TABERİ (RH.A)’NİN BAKIŞ AÇISIYLA ARAF SURESİ 175. VE 176. AYETLER

175-176- Ey Muhammed, onlara şu adamın halini anlat: “Biz ona âyetlerimizi vermiştik. O, onlardan sıyrılıp çıktı. Şeytan onu peşine taktı. Nihayet azgınlardan oldu.
“Eğer dileseydik onu âyetlerimizle yüceltirdik. Fakat o, ebedî kalacakmış gibi dünyaya sarılı. Ve arzularına uydu. Onun hali şu köpeğin durumuna benzer ki, üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur, kendi haline bı-raksan da dilini sarkıtıp solur. Âyetlerimizi yalanlayan kavmin sıfatı işte budur. Ey Muhammed, bu kıssayı anlat. Gerekir kî düşünürler.
Ey Muhammed, sen, ümmetine, kendisine deliller verdiğimiz o kişinin hikâyesini anlat. O kişi, kendisine verdiğimiz âyetlerden uzaklaştı. Şeytan onu aldattı. Allah’ın emrine karşı geldiği için helak oldu. Eğer biz dileseydik, ona verdiğimiz alâmetler vasıtasıyla onun şanını yüceltirdik. Fakat o, dünyanın lezzetlerini ve şehvanî arzularını âhirete tercih etti. Kendi nefsine uydu. Ve rabbine itaati terketti. Bu gibi insanlar âdeta köpeğe benzerler. Onu kovsan da dilini sarkıtıp solur, biraksan da dilini sarkıtıp solur. Çünkü onun huyu böyledir.
Aslında sık, sık, soluma, bir gayretli çalışmanın veya bir sıkıntının sonucudur. Fakat köpekte durum böy^le değildir. Sıkıntı sebebiyle de böyle solur.
Normal zamanlarda da böyle solur. Yani bu tür insanlar, yöneticilere yaranmaya çalışırken, bunu bir ihtiyaç sebebiyle değil huylan böyle olduğu için yaparlar. Şüphesiz ki ilim sahibi bir kişinin, ilmini kullanarak dünya malını veya mevkiini elde etmeye çalışması, aynen dilini sarkıtarak soluyan köpeğe benzer.Müfes-sirier, bu âyette, Resulullah’a kıssası anlatılan kişinin kim olduğu hususunda çeşitli görüşler zikredilmiştir.
a- Abdullah b. Mes’uda göre bu kişi, İsrailoğullanndan Bel’am b. Ebur isimli bir kimsedir.
b- Abdullah b. Abbas, Mücahid ve İkrimeye göre bu kişi, İsrailoğullanndan, Bel’am b. Bâûra ismli bir kişidir.
c- Ali b. Abi Talha’nın Abdullah b. Abbas’tan rivayetine göre bu kişi, “Zorbalar” diye vasfılandınlan Ken’anîler’den Bel’am isimli biridir.
d- Abdullah b. Abbas’tan nakledilen başka bir görüşe göre bu kişi Yemen halkından, Bel’am isimli biridir.
e- Abdullah b. Amr ve Kelbiye göre ise bu kişi Ümeyye b. Ebi es-Salt isimli kişidir.
Bel’am’ın kıssası, Seyyar tarafından şöyle anlatılmıştır: Bel’am, kendisine peygamberlik verilmiş olan ve duası kabul edilen bir kişiydi. Hz. Musa İsrailo-ğullarıyla birlikte Belamın yaşadığı topraklara veya Şam’a gitmek isteyince insanlar, Hz. Musa’nın gelmesinden dolayı büyük bir korkuya kapılmışlar ve Bel’ama giderek: “Sen bu kişinin ve ordusunun aleyhinde Allah’a dua et.” demişler Bel’am da: “Ben, rabbimle istişare edeyim ondan sonra.” demiştir. Bel’am İsrailoğullan aleyhine dua etmesi hususunda istişare edince ona “Onların aleyhine dua etme. Onlar benim kullanırıdır. İçlerinde de kendilerinden peygamberleri bulunmaktadır.” denilmiştir. Bel’am da kavmine İsrailoğullarına beddua etmesinin kendisine yasaklandığını bildirmiştir. Bel’amın adamları Bel’ama bir hediye vermişler o da kabul etmiştir. Sonra tekrar Bel’ama gelip İs-nüloğulları aleyhine dua etmesini istemişler yine Bel’am: “Ben, rabbimle istişare edeyim ve ona göre davranayım.” demiştir. Tekrar istişare etmiş bu defa kendisine herhangi bir şey emredilmemiştir. Bunun üzerine Bel’am: “Ben istişare ettim ama bana bir şey emredilmedi.” demiştir. Bu defa kavmi: “Şayet rabbin, onlann aleyhine dua etmeni istememiş olsaydı ilk istişarende yasakladığı gibi bu istişarende de yasaklardı.” demişlerdir. Bunun üzerine Bel’am İsrailoğullan-nın aleyhine dua etmeye başlamış fakat onlann aleyhine her dua ettikçe dili tersini söyleyerek kendi kavmi aleyhine dua etmiş, kavminin muzaffer olması için dua ettiğinde de, Musa (a.s.) ve ordusunun galip gelmesi için dua etmiştir. Bunun üzerine Belamın adamları: “Görüyoruz ki sen bizim aleyhimize dua ediyorsun” demişler. Bel’am da: “Dilim buna dönüyor. Musa’nın aleyhine dua etsem de duam kabul edilmiyor. Fakat ben size, onların helak olacaklan ümidini veren bir hususu öğreteyim. O da şudur, Allah, zinaya buğuz eder. Eğer onlar zinaya düşecek olurlarsa umanm ki Allah onlan helak eder. Kadınlannızı gönderin onları karşılasınlar. Onlar, sefer halindeki insanlardır. Umulur ki zinaya düşer helak olurlar.” dedi. Bel’am’ın adamları, onun söylediklerini yapılar. Kadınları gönderip onlan karşıladılar. İsrailoğullanı zinaya düştüler. Bunun üzerine Allah onlara taun hastalığını musallat etti. Onlardan yetmiş bin kişi öldü. Bel’am, eşeğine binerek onlara doğru gitmek istedi. Eşek gitmiyordu. Bel’am onu ağır şekilde dövünce eşek: “Önümde olanı görmüyor musun? Niçin beni dövüüyor-sun?” dedi. Eşeğin önünde şeytan bulunuyordu. Bel’am eşeğinden inip ona secde etti. Bu sebeple Allah Teâlâ onun hakkında “Şeytan onun peşine taktı.” buyurdu.
Salim b. Ebinnadr ise, Bel’amın kıssası hakkında şunları anlatmıştır. “Musa, Şam’mdaki Ken’an oğullan topraklanna ulaşınca Beram’ın kavmi ona gitmiş demişlerdir ki: “Ey Bel’am, İmran oğlu Musa, İsrailoğullarıyla birlikte buraya geldi. Bizi, memleketimizden çıkarıp öldürecek, buraya İsrailoğullannı yerleştirecek. Biz senin kavminiz. Bizim gideceğimiz başka yerimiz yok. Sen, duası makbul bir zatsın. Git de onlann aleyhine dua et.” Bel’am da dediki: “Vay halinize o, Allah’ın peygamberidir. Onunla birlikte melekler ve müminler bulunmaktadır. Ben onlara nasıl beddua edebilirim. Ben Allah’ın ne yapacağını biliyorum.” Bel’amm kavmi: “Bizim gideceğimiz hiçbir yerimiz yok” dediler. Bel’am’ı övmeye ve ona yalvannaya devam ettiler. Nihayet onu baştan çıkardılar. Bel’am İsrailoğullarımn ordusunu takibetmek üzere eşeğine binip Cebel-i Hassan’a doğru gitti fazla ilerlemeden eşeği çöktü. Bel’am inip onu dövdü. Eşek kalkıp yürüdü. Sonra yine çöktü. Bel’am onu yine dövdü. Eşek tekrar kalkıp yürüdü. Bel’am onu yine dövünce eşek konuştu ve “Vay haline Bel’am nereye gidiyorsun, meleklerin beni geri çevirdiklerini görmüyormusun? Sen, Allah’ın peygamberininve müminlerin aleyhine dua etmeye mi gidiyorsun?” dedi. Bel’am yolundan dönmedi ve eşeği yine dövdü. Bunun üzerine Allah onun yolunu serbest bıraktı. Bel’am yürüyüp Cebel-i Hassan’ın üzerine çıktı. Orda Musa ve İsrailoğullannı askerleri aleyhine dua etmeye başladı. Fakat yaptığı her duada dili tersine dönüyor, İsrailoğullan aleyhine dua edecekken kendi kevminin aleyhine dua ediyor, kendi kavminin lehine dua etmek isterken de İsrailoğullarımn lehine dua ediyordu. Kavmi ona: “Ey Bel’am ne yaptığının farkında Tınsın? Onlann lehine, bizim aleyhimize dua ediyorsun.” dediler. Bel’am “Bu, benim elimde olmayan ve gücümün yetmediği bir şeydir…” dedi. Dili uzayıp göğsünün üzerine kadar sarktı. Bel’am dedi ki: “Şu anda ben dünyamı da kaybettim, ahire-timi de. Benim aldatmada bulunmak ve tuzak kurmaktan başa çarem kalmadı. Size şu hiyleyi öğreteceğim. Kadınları süsleyin. Onlara birkısım eşyalan verip, satmalan için İsrailoğullannın askerleri içine gönderin. Herhangi bir askerin. onlardan biriyle zina etmek istemesi halinde karşı koymamalarını tenbih edin. O askerlerden bir tanesinin bile bu kadınlardan birisiyle zina etmesi sizin yeterlidir. Onlardan kurtulmuş olursunuz.”
Beram’im kavmi bu tavsiyeyi tuttu. Kadınlar ordunun içine içine girince, torunlardan (on iki fırkadan) birinin lideri, Hz. Musa’nın karşı çakmasına rağ-‘ men, kadınlardan biriyle zina etti. Bunun üzerine Allah, İsrailoğullanna taun hastalığını musallat etti. Hz. Harun’un torunu Fenhas b. îzar ise Hz. Musa’nın komutam idi. zina eden erkekle kadının çadırına girdi. Onların ikisini de mızrağına geçirerek yukan doğru kaldırdı ve “Ey Allah’ım, sana isyan edenleri böyle yaparız.” dedi. Bunun üzerine Allah, İsrailoğullandan taun hastalığını kaldırdı. Fakat taun hastalığından bir gün içinde onlardan yetmiş bin kişi ölmüştü. İşte bu Bel’am b. Bâûra hakkında, Allah Teâlâ, Muhammed (s.a.v.)’e buyurdu ki: “Ey Muhammed, onlara şu adamın halini anlat. Biz ona, âyetlerimizi vermiştik. O, onlardan sıyrılıp çıktı. Şeytan onu peşine taktı. Nihayet azgınlardan oldu.
Âyet-i Kerimede, kıssası zikredilen kişiye âyetlerin verildiği zikredilmektedir. Bu âyetlerden neyin kastedildiği hususunda müfessirler farklı görüşler zikretmişlerdir.
a- Süddi ve Abdullah b. Abbastan nakledilen bir görüş göre bu âyetlerden maksat, Allah’ın ism-i A’zamıdıf. Süddi diyor ki: “İsrailoğullan kırk yıl TİH çölünde ölünüp dolaştıktan sonra Allah onlara Peygamber olarak Yûşâ b. Nun’u gönderdi. O, İsrailoğullanna, kendilerine peygamber gönderildiğini bildirdi. Allah’ın, kendisine zorbalara karşı savaşmasını emrettiğini haber verdi. İsrailoğullan onu tasdik ettiler ve ona biat ettiler. Ancak, içlerinden, Allah’ın gizli tuttuğu ism-i Âzam’ını bilen “Bel’am” isimli biri inkâra düştü. İsrail oğullarından ayrılıp zorbalann tarafına geçti ve onlara “Siz, İsrailoğullarından korkmayın. Zira siz onlara karşı savaşmaya çıktığınızda ben onlann aleyhine dua ederim, onlar size birşey yapamazlar” dedi. İşte Allah Teâlâ, âyette buna işaret etmiştir.
b- İkrime’nin Abdullah b. Abbas’tan naklettiği diğer bir görüşe göre, kıssası anlatılan bu kişi Bel’am b: Bâûra, kendisine verilen âyetler ise Semavi ki-tapl arından bir kitaptı.
c- Mücahid ve Seyyar’a göre ise bu kişi İsrailoğull an ndan “Bel’am” isimli biriydi. Ona verilen âyetler’den maksat ise Peygamberlikti.
Taberi diyor ki: “Burada zikredilen âyetlerin nelelr oldukları beyan edilmemiştir. Bunların, “Deliller” şeklinde izah edilmeleri isabetlidir.”
Âyet-i kerime’de, kıssası anlatılan kişi, devamlı olarak dilini sarkıtıp soluyan köpeğe benzetilmiştir. Mücahid, İbn-i Cüreyc, Abdullah b. Abbas, Katade ve Hasan-ı Basri’ye göre Allah Teâlâ bu âyet-i kerime’de, kendisine Allah’ın âyetleri verildiği halde onlarla amel etmeyen ve onlardanöğüt ve ibret almayan-kimse, dilini dışan çıkararak, her durumda soluyan köpeğe benzetilmiştir. Solumakta olan bir köpeknasıl ki üzerine gidilse de serbest bırakılsa da solur. Kıssası zikredilen bu kimse de Allah’ın ayetleriyle uyanlsa da uyanlmasa da heva ve hevesine uymaya devam eder ve hiçbir zaman ondan vaz geçmez. Bu itibarla her durumda soluyan bir köpeğe benzetilmiştir.
Süddiye göre ise âyette işaret edilen Bel’am isimli kişi, fiilen köpek gibi dilini sarkıtıp solurmuş. Âyet-i kerime’dcBel’amın köpeğe benzetilmesi söz konusu değildir. Buradaki ifade o kişinin gerçek durumunu beyan etmektedir.
Taberi, birinci görüşün tercihe şayan olduğunu, Bel’am’ın uyanlıp uyanl-maması kendisini etkilemediğinden, dilini sarkıtıp devamlı olarak soluyan üzerine gidilip gidilmemesiyle etkilenmeyen köpeğe benzetildiğini söylemenin daha isabetli olacağım bildirmiştir.
Âyet-i kerime’de “Ayetlerimizi yalanlayan kavmin misali işte budur. Ey Muhammed, bu kıssayı onlat. Gerekir ki düşünürler.” buyurulmaktadır. Bu ifadeden maksat şudur: “Ey Muhammed, kendisine âyetlerimizi verdiğimiz halde onlardan sıynlıp çıkan kimse için zikrettiğimiz bu örnek delillerimizi ve alametlerimizi yalanlayan kavmimlerin öğmeğidır. Ey Muhammed, kendisine âyet verdiğimiz bu kişinin kıssasını ve bu surede geçen diğer ümmetlerin kıssalarını, neticede ne şekilde cezalandırıldıklarını insanlara anlat ki onlann bu kıssalarını düşünsünler öğüt alsınlar, bana itaate yönelsinler ve onlann uğradıklan akıbete düşmesinler. Etrafında bulunan Yahudiler de senin gerçek Peygamber olduğunu anlasınlar. Çünkü sen, okur yazarlığı olmayan bir kişi olduğun halde Yahudilerin, ancak Hahamlannın bildikleri bilgileri onlara aktanyorsun. Bu da senin ancak gökten gelen bir vahiyle konuştuğunu gösterir. [1][230]