak almak için yalan yere yemin edecek olursa, Alanın huzuruna çıktığında, onun, kendisine gazaplı olduğunu görecektir.” buyurdu ve “Şüphesiz ki, Allaha verdikleri sözü ve kendi yeminlerini verip karşılığında az bir değeri satın alanlar var ya…” âyetini okudu. Bunun üzerine İmriül Kays dedi ki: “Ey Allanın Resulü, bu araziyi terkedip bırakana ne mükâfaat var?” Resulullah da: “Cennet var,” diye cevap verdi. İmriül Kays da bunun üzerine “Şahit ol ben o arazinin tümünü ona bıraktım.” dedi.
Ebu Vâlil diyor ki: “Abdullah b. Mes’ud (r.a.) dedi ki:
“Kim, yalancı olduğu halde yemin eder de o yemini ile bir mal kazanacak olursa Allanın huzuruna çıktığında, onun kendisine gazaplı olduğunu görecektir. Allah teala, bu durumu beyan eden şu âyeti indirmiştir: “Şüphesiz ki Allaha verdikleri sözü ve kendi yeminlerini verip karşılığında az bir değeri satan alanlar var ya…” Ebu Vâil sözlerine devamla diyor ki: Sonra Eş’as b. Kays çıkıp yanımıza geldi ve Abdullah b. Mes’udu kastederek dedi ki: “Ebu Abdurrahman sizinle ne konuşuyordu?” Dedim ki: “Biz onunla şunu konuşuyorduk: “Eş’as dedi ki: “Abdullah b. Mes’ud doğru söylemiş, vallahi bu âyet benim hakkımda indirildi. Şöyle ki, benimle bir kişi arasında bir kuyu hakkında ihtilaf vardı. Biz, meselemizi Resulullaha arzettik. Resulullah da buyurdu ki: “Ya sen şahit getireceksin ya da o yemin edecektir.” Dedim ki: “Bu takdirde o, hiç önemsemez yemin eder.” Resulullah da bana dedi ki: “Kim yalan yere yemin eder de onunla bir mal kazanacak olursa o, Allanın huzuruna çıktığında Allanın kendisine gazaplı olacağını görecektir. Allah, bunu doğrulayarak şu âyeti indirmiştir.” dedi ve sonra “Şüphesiz ki Allaha verdikleri sözü ve kendi yeminlerini verip karşılığında az bir değeri satın alanlar var ya…” âyetini okudu.
c- Âmir’e göre ise âyet-i kerimenin nüzul sebebi, malım satmak için yalan yere yemin eden bir adamın yeminidir.
Âmir diyor ki: “Bir adam malını satmak için sabahleyin pazara götürdü. Akşam olunca bir kişi gelip onunla pazarlık etmeye başladı. Adam da: “Sabahleyin şöyle şöyle fıat verilmesine rağmen satmadığına, akşam olmasaydı, söylediği fiata satmayacağına dair yemin etti. İşte bunun üzerine Allah teala bu âyeti indirdi. Mücahid, Katade, İmran b. Husayn ve Said b. el-Müseyyeb bu âyet-i kerimenin, yalan yere yemin eden kişiler hakkında nazil olduğunu söylemişlerdir.
Yalan yere yemin ederek başkasının malını haksız şekilde alan kişi için diğer bir hadisinde de Peygamber efendimiz şöyle buyuruyor:
“Üç kişi vardır ki kıyamet gününde Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için can yakıcı bir azap vardır.” Peygamber efendimiz bu sözlerini üç defa tekrarlamıştır. Bunun üzerine Ebu Zer: “Bunlar zarar etmiş, hüsrana uğramışlardır. Kimdir bunlar ya Resulullah?” demiş. Resulullah da: “Bunlar, kibirinden dolayı elbisesini uzatan, yaptıkları iyilikleri başa kakan ve yalan yere yemin ederek sattığı şeyi iyi gösterenlerdir. buyurmuştur.